Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin seyri, gerek Rusya-Ukrayna savaşı, gerek Donald Trump’ın ABD Başkanlığı döneminde AB ile yaşanan fikir ayrılıkları ve neticesinde uygulanan yüzde 20 oranında gümrük tarifesi gerekse de Ortadoğu’da artan tansiyon ile birlikte değişim gösterdi, gösteriyor.
Yeni dönemin kodları üzerinde tüm bu küresel ve bölgesel gelişmelerin etkisi yadsınamaz ve AB’yi bir önlem almak zorunda bıraktı.
SAFE mekanizması yakın zamanda hayata geçti ancak ne kadar sürdürülebilir olacak veyahut Avrupa’nın başat aktörlerinin bu sisteme ne kadar ihtiyacı var? Bu soruların yanıtı ancak Rusya-Ukrayna savaşının bölgeye tehdidi ortadan kalktığında daha açık görülebilecek.
“Türkiye Avrupa’nın bir parçası”
Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu ile Brüksel’de gerçekleştirdiğimiz temaslar önemliydi.
Tabii AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Thomas Hans Ossowski ve delegasyonun bel kemiği, basın müşaviri Miray Akdağ’a teşekkür ederek başlamak istiyorum.
Büyükelçi Ossowski Türk basını ile ilişkileri güçlü, Türkiye’nin AB dosyasına hakim ve yapıcı bir isim. Kendisi henüz 1 yıldan az bir süredir Türkiye’de olsa da çok yakın bir zamanda Ankara’dan ayrılmak zorunda kalacak. Almanya’nın yeni Şansölyesi Merz, Büyükelçi Ossowski’yi Almanya’nın AB Büyükelçisi olarak atama kararı aldı. Sayın Büyükelçinin Brüksel’de de Türkiye dosyasına vereceği destekten eminim.
Zira sözleri Türkiye’nin AB için önemine işaret ediyor.
Türkiye’yi Avrupa’nın bir parçası olarak nitelendiren Büyükelçi ilişkileri ise tangoya benzetti. İki kişilik ve yakın…
Türkiye’de son birkaç yıldır AB’ye karşı artan şikayetlerden biri olan vize konusu hakkında Büyükelçi Ossowski, “Türkiye aday ülke. Birlikte çalışmak zorundayız. Vize serbestesi konuşulmaya başlanmalı. Konsolosluklar Türk vize talepleriyle dolup taşıyor. İnsanlar vize randevusu almak için aylarca, hatta bazen bir yıl beklemek zorunda kalıyor. Bu sürdürülebilir değil. Ve bu Türkiye ile kurmak istediğimiz stratejik ilişkilerde kabul edilebilir değil. Bu bir utanç. Vize süreçlerinin hızlanması ilk konumuz. Türkiye için de acil bir konu. Avrupa Birliği'nde güçlü Türk-AB ilişkilerinin iyi bir savunucusu olmak istiyorum” diye konuştu.
Büyükelçi bir not da düştü; “Türkiye 72 kriterden 66'sını yerine getirdi. Şimdi kalan son altı kriter üzerinde çalışalım. Türkiye, Avrupa Birliği'nin vizesiz seyahati olmayan tek aday ülkesi.”
Türkiye 72 kriterden 66'sını yerine getirdi. Şimdi kalan son altı kriter üzerinde çalışalım. Çünkü biliyorsunuz Türkiye, Avrupa Birliği'nin vizesiz seyahati olmayan tek aday ülkesi.
Büyükelçi Ossowski’nin sözleri Türk vatandaşlarının taleplerini çok iyi anladığını gösteriyor. Açıklamanın teknik boyutu kadar samimiyeti için de teşekkür etmek gerek.
Ancak Büyükelçinin Kosova, Ukrayna, Gürcistan, Venezuela ve Kolombiya’nın vize serbestisine sahip olduğuna dikkat çekmesi ise başka bir boyutu gözler önüne seriyor.
Zira Kosova aday ülke değil, Venezuela ve Kolombiya da Amerika kıtasındaki iki ülke…
Türkiye’de vize sırasında önceliğin şuan için öğrenci, yatırımcı ve iş insanlarına verilmesi gerektiğini ve ihtiyaçları biliyoruz. Yani kısa vadede vize serbestisine giden yoldaki taşları temizlemeli, vize randevusu almak için aylarca beklememeli.
Gümrük birliğinin güncellemesi konusuna ise Büyükelçi Ossowski daha iyimser yaklaşıyor.
“AB, Türkiye'nin en büyük ticaret ortağıdır. Bu yüzden bu modernizasyona ihtiyacımız var. Türkiye'de neredeyse bir yıl geçirdikten sonra, bunun neden mümkün olmaması gerektiğini göremiyorum.”
“Türkiye ile ortak alım yapılacak”
Brüksel temasları sırasında bir araya geldiğimiz bir diğer isim ise AB Komisyonunun iki numarası ve aynı zamanda AB Dış ilişkiler ve Güvenlikten sorumlu Yüksek Temsilci Kaja Kallas.
Kaja Kallas, Avrupa’nın ABD’ye bağımlılığının azaltılması ve savunma sanayi ihtiyacının yine Avrupa’dan sağlanması gerektiğine yani meali kendi göbeğimizi kendimiz kesmeliyiz diyor.
Kaja Kallas, Türkiye’nin de AB’ye aday ülke olarak sürecin doğal ortaklarından biri olduğunu ve Türkiye ile ortak projelerini yürütülebileceği gibi ortak alımların yapılacağına da işaret ediyor. Bu konuda da bugünden yarına hızlı bir süreç beklenmemeli, yol uzun.
AP’nin Türkiye’ye bakışı
AB Komisyonu’nda daha yapıcı bir anlayış varken, Parlamentoda ise durum tam tersi.
AP Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor, Türkiye AB üyeliği istiyorsa iç siyasette belli başlı adım atılmalı diyerek şartları sıralıyor.
Evet, süreç donmuş durumda ancak bunun en temel sebeplerinden biri Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin AB içerisinde Türkiye karşıtı söylemleri…
Zira Raportör Sanchez, Komisyondaki olumlu söylemlerin tam tersi bir söylemle, “Türkiye ile güvenlik alanında iş birliği olsun istiyoruz. Ancak zaten Batı’nın güvenlik mimarisinin natoda bir parçasısınız. AB ile konu bu değil” dedi.
Sözün özü, her ne kadar fikir ayrılıkları söz konusu olsa da diyaloğun devam etmesi.