Dünya

Avrupa güvenliğinde kritik kesişme: Rusya’nın rolleri, Türkiye’nin pozisyonu

Avrupa’da güvenlik mimarisi, Ukrayna krizi ve enerji krizinin gölgesinde yeniden şekillenirken, Rusya aktif güç gösterisi yapıyor. Bu dönüşümde Türkiye ise hem bölgesel aktör hem de köprü ülke olarak öne çıkıyor, ama bu konum risklerle dolu.

Avrupa güvenlik ortamı, geleneksel Doğu-Batı eksenli statik dengilerden hızla uzaklaşırken, üç başlıca dinamik dikkat çekiyor: Rusya’nın artan askeri kapasitesi ve hibrid yöntemleri, Avrupa Birliği’nin (AB) stratejik özerklik arayışı, ve Türkiye’nin jeopolitik konumu ile değişen güvenlik algısı. Bu üç etken bir arada değerlendirildiğinde Avrupa’daki güvenlik haritasında yeni bir dönem başladığı ortaya çıkıyor.

Rusya’nın Etkisi: Güç Gösterisi ve Stratejik İstikrar Eşikleri

Rusya, Ukrayna savaşı sonrası askeri bütçesini artırmış ve Batı için yalnızca bir tehdit unsuru olmaktan çıkmış durumda. AB dış politika sorumlusu Kaja Kallas, Rusya’nın uzun vadeli saldırganlık planı olduğuna dikkat çekti. Moskova’nın enerji, siber-kamuoyu ve askeri alanlarda uyguladığı hibrid yöntemler, Avrupa ülkeleri arasında savunma işbirliklerini daha da gündeme taşıyor.

Rusya’nın güvenlik ve enerji alanındaki hamleleri hem AB’nin stratejik özerklik arayışını hızlandırıyor hem de NATO’nun doğu kanadındaki savunma anlayışını yeniden şekillendiriyor.

Türkiye’nin Konumu: Köprü, Rekabetçi Aktör ve Denge Unsuru

Türkiye, coğrafi konumu, büyük ordusu ve hem batı hem de doğu ile ilişkileri bakımından Avrupa güvenliğinde kilit aktörlerden biri haline gelmiş durumda. Türkiye-Rusya ilişkisi enerji ve savunma alanlarında derinleşirken, NATO üyeliği Türkiye’ye Batı ile işbirliği imkânı sunuyor.

Türkiye’nin stratejik seçimleri şu üç alanda öne çıkıyor:

  • Enerji koridoru olarak Türkiye: Avrupa'nın enerji güvenliği açısından Türkiye, Rusya’ya olan bağımlılığı azaltma bağlamında kritik bir geçiş noktası.

  • Siyasal-askeri dengeleme: Türkiye, hem Rusya’ya karşı bölgede bir denge unsuru olmak isterken hem de kendi dış politika önceliklerini koruyor. Bu durum Türkiye’nin Western blok ile ilişkilerinde belirsizlik yaratıyor.

  • Savunma endüstrisi ve işbirliği potansiyeli: Türkiye, güçlü bir savunma sanayisine sahip olmasıyla Avrupa için potansiyel bir ortak olarak görülüyor. AB-Türkiye işbirliği çağrıları artıyor.

Ne Değişiyor?

  • AB ülkeleri savunma harcamalarını artırırken, baltık ve doğu kanadındaki ülkelere yönelik güvenlik yatırımlarını hızlandırıyor.

  • Türkiye’nin hem NATO çerçevesinde rolü hem de Rusya ile ilişkileri, Avrupa’da güvenlik mimarisinin “tek yönlü müttefiklik” anlayışından “çok yönlü ortaklık” modeline evrildiğini gösteriyor.

  • Rusya’nın enerji ve siber alanlardaki baskısı, Avrupa’da savunma-enerji-diplomasi üçgeninin daha iç içe geçmesine yol açıyor.

Sonuç:

Avrupa’nın güvenlik dinamikleri artık eski referanslarından bağımsız düşünülmeyi gerektiriyor. Rusya’nın askeri ve stratejik hareketleri, Türkiye’nin konumu ve Avrupa Birliği’nin savunma işbirliği arayışı, oluşan yeni dengeyi belirliyor. Türkiye için bu, risk ve fırsatın bir arada olduğu bir dönem. Bölgesel rolünü güçlendirebilir; ancak kayıtsız kalınırsa Avrupa’daki güvenlik algısında yanıtsız bırakılma riskiyle de karşı karşıya.

{ "vars": { "account": "G-E1EN649QR9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }