BİR ŞEHRİN KALBİNDE, BİR FESTİVALİN IŞIĞINDA
Bazı şehirler vardır; ilk adımınızda sizi içine çeker. Sokaklarını gezerken, yalnız taşlarına değil, kalbine dokunursunuz.
İşte Malatya’da benim için öyle bir şehir oldu.
Bu yıl Türkiye Kültür Yolu Festivali o kalbin tam ortasında, tarihin nabzında, sanatın ışığında parladı.
Ve ben, bu büyülü yolculuğun bir durağında, hem geçmişi gördüm hem geleceği hissettim.
YOLLARA SERİLMİŞ BİR MEDENİYET MASALI
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın büyük bir vizyonla başlattığı Türkiye Kültür Yolu Festivali, 2021’den bu yana sanat nehrine dönüştü. Her geçtiği şehirde bir iz, her uğradığı durakta bir hikaye bıraktı.
Bu yıl 20 şehirde, 8 ay boyunca sürecek bu yolculuk, etkinliklerin ötesinde bir medeniyetin yeniden doğuşuna dönüştü.
Benim bu hikayedeki durağım önce Trabzon’du. Denizin tuzlu rüzgarıyla karışan o kadim şehrin enerjisini içime çekmiştim.
Sonra sıra Malatya’ya geldi…
Toprağının kokusu, insanının sıcaklığı, kültürünün zarafetiyle bambaşka bir dünyanın kapısı aralandı.
ARSLANTEPE’NİN SESSİZ TANIKLARI
Malatya’daki festivalin on altıncısıydı bu ama yaşattığı his, yüzyılların mirası kadar derindi. O gün, Arslantepe Höyüğü’nün eteklerinde bir tarih uyanıyordu.
Yeni karşılama merkezinin açılışı yapıldı. Koca taşlar, toprağın altından değil, sanki tarihin kalbinden çıkıp bize bakıyordu. Unesco Dünya Mirası Listesi’ne 2021 yılında giren bu kadim yer artık daha görünür, daha ulaşılır bir hale gelmişti. 1.330 metrekarelik merkez bilgi değil, his veriyordu insana.
“Ben buradayım,” diyordu… Ve bu toprakların hikayesi bitmedi…
Sonra bir sergiye girdim: “Arslantepe’nin ışığında” Işıklar yumuşaktı, sessizlik neredeyse kutsal…
Bir metal ustasının evinden çıkan döküm kalıbı, törensel kılıçlar, mühürler, fildişi plakalar…
Hepsi bir zamanlar yaşamış insanların ellerinden düşmüş, bugün bize kalmış. dokunamıyorsunuz, ama içinizden bir şey titriyor. Sanki tarih sizinle konuşuyor, sadece siz duyuyorsunuz.
BİR ŞEHRİN RUHU SANATLA ANLATILIR
Malatya sahne gibiydi. Sokaklarında müzik yankılanan, meydanlarında sergiler kurulan, renkli atölyelerde kahkahalar atan. 42 farklı noktada 350 etkinlik…
Konserler, tiyatrolar, gastronomi deneyimleri, fotoğraf sergileri, söyleşiler…
Şehrin ruhu adeta sanatla yeniden yazıldı. Bir şehrin kalbine sanat böyle dokunur işte… Sessizce, incelikle, kalıcı bir iz bırakarak.
ZAMANA KARIŞAN BİR YOLCULUK
Malatya’da yürürken sanki bir şehirde değil de zamanın içinde yürüyormuşum gibi hissettim. Her taşta bir iz, her yüzde bir hikaye… Rüzgar bile tarih kokuyordu sanki.
Bir kentin kültürle nefes aldığını, sanatla yaşadığını görmek tarifsiz bir duyguydu. Türkiye Kültür Yolu Festivali; geçmişi bugüne, bugünü yarına taşıyan görünmez bir köprü. Sanatıyla, insanıyla, hikayesiyle, bu toprakların sesi, nefesi, hatırası.
BİR FESTİVALDEN FAZLASI
Ben oradaydım. Arslantepe’nin taşlarına dokundum, sergilerin ışığında kayboldum, konserlerde kalabalıkla bir oldum. Bir festivalden fazlasını gördüm: bir ruhu, bir birliği, bir yeniden doğuşu…ve içimden bir cümle yankılandı:
“Bazen bir şehrin kalbine düşersin oradan artık hiç çıkamazsın.”
İşte Malatya da benim için öyle oldu.
Tarihin kalbinde, sanatın ışığında; bana bir kez daha bu ülkenin hikayesini anlattı.
Ve ben, o hikayenin de bir parçası olmaktan onur duydum.