Guterres, her yıl 29 Kasım'da kutlanan "Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü" dolayısıyla BM internet sitesinden yaptığı açıklamada, bu yılki dayanışma gününün Gazze Şeridi'nde "iki yıl süren korkunç acıların ve çok ihtiyaç duyulan ateşkesin başlamasının" ardından yaşandığını bildirdi.
Hayatta kalanların, yaklaşık üçte biri çocuk olmak üzere ölen on binlerce arkadaş ve aile üyesinin yasını tuttuğunu belirten Guterres, bölgede açlık, hastalık ve travmanın kol gezdiğini, okul, ev ve hastanelerin harabeye döndüğünü kaydetti.
Guterres, işgal altındaki Batı Şeria'da ve Doğu Kudüs'te adaletsizliğin sürdüğüne dikkati çekerek, "İsrail askeri operasyonları, yerleşimci şiddeti, yerleşim genişletmeleri, tahliyeler, yıkımlar ve ilhak tehditleri yaşanıyor." ifadesini kullandı.
Çoğu Filistinli BM personeli olmak üzere yüzlerce insani yardım görevlisinin de öldürüldüğünü anımsatan Guterres, "Bu, örgütün tarihindeki en büyük personel kaybı oldu." değerlendirmesinde bulundu.
Guterres, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana herhangi bir çatışmada yaşamını yitiren gazeteci sayısından daha fazla gazetecinin hayatını kaybettiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Bu trajedi, birçok yönden uluslararası toplumu nesillerdir yönlendiren normları ve yasaları sınadı. Bu kadar çok sivilin öldürülmesi, bir nüfusun sürekli olarak yerinden edilmesi ve insani yardımların engellenmesi hiçbir koşulda kabul edilemez."
"Can simidi" UNRWA
Son ateşkesin "bir umut ışığı sunduğunu" ifade eden Guterres, tüm tarafların buna tam olarak saygı duyması ve uluslararası hukuku yeniden tesis eden ve koruyan çözümler için iyi niyetle çalışmasının hayati önem taşıdığını vurguladı.
"Hayat kurtaran insani yardımların" Gazze'ye büyük ölçekte ulaşmasına izin verilmesi gerektiğine işaret eden Guterres, uluslararası toplumun, Filistinli mülteciler dahil milyonlarca Filistinli için "yeri doldurulamaz bir can simidi" olan Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) yanında kararlı şekilde durmaya devam etmesi gerektiğinin altını çizdi.
İki devletli çözüm çağrısını yineleyen Guterres, şöyle devam etti:
"Uluslararası Adalet Divanı ve BM Genel Kurulu tarafından da onaylandığı üzere, Filistin topraklarının hukuka aykırı işgaline son verilmesi ve uluslararası hukuk ve ilgili BM kararları doğrultusunda, İsrail ve Filistin'in 1967 öncesi sınırlar temelinde, güvenli ve tanınmış sınırları içinde barış ve güvenlik içinde yan yana yaşadığı, her iki devletin de başkentinin Kudüs olduğu iki devletli bir çözüme doğru geri döndürülemez bir ilerleme sağlanması çağrımı yineliyorum."
Her yıl 29 Kasım'da kutlanan "Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü"nün önemini anımsatan Guterres, "Direnci ve umuduyla insan ruhunun bir kanıtı olan Filistin halkının kendisinden ilham alalım. Haysiyet, adalet ve kendi kaderini tayin haklarına dayanışma içinde olalım." ifadesini kullandı.
BM, Filistin’in "kendi kaderini tayin hakkına" yeniden vurgu yaptı
Filistin resmi ajansı WAFA’ya göre, BM Genel Kurulunun insan hakları ve insani işlerden sorumlu komitesi, Filistin halkının bağımsızlık ve işgalden özgür bir şekilde yaşama hakkını "devredilemez ve herhangi bir şarta bağlı olmayan temel bir hak" olarak yeniden teyit eden yıllık kararını kabul etti.
Kararda, Uluslararası Adalet Divanı’nın Temmuz 2024 tarihli danışma görüşünde İsrail işgalinin yasa dışı olduğu ve gecikmeksizin sona erdirilmesi gerektiği yönündeki değerlendirmesine de atıf yapıldı.
164 ülke destekledi, 7 ülke karşı çıktı
Karar, Kanada, Avustralya, Avrupa Birliği ülkeleri ve Asya ile Afrika’daki çok sayıda devletin de aralarında bulunduğu 164 ülkenin oyuyla kabul edildi.
İsrail, ABD, Arjantin ve Paraguay’ın da yer aldığı 7 ülke karara karşı oy kullanırken, 9 ülke çekimser kaldı.
"Tehditler, uluslararası çabaları engellemeyi hedefliyor"
Filistin’in BM Daimi Temsilcisi Riyad Mansur ise İsrailli yetkililerin, Filistin yönetimine yönelik artan kışkırtmaları konusunda uluslararası toplumu uyardı.
Mansur, bu uyarıların yer aldığı mektupları BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, BM Güvenlik Konseyinin dönem başkanlığını yürüten Sierra Leone ve BM Genel Kurulu Başkanı’na gönderdi.
Mektuplarda, İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarında ateşkes anlaşmasını ve uluslararası hukuku ihlal eden uygulamalarına dikkat çekildi.
Mansur, Filistin devletinin uluslararası destek arayışını sürdüreceğini belirterek İsrailli aşırılık yanlısı yetkililerin Filistin liderliğine yönelik tehdit ve kışkırtmalarının tehlikeli biçimde tırmandığını ifade etti.
İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir’in Filistinlilere yönelik politikalarına işaret eden Mansur, Ben-Gvir’in söylemlerinin "zorla yerinden etme, etnik temizlik ve toplu cezalandırma politikalarını teşvik eden nitelikte" olduğunu vurguladı.
Mansur, İsrail’in Gazze’ye insani yardım girişine sıkı kısıtlamalar uyguladığını, Batı Şeria’da ise geçen ay Filistin topraklarını gasbeden İsraillilerin ve İsrail askerlerinin saldırılarının arttığını belirtti.
Filistin yönetimi, BM'nin "Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını teyit etmesinden" memnun
Filistin Dışişleri Bakanlığından konuya dair yazılı açıklama yapıldı.
Açıklamada, "Filistin halkının kendi kaderini belirleme hakkının değişmez bir sabite ve hiçbir şekilde devredilemez olduğu" vurgulandı.
Açıklamada, kararın İsrail işgalinin hukuki olmadığı ve derhal sonlandırılması gerektiğine ilişkin Uluslararası Adalet Divanı kararlarıyla da uyumlu olduğuna dikkat çekildi.
Kararın önemli bir temel oluşturduğu ve uluslararası hukukun korunması için Filistin diplomasisinin çabalarını da güçlendirdiği belirtilen açıklamada, ayrıca karara olumlu oy veren ülkelere "Filistin halkının haklarını kullanabilmesi için işgali sonlandıracak gerekli adımları uygulamaya geçirmeleri" çağrısı yapıldı.
Son durum
İsrail’in 8 Ekim 2023’te Gazze Şeridi’ne başlattığı ve iki yıl süren saldırılar, 10 Ekim 2025’te sağlanan ateşkesle durmuştu.
Gazze’deki saldırılarda 69 binden fazla Filistinli yaşamını yitirdi, 170 binden fazlası yaralandı. BM, yeniden inşa maliyetini yaklaşık 70 milyar dolar olarak hesaplıyor.
Aynı dönemde Batı Şeria’da, yerleşimciler ve İsrail güçlerinin saldırıları sonucu 1076 Filistinli öldü, 10 bin 700’den fazla kişi yaralandı, 20 bin 500’den fazla kişi gözaltına alındı.