Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tuzla'daki Milli Savunma Üniversitesi Deniz Harp Okulu Komutanlığı'nda gerçekleştirilen Diploma ve Sancak Devir Teslim Töreni'nde yaptığı konuşmada, Türk milletinin hürriyet sevdasının timsali olan, Büyük Zafer'in Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını saygıyla andı.
Vatan toprağını canları pahasına miras bırakan aziz şehitlere Allah'tan rahmet dileyen Erdoğan, "Sınırlarımız içinde ve dışında devletimizin bekasını, milletimizin huzur ve esenliğini temin için fedakarca görev yapan tüm güvenlik kuvvetlerimize Rabb'imden başarılar diliyorum." ifadesini kullandı.
Dün Ankara'da Kara Harp Okulu'nun Diploma ve Sancak Devir Teslim Töreni'ne iştirak ettiğini anımsatan Erdoğan, "Burada Harbiyelilerimizin ve dünyanın 15 farklı ülkesinden gelen misafir öğrencilerimizin mezuniyet sevincini paylaştık. Ardından yine büyük bir coşkuyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Zafer Bayramımızı kutladık." diye konuştu.
Bu topraklardaki 1000 yıllık tarih içinde yeni bir başlangıcı ifade eden Cumhuriyet'i sadece konserlere ve görsel şölenlere boğmanın doğru bir yaklaşım olmadığına dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
"Asıl mesele anma etkinliklerini aynı zamanda Cumhuriyet'in temsil ettiği değerleri anlama, bu vesileyle milletçe büyük bir coşkuyla geleceğe yürümektir. Bu önemli yıl dönümlerini milletimizin maziden atiye uzanan yolculuğunun kilometre taşlarından biri haline getirebilmektir. Cumhur ile Cumhuriyeti buluşturan ve kaynaştıran bir yönetim olarak 2023 senesini hak ettiği şekilde idrak etmenin gayretindeyiz. Acısı tatlısı, doğrusu yanlışıyla bir asrı tamamlarken geçmişin kapsamlı bir muhasebesini yapmamız gerekiyor. Buradan çıkaracağımız dersler ışığında da gelecek asırdaki yol haritamızı şekillendirmemiz önem arz ediyor. Cumhuriyetimizin ikinci asrına çok daha güçlü girmemiz ancak bu şekilde mümkün olacaktır. Milletimizi karşılaştığı onca badireye ve ihanete rağmen asırlardır ayakta tutan vasfı, birliğine, beraberliğine ve kardeşliğine sahip çıkmasıdır. Toplu vuran yürekleri hiçbir topun, tankın, silahın sindiremeyeceğini son olarak 15 Temmuz'da hep beraber bir kez daha gördük."
"Her konuda aynı düşünmesek, aynı görüşleri paylaşmasak dahi aynı yöne bakmayı başarabilmeliyiz"
Erdoğan, Cumhuriyet'in 100. yıl dönümünü vesile kılmak suretiyle 85 milyon olarak büyük bir kucaklaşmayı gerçekleştirmek istediklerini dile getirerek, "Her konuda aynı düşünmesek, aynı görüşleri paylaşmasak dahi aynı yöne bakmayı başarabilmeliyiz. Kökenimiz, hayat tarzımız, ideolojilerimiz farklı olsa da Türkiye olarak özellikle ortak paydada buluşabilmeliyiz. Ayrılıklarımızı derinleştirmek yerine müştereklerimizi çoğaltabilmeliyiz. Dün gece milletimizin takdirine sunduğumuz 100. Yıl Marşımız bu yönde atılmış adımlardan biriydi. İnşallah önümüzdeki haftalarda bunlara yenilerini ekleyeceğiz."
Erdoğan, dünkü programların ardından bugün de Deniz Harp Okulu mezunlarının heyecanına ortak olduklarını söyledi.
Deniz Harp Okulu'ndan mezun olan 454 Türk, 12 misafir öğrenci ile engin birikimleriyle mezunların yetişmesine katkı veren tüm hocaları ve komutanları kutlayan Erdoğan, vatana, millete, devlete ve insanlığa böylesine hayırlı evlatlar yetiştiren ailelere de şükranlarını sundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bizim gözümüzde birer kültür elçimiz olan misafir öğrencilerimize başarılar diliyorum. Deniz Harp Okulumuz bu sene 250. kuruluş yıl dönümünü kutluyor. 1773 yılında Kaptan-ı Derya Gazi Hasan Paşa tarafından kurulan okulumuz, tam 2,5 asırdır yetiştirdiği bahriyelilerle donanmamızın gurur kaynağı olmayı sürdürüyor. Deniz Harp Okulumuzun bugünlere gelmesinde emeği geçen herkesi minnetle yad ediyorum." diye konuştu.
Milli Savunma Üniversitesi bünyesinde eğitim ve müfredat bakımından yenilenen, daha modern ve sivil bir yapıya kavuşan Deniz Harp Okulu'nun başarı grafiğinin sürekli yükseldiğine dikkati çeken Erdoğan, 15 Temmuz Darbe Teşebbüsü sonrasında hayata geçirdikleri reformların burada da meyvesini verdiğini belirtti.
Erdoğan, "Çağın gerektirdiği her türlü teorik ve pratik eğitimi alan Bahriyelilerimiz, başta şehadet kültürümüzü olmak üzere bizi biz yapan kadim değerlerimizi özümseyerek göreve hazırlanmaktadır. Üniversite yönetimlerinin bir müfredatı günümüzün ihtiyaçlarına ve şartlarına göre devamlı geliştirdiğini görmekten memnuniyet duyuyorum. Geçmişte hem demokrasimize hem de ordumuzun imajına ve disiplinine zarar veren sıkıntılı durumlarla karşılaşmıştık. Bunların bir daha yaşanmaması için her türlü tedbiri aldık, alıyoruz ve alacağız. Türkiye'nin ne 27 Mayıs ne 12 Eylül ne 28 Şubat ne de 15 Temmuz benzeri vakalara tahammülü yoktur." ifadelerini kullandı.
"Bundan sonra da sinsi niyetleri boşa düşürmeye devam edeceğiz"
Vatana hizmetin görevini en iyi şekilde yaparak olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu anlayışın kök salmasıyla birlikte devlet kurumlarının artık başarılarıyla gündeme geldiğini görüyoruz. Ordumuz, vatanımızın güvenliğini sağlayarak, Emniyetimiz vatandaşlarımızın huzur ve esenliğini temin ederek, İstihbaratımız ülkemize karşı yürütülen yıkıcı faaliyetleri engelleyerek, Dışişlerimiz Türkiye'nin hak ve çıkarlarını cesaretle savunarak, Yargımız bağımsız ve tarafsız bir şekilde adalet dağıtarak, hasılı devletin temel kurumları artık sadece işini yapıyor, belli odaklara ve yapılara değil, 85 milyonun tamamına hizmet ediyor. Milletimiz de bu tablo karşısında kurumlarımıza daha fazla sahip çıkmakta, özellikle kahraman ordumuzun adeta üzerine titremektedir. Ordumuz ile halkımızın arasını açmayı hedefleyen 15 Temmuz ihaneti bu açıdan da başarısız olmuştur. İnşallah bundan sonra da sinsi niyetleri boşa düşürmeye devam edeceğiz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin savaşlar ve gerilimlerle dolu bir coğrafyada istikrar abidesi olarak yıldızı parlayan bir ülke olduğunu ifade etti.
Dünyanın en stratejik iki su yolu olan İstanbul ve Çanakkale boğazlarına sahip olduklarını vurgulayan Erdoğan, "Rusya-Ukrayna arasında patlak veren çatışmalarla birlikte tüm insanlığın gözü adeta Karadeniz'e çevrildi. Akdeniz, küresel ticarette oynadığı kritik rolün yanı sıra barındırdığı enerji kaynaklarıyla öne çıkıyor. Bir asır önce büyük güçlerin rekabet alanı olan bölgemiz, bugün de aynı mücadelelere sahne oluyor. Kaosun ve belirsizliğin arttığı bir denklemde Türkiye askeri, diplomatik, ekonomik ve siyasi hamleleriyle kendinden söz ettirmektedir." dedi.
"Sadece oyun kuran değil, gerektiğinde aleyhimize olan oyunları da bozan bir ülkeyiz"
Savunma sanayi alanından atılan adımların millete güven aşılarken hasımların yüreklerine korku saldığını belirten Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Artık milli savunmamız, savunma sanayimiz özellikle bundan 20 yıl önce yüzde 20 itibarıyla yerliyken bugün yüzde 80 yerli hale gelmiştir. Silahlı, silahsız, insansız hava araçlarındaki üstünlüğümüzü zaten herkes kabul ediyor. Savaş gemisi teknolojisinde de kendi gemisini tasarlayan, geliştiren, inşa ve idame edebilen 10 ülkeden biriyiz. Nisan ayında hizmete aldığımız donanmamızın amiral gemisi TCG Anadolu ile bu alanda yeni bir lige yükseldik. Bayraktar TB3 SİHA, Kızılelma ve Hürjet hafif taarruz uçağımızın iniş-kalkış yapabileceği bir SİHA gemisine sahip olduk. TCG Anadolu sayesinde tabur büyüklüğünde bir kuvveti, ana üs desteği ihtiyacı olmadan Ege, Akdeniz ve Karadeniz'deki kriz bölgelerine kolayca intikal ettirebileceğiz. Sadece oyun kuran değil, gerektiğinde aleyhimize olan oyunları da bozan bir ülkeyiz. Bunun hamasi bir söylemden öte hakikatin ta kendisi olduğunu son yıllarda pek çok kez gösterdik."
"Teröristleri inlerinde inim inim inlettik"
Erdoğan, Türkiye'nin bir terör koridoruyla kuşatılmak istendiğinde tüm tehditlere ve baskılara rağmen Suriye'nin kuzeyine düzenledikleri askeri harekatlarla terör devleti heveslerini kursaklarda bıraktıklarını kaydederek, "Cudi'de bunu yaptık, Gabar'da bunu yaptık, Tendürek'te bunu yaptık, Besler Deresi'nde bunu yaptık ve teröristleri inlerinde inim inim inlettik. Libya'nın meşru hükümetine destek vererek hem bu ülkenin bölünmesinin önüne geçtik hem de Akdeniz'deki haklarımızı garanti altına aldık. Can Azerbaycan'ın işgal altındaki topraklarını kurtarma mücadelesinde hiç düşünmeden tüm imkanlarımızla kardeşlerimizin yardımına koştuk. Böylece Azerbaycanlı kardeşlerimizle birlikte yaklaşık 30 yıllık zulüm ve işgalin ardından Karabağ'ın özgürlüğüne kavuşmasını sağladık." değerlendirmesini yaptı.