Dilde, Fikirde, İşte Birlik: İsmail Gaspıralı'nın Mirası

Türk milleti, tarih boyunca birçok dönüm noktasından geçti; ancak 1992’de kurulan Türk Konseyi, Türk devletlerinin iş birliğini güçlendirme, kültürel bağları kuvvetlendirme ve ortak dilimizi daha da ileri taşıma adına dünya tarihinin mihenk taşlarından biri oldu. Eski adıyla Türk Dili Konuşan Ülkeler İş Birliği Konseyi, bugün Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan gibi üyelerle; Macaristan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkmenistan’ın gözlemci statüsünde yer aldığı önemli bir uluslararası kuruluş olarak yoluna devam ediyor.

Bu büyük kuruluşun zaman içindeki gelişimi, Türk dünyasının ortak geleceğine verdiği önemin somut göstergesi. Kırgızistan’da düzenlenen Türk Devletleri Teşkilatı toplantısında katılımcılara verilen hatıra parası ise bu geleceğin nasıl şekilleneceğinin adeta simgesi. Üzerinde teşkilatın bayrağı ve büyük Türk milliyetçisi İsmail Gaspıralı’nın “Dilde, Fikirde, İşte Birlik” sözü yer alıyor.

Peki, bu sözün sahibi İsmail Gaspıralı kimdir? Tarihe nasıl bir iz bırakmıştır?

Kırım’ın Bahçesaray şehrinde 20 Mart 1850’de doğan İsmail Bey, soyadını babasının doğduğu Gaspıra köyünden aldı. Moskova’daki harp okuluna yazıldıysa da, Türk ve Müslümanlara yönelik baskı ve ötekileştirmeleri orada deneyimleyince, Anadolu topraklarına yönelmenin ve Türklük bilincini yükseltmenin önemini erken yaşta kavradı.

1869’da Kırım’ın Yalta Dereköy’ünde öğretmenliğe başladı. Henüz 17 yaşında Rusça öğretmeniydi ama aynı zamanda Türkçe dersleri vererek milletinin kültürel uyanışına öncülük etti. Cesareti, esarete boyun eğmemesi onu diğerlerinden ayırıyordu. 1874’te Osmanlı’ya geldi, askeriye kapıları kapanınca da hayatını Türk dünyasının birliğine ve eğitimine adadı.

İstanbul’da Şemsettin Sami, Ahmet Mithat, Mehmet Emin gibi dönemin önemli isimleriyle tanıştı; Namık Kemal, Şinasi ve Ziya Paşa gibi genç Osmanlıların fikirlerinden etkilendi. Kısa süre sonra doğduğu topraklara geri döndü, Bahçesaray’da belediye başkan yardımcısı, ardından başkan oldu.

Yazma tutkusu hiç sönmedi; 1881’de Tavdira gazetesinde Rusça makaleler yazdı. Temel düşüncesi belliydi: Türk topluluklarının okullarında, medreselerinde kendi dillerinde çağdaş ilim ve sanat eğitimi alması.

Henüz 33 yaşındayken, 10 Nisan 1883’te İstanbul’da “Tercüman-ı Ahvâl-i Zaman” gazetesini kurdu. 1917’ye kadar yayımlanan bu gazete, İstanbul’dan Türkistan’a kadar Türklerin anadillerinde haber almasını sağladı.

Eğitime verdiği önem sadece bunlarla sınırlı kalmadı. 1893’te Kırım’da Müslüman Türk kızlarının eğitimi için Usul-ü Cedid Mektebi’ni açtı. 1905’te ise “Alem-i Nisvan” adlı dergiyi yayımlayarak sadece Kırım Türklerinin değil, tüm Rusya himayesindeki Türklerin ilk kadın dergisini ortaya koydu.

Eserleri Hindistan’da bile ilgi gördü, ders olarak okutuldu. O, “Dilde, Fikirde, İşte Birlik” sloganıyla Türk dünyasını birleştirmek isteyen, idealleri için ömrünü harcayan gerçek bir alimdi.

24 Eylül 1914’te aramızdan ayrıldı, ancak bıraktığı miras yüzlerce yıl yaşamaya devam edecek.

Bugün, Türk yurtlarında ve özellikle Rusya rejiminin baskısı altında kalan Türk devletleri birer birer özlerine dönüyor. Türk dilinin okullarda resmi olarak okutulması bunun en büyük göstergesi.

İsmail Gaspıralı’nın sözleri hala kulağımızda yankılanıyor:
"Başlıca maksat ve muradımız, Türkçe okuyup yazmayı mümkün olduğu kadar kolaylaştırmaktır. Bunun çaresi ise her sözü (bazı kelimeler müstesna olmak üzere) söylendiği gibi yazmak ve yazıldığı gibi okumaktır."

Türk milletinin bu birlik ve beraberlik yolundaki adımları, Gaspıralı’nın hayal ettiği büyük Türk dünyasının bugün tekrar filizlenişidir.

{ "vars": { "account": "G-E1EN649QR9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }