Ülkemiz, son dönemde kararlılıkla sürdürülen rasyonel ekonomik politikaların ilk meyvelerini almaya başladı.
Haziran ayı itibariyle tüketici enflasyonundaki ılımlı düşüş ve sektörel enflasyon beklentilerindeki gerileme; yıllık enflasyonda düşüş beklentisi güçlenmiş durumda. Tüm gözler şimdi, 24 Temmuz Perşembe günü açıklanacak olan TCMB’nin faiz kararına çevrildi.
Son PPK toplantısında Merkez Bankası politika faizini yüzde 46 seviyesinde sabit tutmuştu…Sıkı parasal duruşun bir müddet daha sürdürüleceğine vurgu yapmıştı… Ancak son dönemde; enflasyon beklentilerinde özellikle hane halkı beklentisi iyileşmesi, jeopolitik risklerin zayıflaması ve politika faizi manşet enflasyon arasındaki fark 11 puan ulaşması artık bir faiz indirimi için şartların oluştuğunu gösteriyor.
Olası Senaryolar Neler?
Genel beklenti TCMB’nin politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını 250-300 baz puan düşürmesi. Piyasaların genel beklentisi bu yönde. Hem kredi kanallarının açılması hem de reel sektörün nefes alması için bu adım biraz kritik olabilir…
Bir diğer senaryo, 150-200 baz puanlık daha temkinli bir indirim gelebilir…
Geçtiğimiz günlerde uygulamaya konulan stopaj düzenlemesi, Tarım ÜFE artışı ve Temmuz ayı fiyatı yönetilen yönlendirilen mallarda artış, enflasyon beklentilerini olumsuz etkileyerek beklentilerin altında bir faiz indirimine neden olabilecektir.
TCMB temkinli kalmayı seçebilir… Bu durumda Merkez Bankası, beklentileri yönetmeye devam eder ve dezenflasyon sürecinden de sapmamış olur.
Enflasyonla mücadele tek başına faizle değil, güven ve beklentilerin yönlendirilmesi ile kazanılır. Asıl mesele, piyasaya verilen ve sürdürülebilir kılınan güvendir. Bu çerçevede, Merkez Bankası’nın atacağı her adım, bu güveni koruduğu ve pekiştirdiği ölçüde etkili sonuçlar doğuracaktır.
Ekonomi politikalarında istikrar ve öngörülebilirlik, en az rakamlar kadar önemlidir. Bu anlayışla hareket edilmediği sürece, geçici sonuçların ötesine geçilemez.