Kültür Sanat

Fransa'daki Parfüm Müzesi, koku tarihinin yanı sıra Türk gülünün parfümlerdeki eşsiz izini de sergiliyor

Parfümün başkenti olarak bilinen Paris'teki Fragonard Parfüm Müzesi, çağlar boyu hangi kokuların ve parfüm şişelerinin kullanıldığını ve parfümün nasıl yapıldığını ziyaretçilerine aktarıyor.

PARİS(AA)-Fragonard Parfüm Müzesi, dünyanın dört bir yanından Fransız parfümlerine katkı sunan esanslar arasında Türk gülünün kalıcı yerini de gösteriyor.

Fransa'nın güneyinde çeşitli çiçeklerin yetiştiği Grasse kenti parfüm üretiminde öne çıkarken, başkent Paris'teki Fragonard Parfüm Müzesi, yıl boyunca ağırladığı ziyaretçileri geçmişten bugüne koku tarihine yolculuğa çıkarıyor.

Müzeyi ziyaret edenler, farklı çağlarda hangi tür kokuların ve parfüm şişelerinin kullanıldığını ve bunlar için kullanılan esansiyel yağlar hakkında bilgi edinebiliyor.

Fragonard Parfüm Evi (Maison Fragonard) Kültür ve İletişim Müdürü Charlotte Urbain ve Fragonard Parfüm Müzesi Rehberi Nazan Özarslan, müzenin kuruluşundan bugüne tarihi ve zaman içinde koku kültürünün uğradığı değişimi AA muhabirine anlattı.

Müzedeki en eski koleksiyon parçası milattan önce 3 bin yıl önceye ait

Urbain, Fragonard Parfüm Müzesi'ni 1983'te açan Jean-François Costa'nın, Grasse'daki Fragonard parfümerisinin sahibi ve aynı zamanda eski şişe ve sanat objesi koleksiyoncusu olduğunu aktardı.

Costa'nın, parfüm tarihini neredeyse başlangıcından itibaren anlatan çok sayıda objeyi bir araya getirdiğini anlatan Urbain, müzede sergiledikleri en eski eserin milattan önce yaklaşık 3 bin yıl öncesine ait olduğunu söyledi.

19. yüzyılda Grasse sakinlerinin Paris'e gelerek parfümlerini tanıttığını belirten Urbain, müze hakkında şunları kaydetti:

"(Müzeye gelenlere) İlk önce sizlere deri üreticileri şehri olan ve ardından bir parfümcü şehrine dönüşen Grasse'nin hikayesini tanıtıyoruz. Ardından çeşitli, eski ve otantik şişeler aracılığıyla Antik Mısır döneminden 20. yüzyıla kadar parfüm tarihi yer alıyor. Ve son olarak, Fransa'nın güneyinde bulunan fabrikalarımızdan görüntülerle sizlere geçmişte ve günümüzde parfümün nasıl üretildiğini tanıtıyoruz."

"Eskiden kötü kokuların hastalık bulaştırdığına inanılırdı"

Her yıl Türkiye dahil dünya genelinden ziyaretçileri müzede ağırladıklarını belirten Urbain, müzelerinde ciddi bir "pomander" (parfüm topu) koleksiyonu bulunduğunu ve çalışanların toplam 20 dil konuştuğunu aktardı.

Urbain, "Eskiden, kötü kokuların hastalıklar bulaştırdığına ve bu nedenle kötü kokulardan ve hastalıklardan korunmak için insanların üzerlerinde, kemer, bilek veya boyunda 'pomander' (parfüm topu) adı verilen eşyalar taşımaları gerektiğine inanılırdı." ifadelerini kullandı.

Parfüm, Latincede "duman yolu" anlamına geliyor

Müzeye gelen ziyaretçilere Türkçe, Fransızca ve İngilizce rehberlik yapan Özarslan ise, parfümün Latinceden "duman yolu" anlamına gelen "Per Fumum" kelimesinden geldiğini dile getirdi.

Özarslan, parfümün ilk olarak eski uygarlıklar tarafından çeşitli odun ve tütsüleri yakarak tanrılarla ve diğer boyutlarla iletişim kurmak için dini amaçlarla kullanıldığını kaydetti.

"Türk gülü her zaman için 3 adım önde"

Türkiye'ye benzer bir iklim ve bölge şartlarına sahip olan Fransa'nın, dünyanın çeşitli yerlerinden de endemik bitki, çiçek ve baharatlara ihtiyaç duyduğunu kaydeden Özarslan, bu ülkede parfümlerde kullanılan vanilyanın Madagaskar, sardunyanın Mısır'dan ve gülün Türkiye'nin Isparta ilinden geldiğini belirtti.

Özarslan, "Romanya ve Bulgaristan'da da çok güzel güller var fakat Türk gülü her zaman için 3 adım önde." ifadesini kullandı.

Orta Çağ'da parfüme "ilaç" gözüyle bakılıyor

Özarslan, Orta Çağ'ın İslam dünyasının bilim konusunda oldukça ilerlediği aydınlık bir çağ olduğunu ancak Avrupa için aynı şeyin geçerli olmadığını vurgulayarak, bu dönemde Avrupa'da yaşanan kara veba salgınında kimilerine göre halkın üçte birinin, kimilerine göre ise yarısının öldüğünü söyledi.

"İnsanlar o dönemde parfümü bir medikal ilaç gibi kullanıyorlar. Çünkü hastalıkların kötü kokulardan geldiğine inanıyorlar." diyen Özarslan, o dönemde insanların çeşitli şekillerdeki parfüm şişelerini üzerlerinde taşıyarak hastalıklardan korunduklarına inandıklarını aktardı.

Özarslan: “14. Louis, 70’i aşkın yılda sadece 5 kez banyo yaptı”

Özarslan, Avrupa'da o dönemde ayrıca hastalıkların sudan geldiğine inanan insanların banyo yapmayı bıraktığını belirterek, "Güneş Kral" lakabıyla bilinen Fransa Kralı 14. Louis'nin 5 yaşından 76 yaşına kadar tahtta kaldığı süre boyunca sadece 5 kez banyo yaptığını anlattı.

Bugün hamam dendiğinde tüm dünyanın Türk hamamını anladığını kaydeden Özarslan, şöyle devam etti:

"Bu gelenek Osmanlı'ya Roma'dan, onlara da Yunanlardan gelmiş. Tabii ki Mezopotamya'ya kadar gidebiliyoruz. Bugün bunun bayraktarlığını biz Türkler yapıyorsak, bir Fransız, Alman yapmıyorsa, kanaatimce bu oldukça gurur duymamız gereken bir husus."

19. yüzyıla kadar kadın-erkek parfümü ayrımı yoktu

Özarslan, 1700'lü yıllarda Avrupa'da hijyene dönüş olduğunu ve insanların tekrar banyo yaptığını kaydederek, "Orta Çağ Avrupa'sında tabii ki parfümler son derece ağır. Fakat hem hijyene dönüş hem Marie-Antoinette'in çiçek sevgisi, parfümleri bugünkü daha çiçeksi, zarif, hafif şekline kavuşturuyor." şeklinde konuştu.

Müzenin girişinde ziyaretçileri Fransa'nın son kraliçesi olan Marie-Antoinette'in büstünün karşıladığına dikkati çeken Özarslan, "Marie-Antoinette parfüm modasını çok ciddi ölçüde değiştiren hanım." dedi.

Özarslan, amber gibi hayvansal esansların revaçta olduğu bir dönemde, Marie-Antoinette'in parfümcü tutarak kendi imza kokusunu oluşturduğunu vurguladı.

19. yüzyıla kadar tüm parfümlerin unisex olduğuna dikkati çeken Özarslan, "Bir aile babası bir parfüm alıp evine geldiğinde tüm aile aynı parfümü kullanıyordu." dedi.

Özarslan, Avrupa'da bir hijyen devrimi olan kolonyanın da bu dönemde keşfedildiğini belirterek, Korsika doğumlu Fransız İmparatoru Napolyon Bonapart'ın kendisine çocukluğunun narenciye notalarını hatırlattığı için bir ayda 40 litre kolonya kullandığını aktardı.

Buhar damıtma tekniğinin parfüm için yüzlerce yıldır kullanıldığını anlatan Özarslan, sözlerini şöyle tamamladı:

"Şimdi parfümü nasıl yapıyoruz? Esansiyel yağları belli bir formül halinde karıştırıyoruz ve alkol ekliyoruz. Ne için? Saf yağ sürdüğünüzde, evet gayet güçlü kokacaktır fakat yayılımı bir parfüm kadar iyi olmayabilir. Dolayısıyla alkol yağı çözerek yayılımını sağlıyor."

{ "vars": { "account": "G-E1EN649QR9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }