Kıbrıs, İsrail’in Gazze'deki saldırıları sonrası lojistik ve savaş üssü haline geldi. Kıbrıs Adası'nda son dönemde artan hareketlilik, tüm gözleri o noktaya çevirdi.
Doğal uçak gemisi, Akdeniz’in incisi... Kıbrıs.
Kıbrıs Adası’nın önemi, İsrail’in Gazze’ye saldırıları sonrası ayrı bir anlam kazandı.
Batılı ülkeler ve ABD, Gazze’ye insani yardımların gönderilmesi için Güney Kıbrıs’ı lojistik üs olarak konumlandırdı. Ardından, güvenlik endişelerini öne sürerek Mari Üssü’nü savaş üssüne dönüştürmek için adım atıldı.
ABD’nin eski Başkanı Joe Biden, önce Güney Kıbrıs’a uygulanan silah ambargosunu kaldırdı. Ardından Güney Kıbrıs’a silah sevkiyatını başlattı. 1959 tarihli Garanti ve İttifak Anlaşması’na aykırı şekilde bir süreç işletildi.
Biden, Beyaz Saray’daki son haftasında, ABD’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ne silah satışına izin veren bir yönergeyi imzaladı.
Söz konusu kararın ardından Washington yönetimi, Güney Kıbrıs’taki Andreas Papandreou Hava Üssü’nün geliştirilmesi için bir ekip gönderdi.
Şimdi ise ada üzerindeki plan: bir savaş üssüne dönüşüm.
“Hava üssü konusunda ABD ile bir anlaşmaya varacağız. ABD’nin Kıbrıs’taki varlığı devam edecek. Transatlantik ilişkileri güçlendirmek hedefindeyiz. AB bu projede önemli bir rol oynayacak. Mari Deniz Üssü, AB ve üye ülkeler tarafından kullanılacak. Komisyon Başkanı ile deniz üssünün iyileştirilmesi konusunda görüştük. Kıbrıs’ın caydırıcı gücü artırıldı.”
Güney Kıbrıs’ın silahlanma yarışına, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden sert tepki geldi.
Mari yani savaş üssünün hayata geçeceği yıl ise 2028 olarak planlanıyor.
Güney Kıbrıs basınından Alithia gazetesi, “Müzakereler Işığında Askeri Takviye mi?” başlıklı haberinde, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi liderinin KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile görüşmeye hazır olduğunu ifade ederken, Rum Yönetimi’nin son bir buçuk ayda askeri takviye ve NATO üyeliği konularında çeşitli açıklamalar yaptığına dikkat çekti.
Güney Kıbrıs, NATO’ya üyelik gündemini masaya ilk kez taşımıyor. Ancak silahlanma yarışının hızlandığı, Batılı ülkelerin üs kazanmak için sıraya girdiği bir dönemde daha güçlü bir irade ile gündem yaratılıyor.
NATO’ya üyelik gündeminin arkasında yatan sebep ise federasyon temelli bir çözümün, tek çözüm olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne dayatılması adımı.
Türkiye, NATO ittifakının önde gelen ülkelerinden biri olarak bu girişimi kesin ifadelerle reddediyor. Ada’da adil ve kalıcı bir çözüm için ortak zemin oluşturulması çağrısını yineliyor.
Ada’daki iki kesimin lideri, BM öncülüğünde gayri resmi toplantılarda bir araya geldi. Bu toplantıya müteakip, Mart 2025’te Cenevre’de BM Genel Sekreteri’nin ev sahipliğinde, garantör ülkelerin de katılacağı bir başka gayri resmi toplantıya hazırlık süreci hız kazandı.
Ancak ilk izlenim; Rum kesimi masaya yalnızca federasyon teziyle oturursa, 2021 Nisan ayındaki gayri resmi görüşmelerin ötesine geçilmesinin mümkün olamayacağı yönünde.