Köleden Sultanlığa: Nurbanu’nun Sessiz Gücü

Tarihin tozlu sayfalarında bazı kadınlar vardır yalnızca isimleri değil, gölgeleri bile asırları şekillendirir. Doğduğu coğrafyada bir hiçken, başka bir dünyanın merkezine oturmayı başaran, yalnızca tahtın çevresinde değil, zamanın ruhunda da iz bırakan kadınlar.
Osmanlı tarihinin az bilinen, en güçlü sultanlarından biri olan Afife Nurbanu Sultan, tam da bu sessiz ama kudretli figürlerden biri.
Kaynaklar onun etnik kökeni konusunda farklı şeyler söylüyor. Venedikli olduğu ise yaygın bir görüştür. En kuvvetli anlatıya göre ise, gerçek adı Cecilia Venier Baffo olan bu küçük kız, Venedik Dükü Sebastiano Venier’in akrabasıdır.


Paros Adası’ndan henüz sekiz yaşındayken kaçırıldı, İstanbul’a getirildi ve saray hizmeti için satın alındı. Ancak onun hikâyesi sıradan olmadı.
Çelimsiz, narin ama olağanüstü bir zekâya sahipti. Saray içindeki eğitimlerde dikkatleri üzerine çekti. Bu dikkat, öyle sıradan bir gözlem değildi.
Osmanlı tarihinin en kudretli kadını Hürrem Sultan’ın gözünden kaçmadı. Hürrem Sultan, onu Manisa sancağına gönderdi. Aklında net bir plan vardı: Bu kız, oğullarından biriyle evlenecek.


Ona “Afife Nurbanu” adını verdi. Hürrem’in öngörüsü gerçekleşir, Nurbanu, Şehzade Selim ile evlenir.
Selim, Nurbanu’ya büyük bir aşkla bağlıdır. Onun için yazdığı şiirler divan edebiyatının zarif örnekleri arasında yer alır. “Ayağının bastığı yerler gül bahçesine dönüşüyor” diyerek anlattığı Nurbanu, artık yalnızca eş değil, bir yol arkadaşı, bir sırdaş, bir akıl danışıdır.
Nurbanu, Selim’in ardından oğlu III. Murad’ın padişah olmasıyla birlikte, saray içindeki nüfuzunu daha da pekişir. Oğlunun kendisine duyduğu derin saygı, onun karar alma mekanizmasındaki ağırlığını artırır.


Ancak iktidarın olduğu yerde çatışma da vardır. Yaşlılık döneminde oğlu III. Murad’ın eşi Safiye Sultan ile haremin kontrolü konusunda bir mücadeleye girdi. Bu gerilim, saray içindeki güç dengelerini etkiledi.
Nurbanu Sultan yalnızca bir politik figür değildi. Büyük bir servet sahibidir ve bu servetiyle önemli hayratlar bıraktı. Üsküdar’daki Eski Valide Camii ve Külliyesi onun adını yaşatan yapılardandır.
1583 yılında, oğlunun saltanatı sürerken vefat eder. Cenazesi büyük bir törenle kaldırılır ve eşi II. Selim’in Ayasofya’daki türbesine defnedilir. Böylece bir zamanlar köle olarak getirildiği topraklarda, bir hanedanın en kudretli kadını olarak ebediyete uğurlanır.

{ "vars": { "account": "G-E1EN649QR9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }