Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Grup Başkanvekili ve Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç, TBMM Genel Kurulu’nda 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi üzerine yaptığı konuşmada bütçeye tam destek verdiklerini belirterek, Türkiye’nin ekonomik büyüme ve dış ticaret hedeflerine vurgu yaptı. Kılıç, konuşmasının başında şehit polis Emre Albayrak’ı rahmetle andı.
Kılıç, "Bugün burada, millet iradesinin tecelligâhı olan bu kutsal çatı altında yaptığımız iş, alelade bir şekilde rakamları oylamak, sıradan bir "kabul" ya da "ret" demekten ibaret değildir bize göre. Önümüzdeki metin teknik bir hesap cetveli olmanın çok ötesindedir. Biz, bugün küresel fırtınaların ortasında rotasını lider ülke ufkuna kilitlemiş, bu ufka kenetlenmiş Türkiye'nin 2026 yılındaki yol haritasını, büyüme stratejisini, kalkınma iradesini konuşuyoruz." dedi.
Filiz Kılıç'ın açıklamasının tamamı şu şekilde:
Cumhuriyetimizin ikinci asrına adım attığımız, Türk ve Türkiye Yüzyılı meşalesini daha yükseğe, daha ileriye taşıma azmiyle dolu olduğumuz şu tarihî günlerde 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlamadan, zehir tacirlerine yönelik operasyon sırasında uğradığı hain saldırı sonucu şehit düşen kahraman Özel Harekât Polisimiz Emre Albayrak'a Yüce Allah'tan rahmet, kederli ailesine ve aziz milletimize başsağlığı diliyorum. Bu vesileyle bütün şehitlerimizi de rahmet ve minnetle bir kez daha anıyorum.
Sözlerimin hemen başında, bizleri ekranları başında dikkatle izleyen aziz Türk milletimizi, tarlasında bereket bekleyen çiftçimizi, tezgâhı başında alın teri döken esnafımızı, fabrikalarda çarkları döndüren işçimizi, vatan nöbetindeki Mehmetçik'imizi, ilim irfan ordusu öğretmenlerimizi ve kalbi Türkiye'yle çarpan gönül coğrafyamızı en derin muhabbetlerimle, saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
Bugün burada, millet iradesinin tecelligâhı olan bu kutsal çatı altında yaptığımız iş, alelade bir şekilde rakamları oylamak, sıradan bir "kabul" ya da "ret" demekten ibaret değildir bize göre. Önümüzdeki metin teknik bir hesap cetveli olmanın çok ötesindedir. Biz, bugün küresel fırtınaların ortasında rotasını lider ülke ufkuna kilitlemiş, bu ufka kenetlenmiş Türkiye'nin 2026 yılındaki yol haritasını, büyüme stratejisini, kalkınma iradesini konuşuyoruz. Bizim siyaset anlayışımızda Batı'nın "Amaca giden her yol mübahtır." diyen riyakâr ve çıkarcı anlayışına yer yoktur. Bizim pusulamız bellidir. Biz, siyaseti Şeyh Edebali'nin Osman Gazi'ye nasihatinde, Hoca Ahmet Yesevi'nin Hikmet'inde ve Bilge Kağan'ın Orhun Abideleri'nde taşa kazıdığı o kutlu buyrukta arıyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi kökleri mazide, gözleri atide olan ulu bir çınardır. Misyonumuz sadece sınırlarımız içinde değil, nizamıâlem ülküsüyle Adriyatik'ten Çin Seddine, tüm gönül coğrafyamızda Türkiye merkezli yeni bir medeniyet inşasıdır; bu, Türk'ün "lider ülke" şiarıyla şahlanışı, dünyadaki tüm mazlum milletlerin ise zalimin pençesinden kurtuluş müjdesidir.
Ekonomiye bakışımız da rakamlardan ibaret değildir. Bizim için ekonomi Bilge Kağan'ın "Aç milleti doyurdum, çıplak milleti giydirdim." sözündeki sosyal adalettir. Amacımız ahilik geleneğimizden bugüne gelen helal lokmayı ve alın terini baş tacı eden, hakça bölüşümü esas alan millî üretim ekonomisidir. Faiz lobilerinin değil, nasırlı ellerin kazandığı, refahın bir kısma değil, necip milletimizin her ferdine adilce paylaştırıldığı bir düzeni hilalin gölgesinde tesis etmeye yeminliyiz.
Görüşmekte olduğumuz bu bütçe Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin yönetiminde sağladığı istikrarın 8'inci, Türk ve Türkiye Yüzyılı'nın ise 3'üncü bütçesidir. Bu bütçe laf değil, icraat üretenlerin; mazeret değil, çözüm bulanların; Türkiye'yi istikrar ve refah limanına taşıyanların bütçesidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak şimdiden ifade etmek isterim ki: 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifini tümüyle olumlu değerlendiriyor ve destek veriyoruz.
Değerli milletvekilleri, dünyanın ahvaline şöyle bir bakınız: "Soğuk savaş bitti." dendi, "Tarihin sonu geldi." dendi ama dönemimizde dünya belki de tarihinin en karmaşık, en sancılı, en belirsiz dönemecine girdi. Bir tarafta yanı başımızda devam eden savaşlar, diğer tarafta ticaret yollarındaki tıkanıklıklar, tedarik zincirindeki kopmalar; dünyada âdeta bir kaos ve belirsizlik dönemi devam etmektedir. IMF verilerine bakıyorsunuz, gelişmiş ekonomilerde büyüme yavaşlıyor, ticaret savaşları kızışıyor; küresel enflasyon, enerji krizi ve jeopolitik gerilimler en güçlü denilen ekonomileri bile sarsıyor. 2024 yılında dünya ekonomisi yüzde 3,3 oranında büyürken gelişmiş ekonomilerde bu oran yüzde 1,8'de kalmıştır.
Dünya bir resesyon yani durgunluk korkusuyla boğuşurken Türkiye kendi hikâyesini büyük bir iradeyle yazmaya devam etmektedir. İşte, böyle tekin olmayan, karmaşanın, savaşın yaşandığı bir dünyada ülkemiz Cumhur İttifakı'mızın sağladığı kaya gibi sağlam siyasi istikrar sayesinde bölgesinde bir güven noktası olarak yükseliyor. Hatırlayın o eski günleri, koalisyon pazarlıklarıyla heba edilen ayları, karar alamayan hantal yapıları, yarını göremeyen iş dünyasını, bir anayasa kitapçığıyla yerle bir olan ekonomileri. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle o devirler, hamdolsun, kapandı. Çift başlılık tarihe karıştı. Bugün yürütme hızlı karar alıyor, caydırıcılığımız artıyor, küresel meydan okumalara karşı "Ben de varım hem de en güçlü şekilde." diyen bir Türkiye emin adımlarla ilerlemeye devam ediyor.
Millî çıkarlarımız söz konusu olduğunda ekonomide, diplomaside ve sahada gözünü budaktan sakınmayan, kimseden icazet almayan, Ankara merkezli düşünen bir devlet aklı milletimiz için çaba gösteriyor. Felaket tellallarına, sürekli karamsarlık pompalayanlara, "Türkiye battı, bitti." senaryosu yazanlara inat Türkiye'nin üretim çarkları tıkır tıkır dönüyor. 2024'te dünya ekonomisi yüzde 3,3 büyürken Türkiye de aynı oranda yüzde 3,3 büyüyerek potansiyelini ortaya koymuş, gücünü ve dayanıklılığını da kanıtlamıştır. Bakınız, 2025'in üçüncü çeyreğine geldiğimizde, tam 21 çeyrektir yani beş yılı aşkın süredir kesintisiz büyüyen bir ekonomi görüyoruz, yüzde 3,7'lik büyüme bu direncin, bu dinamizmin en somut ispatıdır. Millî gelirimiz yıllıklandırılmış bazda 1 trilyon 538 milyar dolar seviyesine, kişi başı gelirimiz 17 bin dolar seviyesine gelmiştir.
Peki, hedefimiz ne? İstikametimiz nereye? Orta Vadeli Program'da çizdiğimiz yol haritası bellidir, 2026 sonunda millî gelirimizi 1 trilyon 658 milyar dolara taşımak istiyoruz. Bu rakamlar kâğıt üzerinde kalan istatistikler değildir, dünyanın en büyük ekonomileri arasına adımızı altın harflerle yazdırma iradesidir. Tabii ki ekonominin en can yakıcı meselesi enflasyondur, bunu görmezden gelmiyoruz, halının altına süpürmüyoruz, vatandaşımızın çarşıda, pazarda, markette hissettiği her şeyin farkındayız ancak 2024'ün 2'nci yarısından itibaren kararlı bir dezenflasyon sürecinin başlaması umut vericidir.
Rakamlar ortada, kasım ayında tüketici enflasyonu aylık yüzde 0,87; yıllık yüzde 31,07'ye geriledi, bu son dört yılın en düşük seviyesidir. Yeterli mi? Hayır, asla. Bizim hedefimiz, arzumuz, enflasyonun tek haneye inmesidir. Hedefimiz, 2026'da bu oranı yüzde 20'nin altına, yüzde 16 hedefine çekmek, 2027'de ise, tek haneye indirmektir. Fiyat istikrarı sağlanmalı, vatandaşımızın alım gücü korunmalı ve "enflasyon" denen o canavarın başı ezilmelidir. "Lider ülke Türkiye" vizyonu ihracatta kırdığımız rekorlarla somutlaşmaktadır. En büyük pazarımız Avrupa duraklamış, resesyona girmiş ama Türk ihracatçısı durmamış, kapı kapı dolaşmış, 2024'te 261,8 milyar dolar ihracat yapmışız. 2025 Kasım ayı itibarıyla yıllık ihracatımız 270,6 milyar doları bularak tarihî zirvesine çıkmış, 2026 hedefimiz ise 282 milyar dolara ulaşmaktır. Sadece mal satmıyoruz, hizmet de ihraç ediyoruz. Turizmde bereketli bir sezon geçirdik, 56,3 milyar dolarlık gelirle cari açığın kapanmasına omuz verdik. Bakın, bir zamanlar "ekonominin yumuşak karnı" denilen, kriz gerekçesi yapılan cari açık yıllık 20,1 milyar dolara kadar geriledi. Cari açığın millî gelire oranı yüzde 1,3 seviyelerine inmiştir. Bu rakamlar Türkiye ekonomisinin dış şoklara karşı bağışıklık kazandığının, kendi ayakları üzerinde durabildiğinin resmidir. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 75'lere dayanmıştır.
Şimdi, gelelim bütçenin detaylarına yani milletimizin parasının millete nasıl döneceğine. 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nde bütçe giderleri 18 trilyon 978,8 milyar TL, bütçe gelirleri ise 16 trilyon 266,1 milyar TL olarak teklif edilmiştir. Bütçe açığımız 2 trilyon 712,7 milyar TL olarak öngörülüyor. Bu açık üzerinden eleştiriler gelebilir ancak bu açığın sebebini ve nereye harcandığını milletimize doğru anlatmak boynumuzun borcudur.
Bu açık israftan değil vefadan kaynaklanmaktadır, bu açık asrın felaketinin yaralarını sarmak için göze alınmıştır. Bütçe açığının millî gelire oranı yüzde 3,5'tir. Deprem harcamalarını hariç tuttuğumuzda mali disiplinden asla taviz verilmediği görülecektir. Bu bütçeye biz bir ihya ve inşa bütçesi diyoruz. Neden? Çünkü "asrın felaketi" dediğimiz o büyük depremin, o büyük yıkımın izlerini silmek, şehirlerimizi yeniden ayağa kaldırmak bu devletin en büyük gücüdür. Kolay değil kıymetli arkadaşlar, deprem harcamaları için trilyonlarca lira kaynak aktarıldı. 2023'te 960 milyar, 2024'te 1 trilyon 28 milyar lira harcandı, 2026'da da 653 milyar lira bu işe ayrıldı. Devletimiz ne yaptı? "Bütçemiz yok, bekleyelim, dışarıdan yardım gelsin." demedi.
11 ilde 3.481 şantiyede 200 bin mimar, mühendis ve işçiyle âdeta bir seferberlik ilan etti. 350 bin konut bitti, hak sahiplerine teslim edildi, yıl sonuna kadar bu sayı 453 bini bulacak. Dünyanın hangi devleti bu kadar büyük bir yıkımın altından, bu kadar kısa bir sürede mali disiplini bozmadan kalkabilir? İşte bu, devletimizin kudretidir.
Eğitim, milletimizin istikbali demektir. Bütçenin röntgenini çektiğimizde görüyoruz ki 2026 bütçesinden yüzde 15,3'le yine ilk sırayı eğitim alıyor. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bütçe kaynaklarının en büyük kısmının istikbalimizin teminatı olan eğitime tahsis edilmesini çok kıymetli buluyoruz. Helalühoş olsun çünkü gençlerimiz, lider ülke Türkiye'nin mimarları olacak. Biz en büyük yatırımı insana yapıyoruz, istiyoruz ki, müfredatımız daha millî olsun, teknolojiyle donanmış, dünyayla yarışan ama değerlerinden kopmamış, kökü mazide, gözü atide olan bir nesil yetişsin, Hoca Ahmet Yesevi'nin hikmetini, Hacı Bektaş Veli'nin irfanını bilen bir gençlik yetişsin. Üniversitelerimiz bilim üretsin, sanayimizle entegre olsun. Eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak, her vatan evladının en iyi eğitime erişmesini temin etmek bu bütçenin ruhunda vardır.
Öğretmenlerimizin özlük haklarının iyileştirilmesi, atanamayan öğretmen sorununun kademeli olarak çözülmesi beklentimizdir. Yine, yurt dışına beyin göçünün azaltılması hususundaki çalışmalara hız verilmesi talebimizdir.
Sağlık devletin vatandaşına dokunduğu en sıcak eldir. Bütçeden sağlığa ayırdığımız payla hastane yatak kapasitemizi, hekim sayımızı arttırıyoruz, 2024'te 100 bin kişiye düşen hekim sayısı 258'e ulaşmıştır. Şehir hastaneleriyle sağlıkta devrim yapılmıştır. Ülkemizde ortalama yaşam süresi 78,1 yıla yükselmiştir, nüfusumuz yaşlanıyor, 2050 yılında her 4 kişiden 1'i 65 yaş üzerinde olacak. İşte, bu bütçe sadece bugünü değil o günleri de düşünerek koruyucu sağlık hizmetlerine, evde bakım hizmetlerine kaynak ayırıyor. Bizim sağlık anlayışımızda önce insan vardır.
Aile yılında, aile kurumu da toplumumuzun temel taşıdır. Küresel cinsiyetsizleştirme dayatmalarına, sapkın akımlara karşı Türk aile yapısını korumak, gelecek nesilleri muhafaza etmek demektir.
Kadınlarımızın iş gücüne katılımını desteklerken ev kadınlarına prim desteğiyle emeklilik hakkı tanınması sözümüzün de arkasındayız. Vatandaşımızın sosyal güvenlik beklentilerini de unutmuyoruz. BAĞ-KUR'lunun prim gün sayısının 7200'e düşürülmesi, emeklimizin yüzünün gülmesi, gelir vergisinde adaletin sağlanması bizim takibimizde olan milletin haklı talepleridir. 1,51 seviyesine düşen doğum oranının artırılması için yapılan çalışmaların hız kesmeden devam ettirilmesi, hatta daha da ivme kazandırılması ve ilave tedbirler alınması da elzemdir.
Şimdi geliyoruz devletin güç ve üretim tarafına yani tarıma, sanayiye, enerjiye ve güvenliğe; zira, güçlü bir ordu ve güçlü bir üretim olmadan tam bağımsızlıktan söz edilemez. Gelelim millî güvenlik meselesi olarak gördüğümüz tarıma. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak tarıma sadece domates, biber hesabı olarak bakmıyoruz; bizim için gıda güvenliği hudut güvenliği kadar hayati bir meseledir. Dünya gıda savaşlarına, su krizlerine doğru giderken kendi kendine yetebilen bir Türkiye hedefi bir tercih değil bir mecburiyet olarak karşımıza çıkmaktadır. Çiftçimiz tarlasına küserse Türkiye aç kalır, üreticimiz ahırını boşaltırsa dışa bağımlı oluruz. İşte bu şuurla, 2026 yılı bütçesinde tarımsal destekleme programları için 167,6 milyar TL kaynak ayrılmıştır.
Elbette girdi maliyetlerinin, mazotun, gübrenin çiftçimizin belini büktüğünü biliyoruz ancak devletimiz üretimi ayakta tutmak için var gücüyle sahadadır. Bakın, tarımsal hasılamız 2023 yılında 1,7 trilyon lira iken, 2024 yılında yüzde 50 artışla 2,4 trilyon liraya ulaşmıştır. Türkiye tarımsal hasılada Avrupa'nın 1'incisi, dünyanın 7'ncisi konumundadır. Bu başarı nasırlı elleriyle toprağı işleyen Türk çiftçisinindir ancak yetinmiyoruz, tarımda verimliliği artırmanın yolu sudan geçer; su medeniyettir, su berekettir. 2026 yılında tarım sektörü yatırım ödeneklerinin yüzde 56'sını sulamaya ayırıyoruz. Tarımsal sulama yatırım ödeneği bir önceki yıla göre yüzde 12,8 artarak 122 milyar liraya çıkmıştır. Ayrıca kırsal kalkınmayı sağlamak, köyden kente göçü durdurmak ve üretimi yerinde işlemek için "Tarım Kentleri Modeli"nin hayata geçirilmesini stratejik bir hamle olarak görüyor ve destekliyoruz. Çiftçimiz üretecek, devlet destekleyecek, Türkiye doyacak ve doyuracaktır.
Bir diğer stratejik başlığımız: Sanayi ve teknoloji. Lider ülke vizyonunu fason üretimle değil, yüksek teknolojiyle, katma değerli üretimle mümkündür. Sanayicimiz küresel daralmaya, Avrupa pazarındaki durgunluğa rağmen âdeta bir akıncı ruhuyla çalışmaktadır. İmalat sanayimiz ihracatımızın lokomotifidir, toplam ihracat içindeki payı yüzde 94,5 seviyesindedir. Artık sadece tekstil değil, orta-yüksek ve yüksek teknolojili ürünler satıyoruz. Yüksek teknolojili ürünlerin ihracattaki payını arttırmak zorundayız. Devletimiz bu dönüşüm için elini taşın altına koymaktadır. Sanayicimize, KOBİ'lerimize can suyu olacak teşvikler bu bütçede mevcuttur. AR-GE harcamalarımızın millî gelire oranı 2024'te yüzde 1,46'ya yükselmiştir. Hedefimiz bunu 2026'da yüzde 1,77'ye çıkarmaktır çünkü biliyoruz ki bilim olmadan, teknoloji olmadan, inovasyon olmadan küresel ligde rekabet edemezsiniz.
Togg yollarda, fabrikalarımız çalışıyor, organize sanayi bölgelerimiz genişliyor. Organize sanayi bölgesi sayımız 371'e ulaşmış. Buralarda 2,5 milyonu aşkın vatandaşımız istihdam edilmektedir. Sanayi Türkiye'nin büyüme motorudur ve bu bütçe o motora yakıt taşımaktadır.
Sanayinin çarkları neyle döner? Elbette enerjiyle. Enerjide tam bağımsızlık hedefimiz Türkiye'nin beka meselesidir. Yıllarca bu ülkenin kaynaklarını sömürdüler "Yok." dediler, üzerini kapattılar ama artık o devir kapandı. Gabar'da petrol günlük üretimi 80 bin varili aştı. Karadeniz'de gaz bulundu, hanelerimize ulaşıyor. 710 milyar metreküplük rezerv ülkemizin enerji bağımsızlığı yolunda attığı dev bir adımdır.
Enerji yatırımları devam ederken vatandaşlarımızı da unutmuyoruz. Hani diyorlar ya "Devlet vatandaşına ne veriyor?" diye. Rakamlarla konuşalım, 2026 bütçesinde vatandaşımızın elektrik ve doğal gaz faturalarını sübvanse etmek yani devletin kasasından karşılamak için tam 373 milyar lira kaynak ayrılmıştır. Devlet vatandaşının faturasının önemli bir kısmını sessiz sedasız ödemektedir. Sosyal devlet işte budur.
Şimdi geliyoruz en kritik, en gurur verici tabloya; savunma sanayi. Bir zamanlar "Paramızla bile vermiyorlar." dediğimiz İHA'ları, SİHA'ları hatırlayın. Terörle mücadele edeceksiniz, müttefikinizden mühimmat dileniyorsunuz. O günler Cumhur İttifakı'nın iradesiyle artık tarihin çöplüğüne atılmıştır. Bugün savunma sanayisinde yerlilik oranımız yüzde 82'ye ulaşmıştır. Artık kendi gemisini, kendi tankını, kendi helikopterini, kendi füzesini yapan bir Türkiye var. KAAN gök vatanla buluştu, KIZILELMA insansız savaş uçağımız sınırlarımızı aşıyor, ALTAY tankımız envantere girdi. Bu sadece bir silahlanma meselesi değildir, bu bir bağımsızlık meselesidir. Savunma ve havacılık ihracatımız 2024 yılında 7,2 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Savunma sanayimiz 3.500 firması ve 100 bine yakın çalışanıyla Türkiye'nin lokomotif sektörü olmuştur. Dostlarımıza güven, düşmanlarımıza korku salan bu tablo bütçemizin en onurlu sayfasıdır. Savunma sanayisindeki bu güç terörsüz Türkiye hedefimizin de teminatıdır.
Türkiye yaklaşık kırk yıldır başına musallat edilen bu beladan kurtulma aşamasındadır. Terörsüz Türkiye demek huzur demektir, güven demektir, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya yatırım demektir aslında tüm Türkiye'ye yeni yatırımlar demektir. Terörsüz Türkiye'ye ulaşmada yapılacak daha çok şey, daha uzun bir yolumuz vardır. Bu konuda kararlıyız ve sonuna kadar da kararlı kalacağız. Biz birlikte güçlüyüz, buna yürekten inanıyoruz. Gelin bir olalım, işi kolay kılalım diyoruz. Gelin bir olalım, iri olalım, diri olalım diyoruz.
Bu vesileyle, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bir hassasiyetimizi de kayıtlara geçirmek istiyorum. Kahraman gazilerimizin hakları. Terörle mücadelede yaralanmış, vücudunda şarapnel taşıyan ama maluliyet oranlarına takıldığı için gazi sayılmayan kardeşlerimiz var. Bu mağduriyetin giderilmesi, onlara da onurla taşıyacakları gazilik unvanının verilmesi talebimizi yineliyoruz. Ayrıca, gazilerimize ikinci istihdam hakkı ve ÖTV'siz araç imkânı da sağlanmalıdır diyoruz.
Dış politikada artık tribünden izleyen değil, sahada oyun kuran bir Türkiye var. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin sağladığı hızlı karar alma mekanizmasıyla diplomasimiz altın çağını yaşamaktadır. Ankara merkezli bakış açımızla millî menfaatlerimiz nerede, biz oradayız. Türk Devletleri Teşkilatı artık bir hayal değil, küresel bir güç merkezidir. 2040 Vizyon Belgesi'yle hedeflerimizi somutlaştırdık. Ortak alfabe konusunda sağlanan mutabakat Türk dünyasının kültürel birleşmesinin tarihî adımıdır. Zengezur koridorunun açılmasıyla Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar Türk dünyası kesintisiz bir bağa kavuşacaktır. Filistin davasında Gazze'deki soykırım karşısında insanlığın vicdanı olan tek ülke Türkiye'dir. İki devletli çözüm için 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devleti için mücadelemiz sürecektir. Rusya-Ukrayna savaşında barışın tek umudu tahıl koridorunun mimarı yine Türkiye'dir.
Ulaştırma ve altyapıda Türkiye'nin çehresi değişmiştir. Bölünmüş yol ağımız 30 bin kilometreye dayanmıştır. İstanbul Havalimanı Avrupa'nın en yoğun havalimanı olarak göğsümüzü kabartmaktadır. Sadece kara ve hava değil, dijital dünyada da varız. TÜRKSAT 6A uydumuzla uzayda, Siber Vatan stratejimizle dijital dünyada egemenliğimizi koruyoruz. Kalkınma Yolu Projesi'yle Asya ve Avrupa arasındaki ticaretin kalbi Türkiye'de atacaktır.
Son olarak adalet ve hukuk sistemine değinmek isterim. Hukukun üstünlüğü geç gelen değil, zamanında tecelli eden adalet devletin temelidir. Yargı reformu stratejisiyle bu yolda önemli adımlar atılmaktadır. Ancak toplumda oluşan cezasızlık algısını yıkmak zorundayız. Suç işleyenin yanına kâr kalmadığı, mağdurun hakkının korunduğu bir sistem toplumun huzurunun şartıdır ve tabii ki darbe anayasasından kurtulmak... Türkiye Yüzyılı yamalı bohçaya dönmüş 1982 Anayasası'yla devam edemez. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini tahkim edecek sivil, demokratik ve kapsayıcı yeni bir anayasa milletimize borcumuzdur. MHP olarak bu konuda hazırlığımız tamdır, irademiz nettir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimi toparlarken 2026 yılı merkezî yönetim bütçesinin ruhunu özetlemek isterim: Bu bütçe faiz lobilerine, kaos tüccarlarına değil; üretene, çalışana, alın terine "evet" diyen bir bütçedir; dışa bağımlılığın bittiği, kendi enerjisini, kendi silahını üreten, tam bağımsız Türkiye'ye omuz veren bir bütçedir; deprem bölgesini ayağa kaldıran, şehirlerimizi ihya eden, o güçlü vefayı gösteren bir bütçedir; Cumhur İttifakı'nın sarsılmaz iradesiyle Türkiye'yi lider ülke yapma vizyonunun bütçesidir. Biz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak devletimizin gücüne güç katacak, milletimizin refahını artıracak, geleceğe umutla bakmamızı sağlayacak bu bütçeye gönül rahatlığıyla kabul oyu vereceğiz. İnanıyoruz ki 2026 yılı enflasyonunun belinin kırıldığı, büyümenin hızlandığı, terörün son bulduğu, millî birlik ve beraberliğin güçlendiği ve Türk dünyasının şahlandığı bir yıl olacaktır.
Bütçenin hazırlanmasında emeği geçen, gecesini gündüzüne katan başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere Cumhurbaşkanı Yardımcımıza, Bakanlarımıza, bürokratlarımıza ve Plan ve Bütçe Komisyonunun değerli üyelerine, milletvekillerimize ve Meclis çalışanlarımıza teşekkür ediyorum.
2026 yılı merkezî yönetim bütçesinin devletimize güç, milletimize bereket, esnafımıza kazanç, çiftçimize hasat, işçimize ve memurumuza huzur getirmesini Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum.
Sözlerimi bitirirken Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizim yüzümüz geleceğe, kalbimiz ise köklerimize dönüktür. Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Türk milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir." diyerek bizlere çizdiği ufuk bugün "lider ülke Türkiye" vizyonuyla ete kemiğe bürünmektedir. Onun "Siyasi ve askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, iktisadi zaferlerle taçlandırılmazlarsa kazanılan zaferler yaşayamaz." uyarısı bugün bütçeye verdiğimiz desteğin de temel gerekçesidir. Biz cumhuriyetimizi sadece savunmakla kalmayacak, onu ekonomik zaferlerle taçlandırarak muasır medeniyetler seviyesinin en üstüne dikeceğiz. Muhtaç olduğumuz kudretin damarlarımızdaki asil kanda mevcut olduğunu bir an bile aklımızdan çıkarmadan 2026 yılı merkezî yönetim bütçesinin devletimize güç, milletimize refah getirmesini Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, iradesiyle bu kutlu çatıyı var eden büyük Türk milletini ve onun Gazi Meclisini en derin hürmetlerimle selamlıyorum.