Markete gidiyoruz… Raflar rengârenk ambalajlarla dolu. Bazı ürünlerin üzerinde doğal ve güvenlidir, ev yapımı tadında gibi ibarelere denk geliyoruz. Dışarıdan bakıldığında insanı cezbeden o kadar güzel paketlemeler yapılmış ki bazen almadan duramıyoruz.
Peki, Gerçekten Ne Yiyoruz?
Yediklerimiz gerçekten doğal gıda mı yoksa içinde bir sürü katkı maddesi mi mevcut? Toplumsal sağlığımızı ilgilendiren konunun başında elbette gıdaya eklenen katkı maddeleri geliyor. Tarladan sofraya uzanan bu zincirde, ürünler yeterince kontrol ediliyor mu? Sorusu da konunun bir başka boyutunu gözler önüne seriyor. Marketten aldığımız bisküviden kahvaltıda yediğimiz ürünlere, salam, sosisten meyve sularına, açıkta satılan birçok üründe bile hemen hemen ambalajını okuduğumuzda içinde nelerin olduğuna dair uzun listeleri görebiliyoruz. Koruyucular, renklendiriciler ve daha birçok katkı maddesi…
Aldığımız Yiyecekleri Hangi Koşullarda Saklamalıyız?
Birçok gıdanın raf ömrü arttıkça risklerin de arttığını söylemek mümkün. Hemen hemen her üründe katkı maddesi var ama önemli olan bu katkı maddelerinin ne kadar ölçüde kullanıldığı. Bir ürünün aylarca, hatta yıllarca bozulmadan kalabilmesi gerçekten doğal mı? Bu da kafalarda soru işareti bırakan bir başka konu… Sağlık üzerindeki olumsuz etkileri de cabası… İşte beslenme uzmanları bu noktada uyarıyor. Hayatın koşturmacasında, iş yoğunluğunda pratik gıdaların tüketimi maalesef günümüzde daha da artıyor. Bu da obeziteden alerjilere, metabolik bozukluklardan bağırsak sağlığına kadar hastalıkları tetikliyor. Öyle ki günümüzde özellikle çocuklar ve gençler pratik ve hızlı gıdaları daha çok tüketiyor. Bu da büyük bir tehlike olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle uzmanlar az işlem görmüş doğal evde yapılan gıdaların daha sağlıklı olduğunu dile getiriyor.
Gıda Zehirlenme Vakalarında Artış
Son günlerde yaşanan gıda zehirlenme vakalarının arttığını da düşünecek olursak bu konuda uyarılara dikkate almamız en doğrusu olacaktır. Toplumda, öğrencilerin okulda yediği yemekler ya da kantinden aldığı ürünler ya da bir işçinin yemekhanede yediği yemek ve şuan en çok konuşulanlardan biri olan sokak lezzetleri…
Yetkililer uyardığı bir diğer konu ise, özellikle doğadan toplanan zehirli bitkiler ve toplu yemeklerde hazırlanan gıdaların risk oluşturduğu... Düğün, mevlit, taziye yemekleri ve yurtlardaki toplu yemek organizasyonlarında gıda zehirlenmesi vakaları artış gösteriyor. Uzmanlar, tek tencerede pişen yemeklerin uzun süre bekletilmesi, uygunsuz taşıma koşulları, çapraz bulaşma ve yetersiz hijyenin en önemli nedenler olduğunu ifade ediyor
Tüm bu yaşananlara baktığımızda artık bu konunun toplumsal bir meseleye dönüştüğünü söylemek mümkün… Bu kapsamda daha bilinçli bir toplum olma yolunda ilerleme kaydetmeliyiz. Hem devletimize, hem üreticiye hem de tüketiciye düşen birçok görev var. Bu görevleri yerine getirmek hepimizin sorumluluğunda…
Denetim Mekanizmaları Yeterince Güçlü mü?
Türkiye’de gıda denetimleri yapılıyor fakat daha da denetimlerin sıklaştırılması gerektiğini ve caydırıcı cezaların daha da artırılmasının gerekli olduğunu düşünüyorum. Nüfusun artması ile birlikte, büyüyen hazır yemek sektörü ve değişen tüketim alışkanlıkları, denetim zincirinin daha da sıkılaştırılmasını zorunlu kılıyor. Günümüzde hangi ürünün güvenli olduğunu anlamak gitgide zorlaşıyor. Tüketici bir sorunla karşılaştığında nereye başvuracağını bile bilmiyor… İşte bu kapsamda da tüketicinin daha çok bilinçlendirilmesi gerekiyor. Bakanlık, sosyal medya kampanyaları, okul eğitimleri ve işletmelerde bilgilendirme çalışmalarıyla tüketicilerin gıda okuryazarlığını artırmayı hedefliyor. Hep birlikte el ele verip daha bilinçli bir toplum, daha iyi bir denetim sistemi ve daha güvenilir bir gıda zinciri inşa etmeliyiz.