Çanakkale'de 1934 yılında 11 yaşındayken bulup müzeye teslim ettiği mezar steli (mezar taşı) parçasıyla "Cumhuriyet tarihinin en genç bağışçısı" unvanını alan Necdet Uluer'in 89 yıl önce yaptığı bağışı ilk kez gören kızı Münevver Kuzu, heyecanını gizleyemedi.

Kurulduğu dönemde Çanakkale Müzesi olarak anılan daha sonra Çanakkale Arkeoloji Müzesi olan ve 18 Mart 2019'da da Troya Müzesi adını alan kurumun yetkilileri, arşiv araştırması yaparken bazı belgelere ulaştı.

Bu sırada 31 Temmuz 1934 tarihine ait "İstiklal Mektebi 5. sınıf öğrencisi, 159 numaralı Necdet Efendi tarafından daireye getirilen Çanakkale'nin Büyükcami Mahallesi'nde Veli Bey arsasında iki metre derinlikte bulunup çıkarılan kabartma resimli mermer kırık taş gönderilmiştir." yazılı belge bulunan Troya Müzesi yetkilileri "Necdet Efendi"yi aramaya başladı.

Necdet'in ailesine ulaşılması için Kültür ve Turizm Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ile Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü işbirliğinde çalışma başlatıldı. Yaklaşık 2 yıllık çalışmada Necdet'in "Uluer" soyadını aldığı, Kara Harp Okulu'ndan pilot teğmen rütbesiyle mezun olup albay rütbesiyle de emekliliğe ayrıldığı tespit edildi.

Ayrıca Necdet'in emekli olduktan sonra yaşadığı bir uçak kazasında hayatını kaybettiği, eşinin ve oğlunun da yaşamını yitirdiği, kızı Münevver Kuzu'nun ise Ankara Çankaya'da ikamet ettiği belirlendi.

Bunun üzerine yapılan görüşmeler sonunda ulaşılan Münevver Kuzu ve eşi Mustafa Kuzu, Troya Müzesi'ne davet edildi. Babası "Necdet Efendi" için Troya Müzesi'nde oluşturulan özel alanda, onun bağışladığı mezar stelini gören Münevver Kuzu duygu dolu anlar yaşadı.

"Bizi çok onurlandırdılar"

70 yaşındaki Münevver Kuzu, yaptığı açıklamada, durumun kendileri için büyük sürpriz olduğunu söyledi.

Bu konuyu ilk duyduğunda çok fazla inanamadığını anlatan Kuzu, şöyle konuştu:

"Bizi Kültür ve Turizm Bakanlığından aradılar. Çok özel bir görüşme oldu. Daha sonra çok büyük bir heyecan. Hem büyük bir sevinç hem de büyük bir hüzün diyebilirim. Yani babamın ölümünden 50 yıl sonra öğrendiğim bir olay. Öğrendikten sonra da hemen buraya gelmeyi arzu ettim. Burada o küçük eseri görmek istedim. Troya Müzesi'ne geldik ve babamın bu bağışını gördüm. Çok duyguluyum. Burada çok iyi karşılandık. Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkililerine teşekkür ediyorum. Çok onurlandım."

Kuzu, babasının da kendilerine konuyla ilgili bir şey anlatmadığına değinerek, "Babamın çok yaramaz bir çocuk olduğunu biliyorum. Çok karışık duygular içindeyim. Çocukluk fotoğraflarını biliyorum. Burada da öğrencilik fotoğrafını koymuşlar. Çok sevindim." dedi.

Kuzu, eşi Mustafa Kuzu ile aldıkları karar neticesinde Çanakkale'ye yerleşme kararı aldıklarını dile getirdi.

Troya Müzesi Müdürü Rıdvan Gölcük, Necdet Uluer ile ilgili detaylı bilgilere ulaştıkça hüzünlendiklerini kaydetti.

İlk tanıdıkları Necdet'in 11 yaşında bir çocuk olduğunu dile getiren Gölcük, "Necdet büyümüş, Kara Harp Okulu'na gitmiş, pilot olmuş, albay rütbesiyle de emekli olmuş. Ama o bizim için hep çocuk Necdet kalacak." ifadelerini kullandı.

Gölcük, çalışmanın 2 yıllık süreyi kapsadığını anımsatarak, şöyle devam etti:

"Önce müzenin kuruluş belgesini bulduk. 1911 tarihini bulduğumuzda dedik ki kurumsal olarak kendi hikayemizi daha iyi tanımamız lazım. Arşivlerimize girdik, belgelerimizi taramaya başladık. Bir yandan da müzeyi daha iyi öğreniyorduk. 1930'lu yıllara geldiğimizde bir evrak gözümüze çarptı. 1934 tarihine ait evrakta diyor ki, İstiklal Mektebi 5. sınıf öğrencisi, 159 numaralı 11 yaşındaki Necdet Efendi Roma dönemine ait şu eseri bulmuş ve müzeye teslim etmiştir. Şimdi evrakta 11 yaşındaki bir çocuktan bahsederken 'efendi' diye bahsediyor. Çünkü yaptığı hareketin kıymetinin farkındalar. O dönem Cumhuriyet tarihinin en genç bağışçısı olmuş. O çok çarpıcı evrak dışında elimizde hiçbir şey yok ve sadece adı Necdet. İstiklal Okulu bilgisi var. İstiklal İlköğretim Okuluna gittik. Elimizde böyle bir evrak var acaba bu 159 numaralı Necdet'i bulabilir miyiz? Sağ olsun okul müdürümüz çok yardımcı oldu. Diploma defterini bizlerle paylaştı. Diploma defterini açtık ve Necdet'in bir fotoğrafını gördük, oradan da babasının adının Hancı Yusuf oğlu Necdet olduğunu öğrendik."

"Çocuklar, Necdet'in hikayesini görecekler"

Çanakkaleliler ile görüşüp Necdet'i aramaya devam ettiklerini belirten Rıdvan Gölcük, konuyu Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğüne ile Emniyet Genel Müdürlüğüne aktardıklarını bildirdi.

Gölcük, çalışmalar sonunda "Necdet Efendi"nin bilgilerine ulaştıklarını aktararak, şunları belirtti:

"Yaptığımız incelemede Necdet'in 1972'de vefat ettiğini, eşinin 2012'de öldüğünü öğrendik. Oğlu da 1980'de henüz 30 yaşındayken vefat etmiş. Ancak kayıtlarda kızının Ankara Çankaya'da ikamet ettiğini öğrendik. Hemen irtibat sağladık. Kızı Münevver Hanım'la telefonla konuşurken Münevver Hanım bir yandan da tabii inanamıyor. Yani neden beni arıyorsunuz diye soruyor. Durum kendisine anlatıldığında çok heyecanlanıyor. Kendilerini buraya bir açılışa davet ettik. Sağ olsunlar bizleri kırmadılar. Vatanı vatan yapan birçok şey var. Biri de o kültür varlıklarına sahip çıkmak. Vatan Necdet gibi çocuklar sayesinde de vatan oldu. Peki Necdet neden burada yer alıyor? Çünkü hemen yanı başımızda eğitim atölyemiz var. Çocuklar eğitim atölyesine girmeden önce Necdet'le selamlaşacaklar. Necdet'in hikayesini görecekler ve ondan sonra oraya geçecekler."