Paylaşımda, yüksek sıcaklık, düşük nem ve şiddetli rüzgar nedeniyle yangın riskinin çok yüksek olduğu, Türkiye’nin Akdeniz iklim kuşağında yer alması sebebiyle orman varlığının %64’ünün yangına hassas bölgelerde bulunduğu bilgisine yer verildi.
Son 10 yılda dünya genelinde orman yangınlarının yanan alan bakımından iki kat arttığı ve yangınların şiddetinin yükseldiği vurgulandı. ABD Kaliforniya’daki yangınlara atıfta bulunularak, şiddetli rüzgar nedeniyle hava araçlarının verimli kullanılamadığı ve yangınların kontrol altına alınmasının uzun sürdüğü belirtildi.
Ayrıca, Türkiye’nin havadan su atma kapasitesini 73 tondan 438 tona yükselttiği, kara ekiplerinin ormanın derinliklerinde aktif müdahalede bulunduğu, iş makineleriyle yangının yayılmasını önlemek için şeritler oluşturulduğu aktarıldı.
Helikopterlerin seri müdahalesine imkan sağlayan yangın havuzları ve göletlerin oluşturulduğu, uçakların ise hava trafiği ve helikopterlerin hareketlerini engellemeyecek şekilde dikkatle kullanıldığı, bu yüzden uçak müdahalesinin seyrek göründüğü ancak toplam su atma kapasitesinde helikopterlerin ön planda olduğu bilgisi paylaşıldı.
Paylaşımda ayrıca, su dolumu, yakıt ikmali ve havaalanı uçuş prosedürleri gibi operasyonel süreçlerin uçakların müdahale sıklığını etkilediği; çok sayıda hava aracının aynı anda havada görev yapmasının yüksek risk taşıdığı ve tüm araçların yüksek teknoloji destekli karar sistemleri ile deneyimli personel tarafından koordineli olarak yönetildiği ifade edildi.