Elazığ'da yeni evlenen bir çift, anlaştıkları bir fotoğrafçıya düğün fotoğraflarını çektirdi. Fotoğraflarının kendilerinden habersiz albüm yapılarak iş yerine gelen müşterilere örnek olarak gösterildiğini öğrenen çift, savcılığa şikayette bulundu.
Fotoğrafçı hakkında "özel hayatın gizliliğini ihlal" suçundan dava açıldı.
Hakim karşısına çıkan fotoğrafçı, yaptığının suç olduğunu bilmediğini belirtti ve beraat talebinde bulundu.
Mahkeme, "müştekilerin gelinlik ve damatlıkla çekilen düğün fotoğraflarının, başkaları tarafından görünmesi ve bilinmesini istemeyeceği özel yaşam alanına ilişkin görüntüler olarak kabul edilemeyeceği" gerekçesiyle sanığın beraatine karar verdi.
FOTOĞRAFLAR "KİŞİSEL VERİ" NİTELİĞİNDE
Temyiz üzerine dosyaya bakan Yargıtay 12. Ceza Dairesi, fotoğrafların "kişisel veri" niteliğinde olduğuna karar verdi ve sanık hakkındaki verilen beraat hükmünü bozdu.
Yargıtay kararında, sanığa "verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme" suçundan mahkumiyet kararı verilmesi gerektiği bildirildi.
YENİDEN YARGILANDI, HAPİS CEZASI VERİLDİ
Yargıtay kararı sonrası yeniden yargılama yapan Elazığ 5. Asliye Ceza Mahkemesi, sanığı "verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme" suçundan bir yıl 8 ay hapse mahkum etti.
Kararda, "kişisel veri niteliğindeki düğün fotoğraflarının, müştekilerin rızası olmaksızın iş yerine gelen müşterilere teşhir edildiği" belirtildi.
YARGITAY NOKTAYI KOYDU
Sanığın karara itiraz etmesi üzerine dosyada son sözü söyleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesi, yerel mahkeme kararını oy birliğiyle onadı.
Yargıtay'ın kararında, yargılama sürecindeki işlemlerin usul ve kanuna uygun olarak yapıldığı, iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı belirtildi.
Ayrıca kararda sanık hakkındaki mahkumiyet kararında hukuka aykırılık görülmediği vurgulandı.
Özvar, toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), İstanbul Sanayi Odası (İSO) ile daha önce çeşitli buluşmalar düzenlediklerini anımsatarak, mesleki eğitim konusunun üzerinde yoğun şekilde çalıştıklarını, bunu ana gündem maddesi olarak belirlediklerini söyledi.
Yükseköğretim sistemindeki dijital dönüşümün, yapay zeka uygulamalarının ve yeşil üretimin iş dünyasıyla yakın bir ilişki içinde olması gerektiğini belirten Özvar, üniversite-sektör işbirliğinin tercihe bağlı bir olgu olmanın ötesinde, ulusal kalkınmanın temel unsurlarından biri haline geldiğini dile getirdi.
Bu anlayışla YÖK olarak yürüttükleri çalışmalarda istihdama duyarlılığı, uygulama temelli eğitimi, beceri temelli müfredatları ve sektörün doğrudan eğitim süreçlerine katılımını merkezi bir konumda gördüklerinin altını çizen Özvar, "Bugün burada ele alacağımız başlıkların ortak amacı üniversitelerimizi sektörle daha güçlü ilişkilendiren, mezunlarımızı iş dünyasının beklentilerine hazırlayan ve Türkiye'nin gelecekte ihtiyaç duyacağı yeni beceri setlerini bugünden oluşturan bir ekosistemin inşası için ortak bir anlayış tesis etmektir." dedi.
Son dönemde, üniversite-sektör işbirliğini ve mesleki eğitimi güçlendirmek adına bazı önemli adımlar attıklarını anımsatan Özvar, Organize Sanayi Bölgesi Meslek Yüksekokulları'ndan (OSB-MYO) verimli neticeler almaya başladıklarını ifade etti.
OSB'lerin üretim gücü ile meslek yüksekokullarının akademik birikimini aynı çatı altında birleştiren bu modelin öğrencilere doğrudan üretim ortamında eğitim imkanı sunduğunu vurgulayan Özvar, mezunların sektörle uyumunu güçlendirdiğini belirtti.
YÖK Başkanı Özvar, özellikle OSB-MYO mezunlarında görülen yüksek istihdam oranlarının bu modelin etkinliğini açıkça ortaya koyduğunu ifade etti.
Bu modelin hem öğrenciler hem de işverenler açısından "kazan-kazan" durumu olduğunu aktaran Özvar, "Yükseköğretim Kurulu olarak hedefimiz, OSB-MYO modelini sadece belirli bölgelerde değil, ülkemizin tüm organize sanayi bölgelerinde uygulanabilir hale getirmektir." diye konuştu.
YÖK ile TOBB arasında imzalanan protokolle, TOBB'un geniş sektörel ağı ile üniversitelerin akademik kapasitesinin bir araya geleceğini aktaran Özvar, meslek yüksekokullarının istihdam odaklı, dinamik ve sektörle iç içe çalışan kurumlar haline dönüşeceğini dile getirdi.
Benzer bir protokolü İSO ile yaptıklarını hatırlatan Özvar, şöyle konuştu:
"İstanbul Sanayi Odası üyelerinin üniversitelerle halihazırda yürüttüğü Ar-Ge ve Ür-Ge projeleri, Türkiye sanayisinin bilgi temelli üretim kültürünü güçlendirmektedir. Biz, bu ilişkileri kurumsal hale getirmek, projelerin takibini yapmak, sektörel ihtiyaçlara göre eşleştirmeler gerçekleştirmek, üniversitelerdeki akademik bilgi birikimini sanayiye aktaracak ortak platformlar kurmayı arzu ediyoruz."
Ön lisans ve lisans öğrencilerine yönelik işyerinde uygulamalı eğitim modelinin yaygınlaştırılmasının en önemli gündem başlıklarından biri olduğunu vurgulayan Özvar, şu bilgileri paylaştı:
"Bugüne kadar amacına hizmet etmeyen ya da verimsiz kalan staj uygulamalarını, işyeri temelli mesleki eğitime dönüştüreceğiz. Öğrencilerimizin yalnızca sınıfta değil, doğrudan iş hayatının içinde deneyim kazanmalarına imkan verecek bu model, onları daha donanımlı, üretken ve istihdam odaklı bireyler haline getireceği inancını taşımaktayız. Bu kapsamda Konya, Gaziantep, İstanbul, Bursa, Kocaeli, İzmir ve Ankara olmak üzere 7 ilimizde pilot uygulamalar başlamak üzeredir."
Bu kapsamda, pilot illerde üniversitelerin öğrenci kapasitesi, işletmelerin üretim ve istihdam potansiyeli gibi verilerin detaylı olarak incelendiği envanter çalışmasının kısa sürede tamamlanacağını bildiren Özvar, "İlk aşamada 7 ilde başlatılacak bu uygulamalı eğitim modelini, alınacak sonuçlara göre kısa süre içinde tüm ülkede yaygınlaştırmayı arzu ediyoruz." dedi.
İşyeri temelli eğitim modelinin en önemli unsurlarından birinin staj uygulamaları olduğunu vurgulayan Özvar, "Öğrencilerimizin 20 gün gibi kısa ve verimsiz stajlar yerine programların niteliğine göre meslek yüksekokullarında 3+1 veya 2+2, lisans programlarında 7+1 veya 6+2 gibi uygulamalarla mesleki tecrübe kazandığı bir modele doğru programlarımızı dönüştürmeye başladığımızı ve bu konuda irademiz olduğunu sizlerle paylaşmak isterim." şeklinde konuştu.
Bu modelin öğrencilerin üretim süreçlerini yakından tanımasını, iş başında beceri geliştirmesini ve mezun olur olmaz istihdama daha hızlı geçmesini mümkün kılacağını aktaran Özvar, aynı zamanda sektörel ihtiyaçlara hızlı uyum sağlayan dinamik bir eğitim ekosisteminin ortaya çıkmasına katkı sağlayacağını ifade etti.
Özvar, işverenlerin "ara eleman" bulma konusundaki sıkıntılarının zaman zaman gündeme geldiğine işaret ederek, beceri açığının nedenlerinin doğru analiz edilmesi gerektiğini vurguladı.
Bunda demografik değişim, iş dünyasının dönüşen ihtiyaçları, yeni mesleklerin ortaya çıkışı, çalışma hayatındaki beklentilerin değişmesi gibi faktörlerin söz konusu olduğunu anlatan Özvar, sorunu yalnızca üniversitelerden mezuniyet sayıları veya üniversitede okuyan öğrencilerle açıklamaya çalışmanın isabetli olmayacağının altını çizdi.
Özvar, "Konu, istatistik verilerle sınırlı bir mesele değildir. Bu, büyük bir dönüşümün habercisidir. YÖK olarak sizlerin de desteğiyle ortaya koymaya çalıştığımız, üniversitelerimizin de büyük bir gayretle çalıştığı konu, bütün ekosistemi bu değişime, dönüşüme ayak uyduracak şekilde yeniden yapılandırmaktır." değerlendirmesinde bulundu.
YÖK Başkanı Özvar, "Kamu, üniversiteler, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının birlikte hareket ederek Türkiye'nin ulusal beceri havuzunu genişletmesi, zenginleştirmesi, gençlerimizin geleceğin mesleklerine hazırlanması ve çalışanlarımızın yetkinliklerinin sürekli güncellenmesi artık genel umumi bir zorunluluk halini almıştır" dedi.
Üniversitelerde isteyen ve başarılı olan öğrencilerin üniversiteyi 3 yılda bitirebilmesine ilişkin yeni bir uygulama üzerinde çalıştıklarına işaret eden Özvar, şunları söyledi:
"Biz YÖK olarak üniversitelerimizle beraber, şartlarını taşıyan ve başarılı olan öğrencilerimizin daha kısa sürede yükseköğretimi bitirmeleri ve mezun olabilmelerinin önünü açmak istiyoruz. Başarılı olan, isteyen daha erkenden okulunu bitirebilmeli. Bunun için bir çalışma içerisinde olduğumuzu söylemek isterim.
Burada önemli olan şey, programların çıktıları, müktesebatının öğrenci tarafından alındığının anlaşılması, test edilmesi ve teslim edilmesidir. Bizim yapmak istediğimiz şey, çocuğun alabileceği, elde edebileceği becerilerin bir kısmını müfredatın dışına çıkarmak değil. Aynı müfredatı veya güncellenmiş müfredatı daha kısa sürede bitirebilecek öğrencilerin önünü açmak istiyoruz. Yapmaya çalıştığımız esas olarak budur. Bu vesileyle çalışmalarımız önümüzdeki yıldan itibaren hayata geçirilecektir."
İsrail saldırılarının yol açtığı devasa yıkım ve can kayıplarının yanı sıra üç gündür devam eden yağışlar nedeniyle insani koşulların daha da kötüleştiği ifade edildi.

Büyük bir insani felaketin yaşandığı Gazze'ye yardım girişinin İsrail tarafından engellendiği kaydedildi.

İsrail'in 10 Ekim'de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasından bu yana barınma, ısınma, alternatif enerji ve aydınlatma için gerekli malzemelerin Gazze'ye girişini engellemeyi sürdürdüğü vurgulandı.

Açıklamada, İsrail'in "felaketi derinleştirmeye dönük yeni tip soykırım uygulamalarını dayatmaya çalıştığı" ve ateşkes anlaşması kapsamındaki insani protokole bağlılıktan kaçındığı vurgulandı.

Doğu Anadolu’da 18 Kasım günü soğuk ve bulutlu hava hakim olacak.
Erzurum -2 °C, Kars -2 °C, Van 6-7 °C, Malatya 11-12 °C civarında sıcaklık gösterecek.
Gece ve sabah saatlerinde don ve buzlanma riski yüksek.
Sis özellikle yüksek geçitlerde etkili olacak; görüş mesafesi zaman zaman 50 metrenin altına inebilir.
Rüzgar hafif kuzeyli esecek. Tarımla uğraşan vatandaşların don koruması uygulamaları öneriliyor.
Karadağ'da ekim sonunda yaşanan ve Türk vatandaşlarının karıştığı iddia edilen olayın ardından Türkiye ile vizesiz seyahat uygulamasının askıya alınmasına ilişkin bir soru üzerine İbrahimovic, "Başbakan (Milojko Spajic) ile sürekli iletişim halindeyiz. (Türkiye ile) Vizesiz seyahat uygulamasını askıya alınması kararının 10-15 güne kadar iptal edileceğine inanıyorum." dedi.
İbrahimovic, vizesiz seyahat uygulamasının askıya alınmasının ardından Türkiye'nin Karadağ'daki temsilciliklerinde yoğunluk yaşandığını aktardı.
Karadağ medyasında, "Podgoritsa'da Türk vatandaşlarının karıştığı bıçaklı saldırı olduğu" iddiaları yer almış, ardından Karadağ Başbakanı Spajic, ABD merkezli X şirketinin sosyal medya platformunda yaptığı paylaşımda, Türk vatandaşlarına vizesiz seyahat uygulamasının geçici olarak askıya alındığını belirtmişti.
Podgoritsa Yüksek Mahkemesi de başkent Podgoritsa'da "Türk vatandaşlarının karıştığı bıçaklı saldırı olduğu iddiaları" nedeniyle tutuklanan 2 kişinin, olayla ilgisi olmadığını ve serbest bırakıldığını bildirmişti.
Karadeniz Bölgesi’nde 18 Kasım’da hava doğuda yağışlı, batıda bulutlu olacak.
Trabzon, Rize ve Artvin çevrelerinde sabah saatlerinden itibaren aralıklı sağanak görülmesi bekleniyor.
Samsun, Ordu, Sinop çevrelerinde bulutlu ama yağış ihtimali zayıf.
Zonguldak ve Bartın’da gökyüzü kapalı olsa da yağış beklenmiyor.
Sıcaklık kıyılarda 16-18 °C, iç kesimlerde 11-13 °C civarında olacak.
Rüzgar kuzey yönlerden orta kuvvette esecek, özellikle doğu kıyılarında dalga boyu artabilir.
İç Anadolu’da 18 Kasım günü sabah saatlerinde soğuk ve sisli bir başlama olacak.
Ankara’da sabah 3-4 °C, Konya’da 5 °C, Eskişehir’de 3 °C civarında sıcaklıklar ölçülecek.
Öğle saatlerinde güneş etkisi artacak ve sıcaklıklar 18-20 °C’ye yükselecek.
Sis özellikle sabah erken saatlerde Kırıkkale, Yozgat, Çankırı hatlarında yoğun olabilir.
Rüzgar hafif kuzeybatı yönünden esecek. Akşam saatlerinde sıcaklıklar hızla düşecek.
Ege Bölgesi’nde 18 Kasım günü tamamen yağışsız bir hava bekleniyor.
İzmir 25 °C, Aydın 27 °C, Manisa 26 °C, Muğla 22-23 °C civarında olacak.
Sabah saatlerinde Afyonkarahisar, Uşak, Kütahya çevrelerinde hafif sis oluşabilir ancak öğleden sonra hava tamamen açacak.
Rüzgar kuzey yönlerden hafif esecek.
Denizlerde dalga boyu düşük ve hava yolculuğu için elverişli bir gün öngörülüyor.
Akşam saatlerinde sıcaklıklar hızla düşerek 7-9 °C seviyelerine inebilir.
18 Kasım Salı günü Marmara’da bulutlu ve serin hava hakim olacak.
Sabah saatlerinden itibaren İstanbul’un kuzeyi, Kocaeli, Sakarya çevrelerinde yer yer hafif yağmur geçişleri bekleniyor.
Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ çevrelerinde hava kapalı olacak ancak yağış daha sınırlı.
Bursa ve Balıkesir’de yağış ihtimali düşük olsa da bulut yoğunluğu gün boyunca sürecek.
İstanbul’da sıcaklık 14-15 °C, Edirne’de 11 °C, Bursa’da 16 °C civarında olacak.
Kuzeydoğudan esen rüzgar zaman zaman sertleşerek üşütücü etki yaratabilir.
Standart altının kilogram fiyatı cuma gününü 5 milyon 830 bin liradan tamamlamıştı.
KMKTP'de altında toplam işlem hacmi 12 milyar 667 milyon 114 bin 543,32 lira, işlem miktarı ise 2 bin 261,64 kilogram oldu.
Tüm metallerde toplam işlem hacmi ise 12 milyar 778 milyon 616 bin 734,13 lira olarak gerçekleşti.
Altın borsasında bugün en fazla işlem yapan kurumlar, Ziraat Bankası, Uğuras Kıymetli Madenler, Garanti BBVA, NMGlobal Kıymetli Madenler ile Yapı ve Kredi Bankası olarak sıralandı.
Altının bugün gerçekleşen kilogram fiyatı işlemlerine ilişkin veriler şöyle:
| STANDART TL/KG |
|---|
| DOLAR/ONS |
| Önceki Kapanış |
| 5.830.000,00 |
| 4.072,10 |
| En Düşük |
| 5.555.000,00 |
| 4.200,00 |
| En Yüksek |
| 5.790.000,00 |
| 4.250,20 |
| Kapanış |
| 5.752.000,00 |
| 4.220,00 |
| Ağırlıklı Ortalama |
| 5.576.341,58 |
| 4.237,20 |
| Toplam İşlem Hacmi (TL) |
| 12.667.114.543,32 |
| Toplam İşlem Miktarı (Kg) |
| 2.261,64 |
| Toplam İşlem Adedi |
| 47 |
Rapor, Filistinli tutsakların, İsrail hapishane ve gözaltı merkezlerinde sistematik şiddete maruz kaldığını, tıbbi malzeme temin ihlalleriyle karşılaştığını ve gizleme politikasına muhatap olduğunu ortaya koydu.
Ekim 2023 ile Ağustos 2025 arasında belgelenen 94 ve Ekim-Kasım 2025'te kaydedilen 4 ölüm olmak üzere, son iki yılda en az 98 Filistinli İsrail esareti altında hayatını kaybetti.
Hayatını kaybeden 98 Filistinliden 46'sının İsrail Cezaevi Servisi gözetiminde, 52'sinin ise Gazze'de alıkonulduktan sonra İsrail ordusunun gözaltında yaşamını yitirdiği bildirildi.
İsrail İnsan Hakları Doktorları, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının başlamasından itibaren İsrail ordusunun zorla kayıp etme politikası nedeniyle gerçek ölüm sayısının çok daha fazla olduğunu vurguladı.
Raporun sadece İsrail gözaltı tesislerinde meydana gelen ölümleri kapsadığı ve gözaltına alındıktan sonra öldürülen Filistinlilere ait verilerin yer almadığı belirtildi.
Otopsi raporlarının incelenmesi neticesinde, Filistinli tutsakların ölüm nedenlerinin gardiyanların sistematik şiddeti ve ciddi tıbbi ihmal olduğu vurgulandı.
Filistinli tutsaklara yönelik fiziksel şiddet kanıtlandığı gibi ciddi yetersiz beslenme ve tıbbi destekten mahrum bırakmanın da kanıtlandığı, bulguların son iki yılda İsrail gözaltı merkezlerinde Filistinlilerin açlık, susuzluk, aşırı sıcak ve soğuğa uzun süre maruz kaldığı kaydedildi.
Raporda İsrail makamların ölümleri gizlemek için soruşturmaları engellediği, ailelerin ölümlerden haftalar, hatta aylarca haberdar edilmediği ve medyadan öğrendiği, otopsi işlemlerinin ertelendiği ve bazı ölümlerde otopsi yapılmadığı aktarıldı.
Bugüne kadar şiddet ve tıbbi ihmalin belgelendiği davalarda bile İsrail askerlerinin, gardiyanların ya da cezaevi servisi doktorlarının yargılanmadığı ifade edildi.
Paylaşımda, "Dünya, her yıl 10 milyon hektar tropikal orman kaybediyor. Kaybedilen her hektar, daha az biyolojik çeşitlilik, daha zayıf iklim direnci ve toplumlar için daha büyük risk anlamına geliyor." ifadesi yer aldı.
BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 30. Taraflar Konferansı'nın (COP30) ormansızlaşmayı durdurmak ve doğanın iyileşmesine yatırım yapmak için bir fırsat olduğu da paylaşımda yer aldı.
Bu zorluklar arasında Ukrayna'daki savaşı, Çin'deki gelişmeleri ve ABD ile gümrük ihtilaflarını gösteren Merz, "Bu, gümrük ihtilafından daha fazlası. Son on yıllar boyunca transatlantik ilişkilerde doğru ve gerekli gördüğümüz neredeyse her şeyi sorgulanır hale getiren Atlantik'te derin bir uçurum oluştu." dedi.
Merz, AB'nin en güçlü ekonomisine ve en kalabalık nüfusuna sahip ülkesi olarak Almanya'nın AB'de liderlik üstlenme konusunda herkesten çok daha büyük bir sorumluluk taşıdığını dile getirdi.
Avrupalıların uluslararası zorluklara karşı kendilerini savunabilmesi gerektiğine dikkati çeken Merz, "AB'nin artık bir "Avrupa Savunma Birliği'ne dönüştürülmesinin gerekli" olduğunun altını çizdi.
Merz, halihazırda küresel siyasi ve ekonomik güç merkezlerinin köklü bir değişim içinde olduğunu, Avrupalıların "gelecekteki siyasi düzenin nesnesi mi yoksa eylemci öznesi mi olmak istediği sorusuna cevap vermesi" gerektiğini vurguladı.
Dünya düzeninin birkaç yıl sonra nasıl olacağının bilinmediğini savunan Merz, ancak bu düzenin sonuna gelindiğini bildiklerini anlattı.
Merz, "Bu yeni dünya düzenini şekillendirmek istiyorsak, bu sadece Avrupa'da olur, bu sadece Avrupalı komşularımızla birlikte olur." diye konuştu.
Avrupa'nın siyasi ve ekonomik birçok alanda daha egemen ve bağımsız olmasını talep eden Merz, "Amerika'nın bizi savunmasına, Çin'in hammadde sağlamasına ve Rusya'nın bir gün yeniden barıştan yana olmasına güvenemeyiz." ifadesini kullandı.
Merz dünyanın değiştiğini ve Avrupa'nın buna yanıt vermesi gerektiğini belirterek, "Avrupa benim için Almanya ve Fransa anlamına geliyor. Fransa ile omuz omuza vermemiz gerekiyor." şeklinde konuştu.
Bu yüzden dijital egemenlik, Avrupa savunma politikası ve hammaddelerin Avrupa'da tedarikini ele aldıklarına işaret eden Merz ekonomide, iç ve dış politikada, özellikle de kendi çıkarlarını stratejik olarak gözetme konusunda AB'nin yeniden hareket kabiliyetine sahip olması gerektiğini kaydetti.
Ülkenin kuzeydoğusundaki Gorizia kenti ve civarı, aşırı yağışların yol açtığı selden en çok etkilenen yerlerin başında geldi.
Gorizia'ya bağlı Cormons kasabasında yağışların neden olduğu toprak kayması, en az üç konutu etkilerken, bölgedeki diğer konutların tedbir maksatlı boşaltıldı.
İtalyan İtfaiyesi, ABD merkezli X şirketinin sosyal medya platformundan yaptığı paylaşımda, Cormons'ta toprak kaymasından etkilenen bir evde kayıp olduğu belirtilen 2 kişiyi arama kurtarma çalışmalarının sürdürdüğünü açıkladı.
Yine Gorizia'ya bağlı Romans d'Isonzo ve Versa kasabalarının yakınından geçen Torre Nehri'nin aşırı yağışlarla taşması neticesinde Versa'da cadde ve sokaklar sular altında kaldı. İtalyan İtfaiyesi helikopteri, Versa'daki durumu havadan görüntülerken, yardım yapılacak noktaları belirledi.
Versa'da yaşayanların evlerin çatılarına çıkarak yardım çağrısında bulunduğu, itfaiye ekiplerinin yardım ve kurtarma operasyonu başlattığı basına yansıdı.
Ülkenin kuzeybatısındaki liman şehri Cenova'da da aşırı yağış dolayısıyla pek çok cadde ve sokak sular altında kalırken, kentin bazı yüksek noktalarında heyelanlar yaşandığı ve bazı yapıların istinat duvarlarının çöktüğü belirtildi.
Soruşturma sürecinde 15 kişi oldukları anlaşılan gizli tanıklardan 10 tanesi iddianamede yer aldı. CHP, bunun üzerine manipülasyona başladı. "5 gizli tanık kayboldu" şeklindeki algı operasyonu çürütüldü.
Gizli tanıklar Meşe, Kartal, Şahin, Ladin ve Maun'un beyanlarına neden iddianamede yer verilmediği sorusunun yanıtına ise Bengü Türk ulaştı.
Bengü Türk'ten Dilruba Koçak'ın haberine göre, 5 gizli tanığın beyanı soruşturması devam eden olaylar nedeniyle iddianameye eklenmedi. Başsavcılık kaynakları, "Hala soruşturması devam eden diğer olaylarla alakalı olduğu için iddianameye eklenmedi" açıklamasında bulundu.
Bazı hukukçulara göre soruşturma kapsamında yeni belge ve bulgular doğrultusunda ek iddianame düzenlenebilmesi de ihtimaller arasında.
Özdemir şunları söyledi:
"TRT, Türkiye’nin en önemli marka değerlerinden birisi olan, geleneklerimizle yeniliği buluşturan, son dönemlerde dijital yayıncılık alanında yaşanan küresel rekabette çok değerli çalışma ve projelere imza atarak ülkemize saygın katkılar sunan güzide bir kuruluşumuzdur. Dünya üzerinde muadilleri olan diğer devlet yayın gruplarıyla kıyaslandığında da son derece müspet ve başarılı işler yaptığı bizce malumdur. Hal böyleyken, Türk Milleti’nin sesini sadece Anadolu coğrafyasında değil, dünyanın geri kalanında da gür bir şekilde duyurulmasına imkan tanıyan TRT üzerinde CHP’nin oluşturmaya çalıştığı algı beyhudedir. TRT’nin çalışma ve faaliyetleri 2954 sayılı kanunla düzenlenmiş ve yönetim mekanizması da bu kanun gereğince çalışmalarına devam etmektedir. El attığı her yerden şaibe, tembellik ve yozlaşma fışkırtan CHP’nin herşey bir tarafa TRT kanunu doğru okuması, anlaması ve bu ölçüde sorumlu bir anlayışla meseleye yaklaşarak görüş bildirmesi gerekir. Bu vesileyle MHP olarak TRT’nin çalışmalarını başarılı bulduğumuzu, milli kültürümüzü yaşatmanın yanı sıra küresel hedeflerimizin gerçekleştirilmesi için de son derece gayretli çalışmalarını müşahade ettiğimizi belirtiyoruz."
TRT, Türkiye’nin en önemli marka değerlerinden birisi olan, geleneklerimizle yeniliği buluşturan, son dönemlerde dijital yayıncılık alanında yaşanan küresel rekabette çok değerli çalışma ve projelere imza atarak ülkemize saygın katkılar sunan güzide bir kuruluşumuzdur.
— İsmail ÖZDEMİR 🇹🇷 (@ismailozdemirrr) November 17, 2025
Dünya…
Beştepe'de yapılacak toplantıya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlık ediyor.
Gündemin ilk sırasında, 20 askerimizin şehit düştüğü uçak kazası olacak. Kaza kırıma neyin sebep olduğuyla ilgili çalışmalar değerlendirilecek.
Kabinede, Terörsüz Türkiye hedefi kapsamında yürütülen çalışmalar da gündemde olacak.
Bu değişim, ABD ile Çin arasında zaten gerilimli olan ilişkilerin merkezine yeni bir rekabet alanı ekliyor: enerji teknolojileri ve mineral tedarik zincirleri.
Çin, kritik mineral piyasasında yalnızca üretici değil, aynı zamanda rafine edici ve işleyici konumunda küresel hâkimiyete sahip.
Bugün:
Nadir toprak elementlerinin %70’ini üretiyor,
Küresel lityum rafinasyonunun %60’tan fazlasını kontrol ediyor,
Kobalt işleme kapasitesinin %75’i Çin’de bulunuyor.
Bu nedenle uzmanlar, “Çin sadece kaynağa değil, değere hükmediyor” değerlendirmesini yapıyor. ABD’nin teknoloji ve enerji alanındaki ilerlemesi de büyük ölçüde bu tedarik zincirine bağımlı.
Washington, Çin’in tedarik zincirindeki etkisini ulusal güvenlik riski olarak görüyor. Bu nedenle son yıllarda:
Kritik Mineraller Yasası’nı yürürlüğe aldı,
Avustralya, Kanada, Şili gibi ülkelerle madencilik işbirlikleri başlattı,
ABD içindeki lityum ve nikel rezervlerini geliştirmek için milyarlarca dolarlık fon ayırdı,
Elektrikli araç batarya üretimini yerli hale getirmek için büyük teşvik paketleri açıkladı.
Pentagon ise nadir toprak elementlerinin savunma sanayindeki kullanımı nedeniyle “stratejik bağımsızlık” ihtiyacını vurguluyor.
Geleceğin enerjisi olarak görülen teknolojiler, kritik minerallere ciddi bağımlılık içeriyor:
Elektrikli araç bataryaları: Lityum, nikel, kobalt
Rüzgar türbinleri: Neodimyum, praseodimyum gibi nadir toprak elementleri
Güneş panelleri: Kadmiyum, tellür, gümüş
Yarı iletkenler ve çipler: Galyum, germanyum
Bu nedenle mineral tedarikindeki en küçük bir aksama bile küresel teknoloji sektörünü durma noktasına getirebilir.
Kritik mineraller, petrolün 20. yüzyılda oynadığı rolü 21. yüzyılda üstleniyor. Ancak bu kez rekabet sadece enerji alanında değil;
Yapay zeka,
Savunma teknolojileri,
5G altyapısı,
Uzay endüstrisi
gibi yüksek teknoloji sektörlerini de doğrudan etkiliyor.
Uzmanlar, ABD—Çin rekabetinin “ticari bir çekişme değil, teknolojik egemenlik savaşı” olduğunu belirtiyor.
Türkiye; bor, nadir toprak elementleri, krom ve nikel gibi alanlarda önemli rezervlere sahip. Bu rekabet, Türkiye için:
Yeni yatırım fırsatları,
Stratejik ortaklıklar,
Arz güvenliği merkezli diplomasi alanı
yaratabilir.
Küresel ölçekte ise kritik mineraller, önümüzdeki yıllarda uluslararası güvenlik, ticaret ve jeopolitik dengelerin en sıcak başlıklarından biri olmayı sürdürecek.
ABD ile Çin arasındaki enerji ve teknoloji rekabeti, kritik mineraller üzerinden yeni bir stratejik mücadeleye dönüşüyor. Bu kaynaklara sahip olan veya işleyebilen ülkeler, geleceğin ekonomik ve siyasi haritasını şekillendirecek.
Ağdan kurtarılan 500 balıktan 300’ü gölete salınırken, 200’ü anaç olarak kullanıldı.
Ormanlarındaki zengin bitki örtüsü ve doğal güzellikleriyle ilgi gören Küre Dağları'nda sonbaharla birlikte yeşilden sarı ve kahverengine dönen ağaçlar, mevsimin eşsiz güzelliklerini yansıtıyor.
Sivas'ta yer alan ve tarih boyunca birçok amaçta kullanılan asırlık eserlerin minyatürlerinin yer aldığı Minia Sivas; kullanılan malzeme, materyal ve işçilik bakımından Türkiye'de eşi benzeri bulunmayan bir proje olarak öne çıkıyor.
Ulubey ilçesindeki ormanlarda sonbahar güzelliği yaşanıyor.