Hükümetin internet sitesi üzerinden yayımlanan mesajında Golob, bu adımın Slovenya tarihindeki en önemli ve en asil dış politika kararlarından biri olduğunu vurguladı.
Golob, Slovenya'nın Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını tanıdığını belirterek şunları kaydetti:
“Bir yıl önce, Slovenya Ulusal Meclisi ülke tarihinin en önemli ve en asil dış politika kararlarından birini aldı. Filistin’in bağımsız ve egemen bir devlet olarak tanınması güçlü bir siyasi ve sembolik adımdı. Filistin bir tarafta, İsrail diğer tarafta, iki devletli çözüm, Orta Doğu’da barış ve birlikte yaşamanın tek çözümüdür ve Filistin devletinin varlığı bu barışın temel ön koşullarından biridir.”
Geçen bir yıl içinde birçok ülke lideriyle Filistin meselesine dair temaslarda bulunduğunu aktaran Golob, Gazze’de yaşananların İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun politikalarına karşı uluslararası toplumda öfke ve açık bir kınama oluşturduğunu ifade etti. Bu politikaların modern uluslararası toplumun tüm ilkeleriyle çeliştiğini belirtti.
Golob, Filistin’in tanınmasının, Filistin halkına kendi devletlerinde yaşama umudu verdiğini vurgulayarak şu ifadeleri kullandı:
“Filistinliler ölüyor, acı çekiyor, aşağılanıyor; çaresiz, aç ve hasta bir şekilde yaşam mücadelesi veriyor. İsrail hükümetinin acımasız politikaları nedeniyle bu korkunç durumun sonu görünmüyor.”
Diğer ülkelere de çağrıda bulunan Golob, şöyle devam etti:
“Devletlere çağrım şudur, Filistin’i derhal tanıyın, İsrail ile Filistin’in barış ve güvenlik içinde bir arada yaşadığı iki devletli çözüme katkı sağlayın. Ayrıca Avrupa Birliği’nin (AB) ilgili kurumlarının, AB-İsrail Ortaklık Anlaşması’nın ikinci maddesinin, insan hakları ve demokratik değerlerin korunmasının açık ihlali karşısında görüş bildirmeleri ve somut adımlar atmaları artık kaçınılmazdır. AB ülkeleri, İsrail hükümetinin eylemlerine dair tutumlarını gözden geçirmelidir.”
Slovenya Ulusal Meclisi, 4 Haziran 2024’te Filistin’i bağımsız ve egemen bir devlet olarak tanıma kararı almıştı. Golob, bu kararın uluslararası hukuka ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararlarına uygun şekilde, 1967 sınırları çerçevesinde alındığını belirtmişti.