1972 yılında Stockholm'de düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı ile ilan edilen "5 Haziran Dünya Çevre Günü", yıllar içinde sadece bir farkındalık günü değil, aynı zamanda insanlığın kendini sorgulama günü hâline de gelmeliydi. Ama öyle mi oldu? Elbette ki hayır!
Bizler, "Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez!" diyen bir milletin evlatlarıyız. Anadolu'nun dağlarını, ovalarını, nehirlerini sadece bir coğrafya parçası olarak görenler, çevreye değil, bu millete de yabancıdır. Çünkü bizim için çevre sadece doğa değil; aynı zamanda geçmişimiz, kültürümüz, ecdadın emanetidir.
Kimi ülkeler çevreyi kirletip, sonra yapmacık panellerde sözüm ona 'çözüm ararken', biz Türk milleti olarak yüzyıllardır doğayla uyumlu yaşadık. Hani şu Batı’nın bugün "yeşil enerji" diye pazarladığı şey, bizim köylerimizde ninelerimizin, dedelerimizin zaten yıllardır uyguladığı hayat tarzıydı. İsraf etmedik, doğaya zarar vermedik, rızkın da, toprağın da kıymetini bildik. Çünkü bizde "Ağaç kesenin başı kesilir" diyen bir Fatih vardı.
Ama bugün gelinen noktada, ne yazık ki aynı duyarlılık gösterilmiyor. Kimi rant hırsı, kimi beton tutkusu, kimi de umursamazlıkla bu vatan toprağına ihanet ediyor. Ağaçların yerine gökdelenler, derelerin yerine kanalizasyonlar yapılıyor. "Kalkınma" adı altında çevre tahrip ediliyor. Oysa kalkınma, doğayı yok etmek değil; onu koruyarak ilerlemektir. Şunu unutmayalım: Çevreye zarar veren, aslında kendi geleceğine zarar verir.
Bizim çevreci anlayışımız, Batı’daki gibi sadece "iklim değişikliği" panikçiliğine indirgenemez. Bizim için çevrecilik, milli bir duruştur! Çünkü temiz çevre, sağlıklı nesil demektir. Çünkü korunmayan doğa, savunulamayan vatandır.
Bugün "Dünya Çevre Günü" vesilesiyle bir kere daha hatırlatmak istiyorum: Doğaya saygı, ecdada sadakat demektir. Ve unutmayın; toprağı korumak, bayrağı korumaktır! Çünkü bu toprak sadece üzerinde yürüdüğümüz yer değil; tarihimizdir, şehidimizin kanı, çocuklarımızın geleceğidir.
O hâlde, hadi hep birlikte doğaya dönelim. Ağaç dikelim, suyu israf etmeyelim, çöplerimizi ayrıştıralım. Modernleşme kılıfı altında doğayı hunharca tüketmeyelim. Çünkü bu topraklar bize ecdadımızdan miras değil, evlatlarımızdan emanettir!