Türk Dünyası

Uzaklardaki Akrabalarımız: Saha Türkleri

Türk dünyasının en kuzeydeki halkı olan Saha Türkleri (Yakutlar), zorlu doğa koşullarına ve tarihsel baskılara rağmen kimliklerini, dillerini ve kültürlerini korumayı başardı. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Doğan Çolak, Saha Türkleri üzerine kapsamlı bir değerlendirme yaparak bu az bilinen halkın tarihine ve günümüz yaşamına ışık tuttu.

Doç. Dr. Doğan Çolak’ın değerlendirmesine göre;

Balkanlardan Sibirya’nın kuzeydoğusuna kadar uzanan devasa coğrafyaya yayılan Türk milleti, zaman içerisinde dünyaya hükmeden birden fazla imparatorluk kurmuş; yine meydana getirdiği sayısız devlet ile dünya sahnesinde her zaman siyasi bir teşekkülle var olmuş ender milletlerden biri olmayı başarmıştır. Günümüzde ise birden fazla devlet hâlinde Balkanlardan Moğolistan sınırlarına kadar yayılmış bir şekilde bağımsız olarak varlıklarına devam etmektedirler. Bunların yanı sıra Rusya Federasyonu’na bağlı birden fazla özerk Türk cumhuriyeti bulunmakta; Suriye, Irak ve İran’ın kuzey kısımlarında, Çin işgalindeki Doğu Türkistan’da ve diğer birçok ülkede sayıları milyonları aşan Türk milletinin mensupları yaşamaktadır. Dünya Türklüğünün günümüzdeki nüfusu 300 milyonu geçmiştir. İşte bu geniş ailenin en kuzeydeki üyesi Saha Türkleri, diğer adıyla “Yakutlar”dır.

Peki kimdir bu Saha Türkleri? Nereden gelmişlerdir? Ve bugün hangi şartlarda yaşamaktadırlar?

Saha mı, Yakut mu?

Saha halkı kendisine Saha der. “Yakut” adı ise dışarıdan verilmiş bir isimdir. İsimlerinin kökeni üzerine farklı görüşler var. Kimi araştırmacılar bunun Türkçedeki “yaka” (kıyı, kenar) kelimesinden türediğini, kimileri ise Tunguz dillerinden geldiğini ileri sürer. Net olan şu ki, bu halk kendisini Saha olarak adlandırır ve bu ismi büyük bir gururla taşır.

Tarih Sahnesinde İlk İzler

Saha Türklerinin yazılı tarihleri çok eskiye gitmez; çünkü yazıyla tanışmaları 19. yüzyılı bulmuştur. Ancak arkeolojik bulgular, destanlar ve sözlü kültürleri bize onların geçmişi hakkında ipuçları verir. 17. yüzyılda Ruslarla karşılaşmalarının ardından da onların kaynaklarından Sahalar hakkında yazılı bilgilere ulaşılmaya başlanmıştır.

12. yüzyıldan itibaren Baykal Gölü çevresinden kuzeye göç eden toplulukların Lena Nehri havzasına yerleştiği bilinir. Araştırmalara göre Sahalar, Köktürk kitabelerinde geçen Kurıkanların torunlarıdır. Moğol istilaları sırasında daha da kuzeye çekilmiş, bugünkü topraklarını yurt edinmişlerdir.

Sözlü geleneklerinde bu göçlerin izlerini görmek mümkündür. Hatta bugün Saha kültüründe ren geyiği yetiştiriciliği gibi unsurlar, onların eski akrabaları Dolganlarla olan ortak geçmişine işaret eder.

Ruslarla İlk Karşılaşma

Saha Türklerinin kaderini değiştiren dönüm noktası, Rusların 17. yüzyılda Sibirya’ya yönelmesi oldu. 1630’larda Ruslar Yakutsk yakınlarında kaleler kurmaya başladı. Sahalar ise buna karşı çıktı, yıllarca direndi. 50 yıla yakın süren bu mücadeleler, Rus ordusunun ateşli silahlarındaki üstünlüğü dolayısıyla sona erdi. 1680’lerden itibaren Sahalar Rus hâkimiyeti altına girdiler.

Direnişin bedeli ağır oldu: Zorla vergiler toplandı, halkın geçim kaynağı olan kürklere el konuldu, isyanlar kanla bastırıldı. Ama bütün bu zorluklara rağmen Saha halkı kültürünü ve dilini kaybetmedi.

Sovyet Yılları: Bir Yandan Baskı, Bir Yandan Eğitim

Çarlık Rusyası yıkıldıktan sonra Sahalar kısa bir süreliğine bağımsızlıklarını ilan ettiler. Fakat bu uzun sürmedi; Sovyet ordusu bölgeyi işgal etti. 1922’de ise Yakut Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu.

Bu dönem iki yönlüydü. Bir yandan baskılar vardı: kolektifleştirme, sürgünler, Ruslaştırma politikaları… Ama öte yandan Saha dili ve alfabesi üzerine ciddi çalışmalar yapıldı. 1917’de Semen Novgorodov’un hazırladığı Latin alfabesi, Sahaların kendi dillerinde eğitim almasını kolaylaştırdı. Fakat 1939’da Sovyet kararıyla Kiril alfabesine geçildi.

Alfabe konusuna değinmişken önemli bir bilgiyi es geçmeyelim. Türk Dünyasında Latin alfabesine ilk geçen Saha Türkleri olmuştur (1917).

Günümüz Saha Yurdu

Bugün Saha Cumhuriyeti, 3 milyon kilometrekareyi aşkın yüzölçümüyle Rusya Federasyonu’nun en büyük özerk cumhuriyetidir. Bu rakam Avrupa kıtasının yaklaşık 1/3’üne denk gelir. Türk cumhuriyetleri içerisinde ise Kazakistan’ın ardından ikinci sırada yer alırlar.

Burası doğanın cömert olduğu kadar acımasız da olduğu bir coğrafyadır. 700 binden fazla göl, yüz binlerce akarsu vardır. Ancak kış öylesine serttir ki, yılın dokuz ayı bu sular buzla kaplıdır. Dünyada “hayatın devam ettiği en soğuk yer” olan Oymyakon Saha Cumhuriyeti’nde bulunmaktadır. Lena Nehri kimi yerlerde 30 kilometre genişliğiyle adeta bir deniz görünümündedir.

Toprakların yalnızca %1’i tarıma elverişlidir ama yeraltı kaynakları olağanüstü zengindir. Dünya elmas rezervlerinin büyük bir kısmı burada bulunur. Altın, kömür, doğalgaz ve diğer madenler bölgenin ekonomisinin bel kemiğini oluşturur.

Dil ve Edebiyat: Dondurucu Soğukta Sıcacık Bir Kültür

Saha Türkçesi, ses yapısı bakımından bazı farklılıklar gösterse de özünde genel Türkçe ile güçlü bağlara sahiptir. Bugün yaklaşık 500 bini aşkın kişi bu dili konuşur.

19. yüzyılda başlayan Saha yazılı edebiyatı, 20. yüzyıl başında büyük bir atılım yapar. Kulakovskiy, Sofranov, Oyunskiy gibi yazarlar modern Saha edebiyatının öncüleridir. Bugün de şiirden romana, tiyatrodan hikâyeye pek çok alanda Saha edebiyatı gelişimini sürdürmektedir. Bu gelişmiş edebiyatın önemli yazarlarından Nikolay Yakutskay’ın Arañ uonna Taptal isimli romanı “Cüzzam ve Aşk” adıyla bu satırların yazarı tarafından Türkiye Türkçesine aktarılmıştır. Roman, ilgi çekici konusunun yanı sıra Saha kültürüne dair çeşitli hususlarda önemli bilgiler vermektedir.

Ama asıl zenginlik, sözlü kültürde gizlidir. Oloñho adı verilen destanları, Sahaların kolektif hafızasının en büyük hazinesidir. Yüzyıllardır anlatılan bu destanlar, kahramanlık hikâyeleriyle doludur. UNESCO tarafından da koruma altına alınan Oloñho, Saha kimliğinin vazgeçilmez bir parçasıdır.

Destanların etkisini bugün başkent Yakutsk sokaklarında bile görmek mümkündür. Bir binanın duvarına işlenmiş Olonho sahneleri, tiyatro oyunları ya da filmlerde bu mirasın izleriyle karşılaşabilirsiniz.

Dillerini Yaşatma Azmi

Saha Türkleri dillerine büyük bir bağlılıkla sarılır. Eğitim dili Rusça olsa da günlük hayatta herkes kendi anadilini konuşur. Rusça konuşmak çoğu zaman ayıp sayılır. Çocuklar evde Saha Türkçesi öğrenir, sonra Rusça ile tanışır.

Bugün Yakutsk’ta Saha Türkçesiyle yayın yapan televizyonlar, gazeteler ve dergiler vardır. Bu sayede dilleri yalnızca bir iletişim aracı değil, aynı zamanda bir kimlik sembolü olarak yaşamaya devam eder.

Sonuç

Balkanlardan Sibirya’ya uzanan Türk dünyasının en uzak köşesinde, buzlarla kaplı topraklarda yaşayan bir halk var: Saha Türkleri. Zorlu doğa şartlarına, yüzyıllarca süren baskılara rağmen dillerini, kültürlerini ve kimliklerini korumayı başarmışlardır.

Onlar, uzaklarda ama gönlümüze yakın akrabalarımızdır. Türk dünyasını konuşurken Sahaları unutmamak gerekir. Çünkü onlar, bize Türk kimliğinin sadece sıcak bozkırlarda değil, dondurucu tundralarda da yaşadığını hatırlatır.

{ "vars": { "account": "G-E1EN649QR9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }