Dünya

Uzmanlara göre Avrupa'nın "Filistin'i tanıma" kararları İsrail politikasında kırılma noktası

Fransa, İngiltere ve Kanada başta olmak üzere Avrupalı ve Batılı devletlerin art arda Filistin devletini tanıma niyetlerini beyan etmesini değerlendiren uzmanlar, bölge politikasında önemli bir kırılma yaşandığını belirtiyor.

LAHEY(AA)-İspanya, Norveç ve İrlanda'nın 2024'te, 1967 sınırlarıyla Filistin devletini tanımalarının ardından Fransa'nın da aynı kararı alması ve İngiltere'nin İsrail'in belirli koşulları yerine getirmemesi ve Gazze'de ateşkesi kabul etmemesi halinde ülkesinin eylülde yapılacak Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda Filistin devletini tanıyacağını duyurması, Avrupa'nın İsrail politikasındaki değişimin işareti olarak değerlendiriliyor.

ABD Ohio Devlet Üniversitesinden emekli uluslararası hukuk uzmanı Profesör John Quigley, Uluslararası hukukçu Dr. Lena El-Malak ve İngiltere Parlamentosunda Dışişleri ve Savunma Kıdemli Araştırmacısı Lara Bird-Leakey, Ekim 2023'ten bu yana İsrail'e koşulsuz desteğini sürdüren Avrupalı devletlerin tutumundaki değişikliği AA muhabirine değerlendirdi.

"Filistin'i tanıma kararı ile Gazze'deki soykırım arasında bağlantı var"

Quigley, Fransa'nın Filistin'i tanıyacağını açıklamasının sembolik, siyasi ve hukuki açıdan büyük önem taşıdığını belirterek, "Bir varlığın devlet olmasının yolu diğer devletler tarafından kabul edilmesidir. Bu çok kesin olmayan bir standart ama böyle işliyor." diye konuştu.

Devlet olarak tanınmanın uluslararası sistemde daha fazla hak ve koruma sağladığını ve Fransa'nın Filistin'i tanıma kararı ile Gazze'deki soykırım arasında bağlantı olduğunu anlatan Quigley, "Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da böyle bir bağlantı olduğunu söyledi. Fransa'nın neden tanıma kararı aldığı sorulduğunda Gazze'deki açlıktan bahsetti. Bunu İsrail'e baskı kurmanın bir yolu olarak görüyor." dedi.

Quigley, tanıma beyanlarının devamında önce Filistin'in tam BM üyesi olması sonra BM Genel Kurulu'nun Filistin hükümetinin talebiyle Gazze'ye insani ve askeri bir müdahale düzenlemesi gerektiğini dile getirdi.

"Avrupa devletleri, çocukların açlıktan ölmesinden utanıyor"

E3 ülkelerinin (İngiltere, Fransa ve Almanya) İsrail'i koşulsuz desteklemeyi bırakıp İsrail'e karşı farklı bir dil kullanmaya başlamasını değerlendiren Quigley, "Çocukların açlıktan ölmesi ve buna karşı hiçbir şey yapmamış olmalarından utanç duyduklarını düşünüyorum." dedi.

Quigley, Avrupa ülkelerinin tutum değişikliğinde kamuoyunun önemli rol oynadığını kaydederek, "Kamuoyunun Avrupa ülkelerini bu kadar ileri gitmemeye ikna etmede önemli rol oynadığını düşünüyorum. Bundan daha da ileri gidip gitmeyeceklerini bilmiyorum. Kesinlikle baskı altındalar." diye konuştu.

"Tanıyan devletlerin Filistin'e karşı yükümlülükleri artacak"

Uluslararası hukuk uzmanı El-Malak ise devletlerin Filistin'i tanımasının hukuki sonuçlarının olacağını vurgulayarak, "Filistin devletini tanıyan ülkelerin, devam eden işgale ve uluslararası hukuk ihlallerine herhangi bir şekilde destek olmama yükümlülükleri olacak. Zaten böyle bir sorumlulukları var ancak tanıdıkları Filistin devletine karşı bu yükümlülüklerini daha açık biçimde yerine getirmeleri gerekecek." dedi.

Bu durumun somut adımlar gerektireceğini belirten El-Malak, "Filistinlilerin kendi kendini belirleme hakkını engellemesi nedeniyle İsrail ile ekonomik bağları koparma, silah ambargosu, ekonomik ve kültürel yaptırım gibi somut eylemler almak zorunda kalacaklar." ifadesini kullandı.

İngiltere'nin Filistin'i tanımayı şarta bağlamasını eleştiren El-Malak şöyle konuştu:

"İngiltere'nin yaptığı açıklama neredeyse 'soykırıma uğrarlarsa Filistin devletini tanırız' anlamına geliyor çünkü İsrail'in soykırımı sonlandırmasını ön koşul yapıyorlar. 'İsrail, Filistin'in devlet olarak tanınmasını istemiyorsa soykırımı bitirmeli' diyor. Devlet tanınması İsrail'in iradesine veya başka şarta bağlı olmamalı. Bu, Filistin halkının devredilemez hakkı. Özellikle İngiltere söz konusu olduğunda tarihi sorumluluğu nedeniyle, bu 77 yıl gecikmiş bir hak."

"Açlık görüntüleri dönüm noktası oldu"

İngiliz siyasetinde ve medyasında İsrail yanlısı söylemlerde kademeli bir azalma gözlemlediğini ifade eden El-Malak, "Son zamanlarda bunu sağlayan açlık görüntüleri oldu. Bu oldukça üzücü çünkü başı kesilmiş çocukların, çadırlarında yanarak ölen insanların, sevdiklerinin parçalarını plastik torbalara koyan ailelerin görüntüleri bu kadar tepki çekmemişti. Dünyayı harekete geçirmek için aç Filistinlileri, özellikle aç çocukları görmeleri gerekti." dedi.

El-Malak, sözlerini şöyle tamamladı:

"İnsanlar daha cesur oluyor çünkü daha fazla insan konuştuğunda diğerlerine de cesaret veriyor. Başlangıçta konuşmak çok riskli ve korkutucuydu. B'Tselem ve İnsan Hakları için Doktorlar gibi İsrail'in en saygın iki yerel sivil toplum örgütü bile bunu soykırım olarak adlandırıyor. İsrail toplumu veya İsrail örgütleri Gazze'de yaşananları sorguladığında, antisemitik veya İsrail düşmanı diye damgalanma riski azalıyor."

"Devredilemez hak, şartlı olamaz"

İngiltere Parlamentosunda Kıdemli Dışişleri ve Savunma Araştırmacısı Lara Bird-Leakey ise İngiltere'nin şartlı tanıma yaklaşımının sorunlu olduğunu vurgulayarak, "İngiltere hükümetinin söylediği şeyin tam olarak ne olduğunu netleştirmek önemli. İngiltere Filistin'i eylülde tanıyacağını belirtti ancak bu tanımaya İsrail'in icraatlarına bağlayan kısıtlamalar getirdiler. Bu, İsrail'in İngiltere hükümetinin ne yapacağını belirlemede önemli rol oynamasına izin veriyor." dedi.

İngiltere'nin Filistin meselesindeki tarihi rolüne değinen Bird-Leakey, "1917'den ve manda rejiminden bu yana gerçekten önemli bir tarihi bağlantı var. İngiltere hükümeti 100 yıl önce mümkün kıldığı mirasın geri alınmasında daha aktif rol almalı." diye konuştu.

Bird-Leakey, İngiliz siyasetindeki İsrail'e verilen koşulsuz destekte kademeli bir değişim gözlemlediğini ancak bunun yetersiz olduğunu dile getirerek, "Hafif bir değişim ve ilerleme gördüğümü düşünüyorum ama bu çok isteksizce geldi ve büyük ölçüde milletvekillerinin eğitimindeki değişimden ve ana akım medyanın anlatımındaki değişimle birleşen kamuoyu baskısından kaynaklandı." ifadelerini kullandı.

"Netanyahu'yu durdurmak için somut adımlar şart"

Bird-Leakey, İngiltere hükümetinin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu durdurmak için diplomatik mekanizmalarla etki edebileceğini düşündüğünü ancak bunun işe yaramadığını söyleyerek, İngiltere'nin, Rusya'ya yaptığı gibi İsrail'e sistemli şekilde yaptırım uygulamada başarısız olduğunu dile getirdi.

Bird-Leakey, "Evet, şartlı tanımanın Gazze'deki soykırımı durdurmak için çok az ve çok geç olduğunu düşünüyorum. Önemli bir hamle çünkü hükümetin doğru yönde hareket etmeye istekli olduğunu gösteriyor ama bu süreç artık uluslararası hukuk temelinde, çok taraflı bir süreç olmalı ve gücü İsrail'den almalı." değerlendirmesinde bulundu.

{ "vars": { "account": "G-E1EN649QR9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }