ANKARA(AA)-AA muhabiri, Almanya'nın Nazi döneminde milyonlarca Yahudi'nin katledildiği soykırım nedeniyle Yahudilere karşı tarihsel sorumluluğunu gerekçe göstererek İsrail'e koşulsuz destek verme siyasetinin, kendisini Gazze'deki soykırımda pay sahibi haline getiren süreci derledi.

Alman yönetiminin Gazze'de yaşanan insani krizi görmezden gelmesi, devlet aklına dönerek Orta Doğu politikasını uluslararası hukuka, Anayasası'na ve daha geniş tarihsel sorumluluk anlayışına dayandırması gerektiği yönündeki çağrıları artırdı.

Son olarak, eski İsrail'in Büyükelçisi Ilan Baruch'ın da aralarında bulunduğu çok sayıda Alman uluslararası hukuk, siyaset bilimi ve diplomasi uzmanı bir bildiri yayımlayarak hafta başında İsrail'e koşulsuz destek politikasından vazgeçme çağrısı yaptı.

Bildiride, Almanya'ya tarihsel sorumluluğunu yanlış yorumlamaması, özellikle Gazze'de devam eden savaş suçları söz konusu olduğunda mevcut İsrail hükümetinin tüm eylemlerine koşulsuz destek veremeyeceği uyarısında bulunuldu.

Buna karşın Alman siyasetçilerin İsrail'e her şart altında destek verme kararlılığı devam etti.

Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, Berlin'de İsrail'e destek mitinginde yaptığı konuşmada, Yahudi yaşamını korumanın kendilerinin özel sorumluluğu ve tarih önünde görevleri olduğunu belirterek "Bu demokrasimizin üzerine inşa edildiği temele yazılıdır. Yahudi yaşamının korunması devletin sorumluluğudur ve bu bir vatandaşlık görevidir." ifadelerini kullandı.

Başbakan Friedrich Merz, Almanya Yahudi Merkez Konseyinin 75. yıl dönümü kutlamalarında İsrail Devleti'ne sarsılmaz desteğini yineleyerek bunun müzakere dahi edilemez olduğunu söyledi.

Merz, "İsrail Devleti'nin varlığına ve güvenliğine olan bağlılığımız, ülkemiz temelinin tartışılmaz bir parçasıdır." dedi.

Dışişleri Bakanı Johann Wadephul Federal Meclis'te yaptığı konuşmada, "Almanya, silah teslimatları da dahil olmak üzere İsrail Devleti'ni desteklemeye devam edecek." diyerek İsrail'e olan koşulsuz desteğini yineledi.

Eski Başbakan Olaf Scholz, Almanya'nın İsrail'e verdiği desteğin "devlet aklı" gereği olduğunu söyleyerek "Şu anda Almanya için durulacak tek bir yer var o da İsrail'in yanı." diye konuştu.

Savunma Bakanı Boris Pistorius ülkesinin İsrail'e verdiği destek için "tartışmasız" nitelemesi yaptı.

Almanya'nın soykırım geçmişi, UAD'de ülkeyi soykırımcı İsrail'in yanında konumlandırdı

Almanya, 80 yıl önce Yahudilere karşı işlediği soykırımın utancıyla yüzleşmeye çalışırken Gazze'deki İsrail soykırımına destek verme iradesini Lahey'de, Uluslararası Adalet Divanında (UAD) takındığı tutumla güçlü şekilde gösterdi.

İsrail'e silah sevkiyatını sürdüren Almanya, Güney Afrika Cumhuriyeti'nin UAD'de İsrail'e karşı açtığı soykırım davasına İsrail lehine müdahil oldu.

Almanya'nın İsrail'e silah desteği de uluslararası mahkemeye taşındı. Latin Amerika ülkesi Nikaragua, geçen yıl Almanya'yı Gazze Şeridi'ndeki soykırıma ortak olmakla suçlayarak UAD'de dava açtı.

Son olarak Birleşmiş Milletler (BM) bağımsız soruşturma komisyonunda da İsrail'in yaptıkları soykırım olarak nitelendirildi. Bundan hareketle, Nikaragua'nın Almanya aleyhine açtığı soykırıma yardım ve yataklık davasında mahkum olma ihtimali gündeme geldi.

Eski Başbakan Angela Merkel'in danışmanı olan ve Almanya'nın BM Daimi Temsilciliği yapan Christian Heusgen başta olmak üzere ülkenin bazı entelektüeller, Almanya'nın soykırıma destek verme suçundan mahkum olabileceği uyarısında bulundu.

İsrail güçleri, geçen ay Mescid-i Aksa'ya 26 baskın düzenledi
İsrail güçleri, geçen ay Mescid-i Aksa'ya 26 baskın düzenledi
İçeriği Görüntüle

Filistin'e destek verenlere acımasız polis şiddeti

Almanya'da devletin İsrail'in yanında izlediği politikaya karşı halk, Filistin'e destek gösterileriyle ses yükseltti.

Gazze'de 8 Ekim 2023'ten bu yana devam eden soykırımına karşı sadece başkent Berlin'de 300'den fazla Filistin'e destek gösterisi düzenlendi.

Polis, bu gösterilerin çoğunda şiddete başvurdu, biber gazı sıktı ve köpekleri kullandı.

15 Nisan 2024'te de Başbakanlık önünde Filistin'e destek gösterisi yapanlara polisin sert müdahale görüntüleri infial yarattı.

6 Ekim 2024'te düzenlenen gösteride polisin göstericilere yoğun biber gazı sıkması sosyal medyada ve kamuoyunda büyük eleştiri aldı.

26 Nisan 2024'teki gösterilerde polisin göstericilere uyguladığı şiddet de foto muhabirlerinin çektiği karelerle belgelendi. Görüntülere, polisin göstericilerin boğazını sıktığı ve onları gözlerini kapatarak gözaltına aldığı, yere düşen göstericilere ise tekme ve yumruk attığı yansıdı.

Özellikle 28 Ağustos'ta polisin göstericilerin boğazını sıktığı ve göstericileri yerde sürüyerek çektiği, yumruk atarak bir göstericinin burnunu kanattığı görüntü ve fotoğraflar, sokağın sesini kısmaya yönelik sembol görüntüler arasına girdi.

Polis, bazı gösterilerde Arapça müzik çalınmasını dahi yasaklarken, gözdağı vermek amacıyla tanınan Filistin destekçilerinin evlerine baskınlar yaparak tüm elektronik aygıtlara el koydu. Bunun yanı sıra polisin, 12 Nisan 2024'te yapılması planlanan ancak başlamasından kısa süre sonra iptal edilen Filistin Kongresi'nin yapıldığı binanın elektriğini kesmesi gibi örnekler soykırım destekçiliğinin polis eliyle de kendini gösterdiği örnekler arasında yer aldı.

Eylemlerde genellikle kurallara uyulmadığını ve gösterinin kamu güvenliğine zarar vereceğini savunan polis, kendisine karşı yapılan tüm şikayetlerde savcılığa karşı şikayette bulunarak göstericilerin kendilerine saldırdığı yönünde iddialarda bulundu.

Filistin'e destek gösterileri çoğu zaman şiddet kullanılarak dağıtılırken Alman siyasetinde Filistin'e dair eleştirel sesler ise çoğu zaman "antisemitizm" suçlamasıyla bastırıldı.

Soykırıma rağmen silah desteği

Almanya'nın İsrail'e verdiği silah desteği, ülkenin İsrail'in Gazze'deki soykırımına ortak olması gerekçesiyle uluslararası mahkemeye taşındı.

Nikaragua'nın UAD nezdinde Almanya'yı Gazze Şeridi'ndeki soykırıma ortak olmakla suçladığı dava devam ederken Almanya'dan İsrail'e olan silah sevkiyatında kısıtlamaya gitme kararı geldi.

Ancak İsrail'in saldırıları sonucunda ölenlerin sayısı 67 bini aşmışken Almanya'nın aldığı bu karar, fiilen silah sevkiyatı akışını kesmedi.

Merz hükümeti, eski Başbakan Olaf Scholz hükümeti döneminde verilen izinlerin sevkini devam ettiriyor.

Alman hükümeti, bu onayların yalnızca "diğer askeri teçhizat" için olduğunu, "savaş silahları" için olmadığını öne sürüyor.

Sivil topluma karşı yıldırma siyaseti

"İsrail'in güvenliği Almanya'nın devlet politikasıdır" (Staatsraeson) ilkesini benimseyen Almanya'da, ülkede yaşayan Yahudilerin bile İsrail'i eleştirmesi ve barış çağrısı yapması sakıncalı bulunuyor.

Almanya gazetecilerin, akademisyenlerin, sanatçıların ve sivil toplum temsilcilerinin Filistin halkına yönelik dayanışma açıklamaları nedeniyle işlerinden çıkarılması ve desteklerinin kesilmesi gibi uygulamalar nedeniyle ülkenin özgürlük ve hukuk devleti ilkelerinin erozyona uğraması ile sınanıyor.

Alman hükümetinin Filistin hakkında düzenlenen toplantıya katılmak üzere Berlin Havalimanına gelen Glasgow Üniversitesinin Filistin asıllı Rektörü, cerrah Gassan Ebu Sitte'nin ülkeye girişine izin vermemesi ile de örneklendirilen bu durum, ülkeyi ifade özgürlüğü ve demokratik tartışma kültürü açısından eleştirilerin odağı haline getirdi.

Almanya'nın Ukrayna-Gazze çelişkisi

Berlin yönetimi, Rusya-Ukrayna savaşında "özgürlük" ve "çatışma yerine diplomasi" söylemlerini öne çıkarırken Gazze’deki insani felaket karşısında aynı dili kullanmadı.

Eski Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Rusya'nın Ukrayna'daki saldırısını her fırsatta kınarken "Rusya'nın saldırıları insanlığa yapılan saldırılardır." ifadesini kullandı.

Buna karşın Baerbock, İsrail'in Gazze saldırılarını hiç kınamazken, İsrail'in hastaneleri vurmasına dahi meşru gerekçeler iliştirme arayışına girdi.

Alman siyasetçiler, Rusya-Ukrayna savaşında Rusya'nın savaş suçu işlediğini hep bir ağızdan söylerken aynı söylemi Gazze için kullanmaktan kararlılıkla kaçındı ve "İsrail'in kendini savunma hakkı" söyleminden taviz vermedi.

Başbakan Merz, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin için, Uluslararası Ceza Mahkemesi kararına binaen "Zamanımızın en ciddi savaş suçlusu." ifadesini kullanırken mahkemenin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hakkındaki aynı kararını görmezden geldi.

Merz, UCM'nin Netanyahu hakkında tutuklama emrine rağmen kendisini Almanya'ya davet edip kendisine güvence verdi.

Anketler, Alman halkının rahatsızlığını ortaya koyuyor

Almanya'da yapılan anketler, halkın, İsrail'e verilen kayıtsız destekten rahatsız olduğunu gösteriyor.

Son olarak, kamu yayıncısı ARD televizyonu tarafından yapılan anket, katılımcıların çoğunluğunun Filistin'in devlet olarak tanınmasını ve Avrupa Birliği'nin (AB) İsrail ile ticaret ve gümrük anlaşmalarını askıya alma önerisinin desteklenmesini istediğini ortaya koydu.

Ankete katılanların yüzde 55'i Filistin'in devlet olarak tanınmasını desteklerken, karşı çıkanların oranı yüzde 20'de kaldı.

İsrail'e yönelik AB'nin yaptırım planlarının desteklenmesine ilişkin görüşleri sorulan katılımcıların yüzde 55'i Almanya'nın, AB'nin İsrail ile ticaret ve gümrük anlaşmalarını askıya alma önerisini desteklemesini istedi.

İsrail'in Gazze saldırılarının "çok ileri gittiğini" düşünen Almanların oranı ise yüzde 63 oldu.

Kaynak: AA