ANKARA(AA)-Fransa ve Suudi Arabistan öncülüğünde, Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde Filistin Meselesine Çözüm Bulunması ve İki Devletli Çözümün Hayata Geçirilmesi Konulu Yüksek Düzeyli Uluslararası Konferans gerçekleştirildi.
Japonya
Japonya Dışişleri Bakanı İvaya Takeşi, İsrail'in Gazze'ye yönelik tüm tek taraflı uygulamalarına derhal son vermesi çağrısında bulundu.
İvaya, Fransa ve Suudi Arabistan öncülüğünde düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde Filistin Meselesine Çözüm Bulunması ve İki Devletli Çözümün Hayata Geçirilmesi Konulu Yüksek Düzeyli Uluslararası Konferans'ta konuştu.
İşgal altındaki Batı Şeria'daki yasa dışı yerleşimlerin genişlemesi ve ilhak yönündeki adımların "kesinlikle kabul edilemez" olduğunu belirten İvaya, "Japonya bu eylemleri güçlü şekilde kınıyor ve İsrail'e tüm tek taraflı uygulamalara derhal son vermesi çağrısında bulunuyor." dedi.
İvaya, Hamas'ın da rehineleri serbest bırakması ve silahsızlanması gerektiğini belirtti.
Japonya'nın her zaman iki devletli çözümü desteklediğini yineleyen İvaya, "Benim ülkem için Filistin devletinin tanınması bir ‘olup olmama’ meselesi değil, ‘zaman’ meselesidir." ifadesini kullandı.
İvaya, Norveç ile birlikte Filistin'in ekonomik sürdürülebilirliğine ilişkin çalışma grubuna eş başkanlık ettiklerini ve bu çerçevede BM üyesi ülkeler ile uluslararası kuruluşlarla yapıcı görüşmeler gerçekleştirdiklerini söyledi.
Filistin yönetiminin karşı karşıya olduğu mali zorlukların ivedilikle ele alınması gerektiğini kaydeden İvaya, Gazze'deki mevcut durumun "son derece ciddi ve kaygı verici bir noktaya ulaştığına" dikkati çekti.
İvaya, Japonya'nın bölgedeki gelişmeleri yakından izleyerek daha kapsamlı bir değerlendirme yürütmeye devam edeceğini vurgulayarak, İsrail'in iki devletli çözüm yolunu tıkayacak adımlar atması halinde ise Tokyo'nun "yeni tedbirler uygulamak zorunda kalacağını" sözlerine ekledi.
Slovenya
Slovenya Dışişleri Bakanı Tanja Fajon, ortak mutabakatla kabul edilmiş ve sürdürülebilir iki devletli çözümün bölgede barışın sağlanması için tek geçerli yol olduğunu vurgulayarak, "Barış, reformların yanı sıra uluslararası desteğe de ihtiyaç duyan meşru ve yetkin bir Filistin yönetimi olmadan var olamaz." ifadesini kullandı.
İsrail'in Gazze'deki saldırılarına değinen Fajon, şunları kaydetti:
"Gazze'de açlıktan ölen çocukların korkunç görüntüleri, kasıtlı tercihlerin sonucudur. Bu insan eliyle yaratılmış bir felakettir. Gazze, uluslararası hukukun soykırım olarak tanımladığı şeyi yaşıyor. Bu durum, kelimelerde netlik ve eylemde aciliyet gerektiriyor. Gücün hukukun yerine geçtiği yerde güvenlik değil, istikrarsızlık ve nesiller boyu radikalleşme doğar."
Fajon, hukukun güçlüye de zayıfa da eşit şekilde uygulanması konusunda ısrar ettiklerini ve geçen yıl bu kapsamda Filistin Devleti'ni tanıdıklarını söyledi.
Kalıcı ateşkes, rehinelerin serbest bırakılması ve tüm sivillerin korunması çağrısında bulunduklarını belirten Fajon, sözlerini şöyle tamamladı:
"İnsani yardımın Gazze'ye ulaşması gerektiğinde ısrar ediyoruz. Dönüm noktasındayız, tarih tereddütlere karşı nazik olmayacak. Tarih, zor gerçeklerden kaçan konuşmaları hatırlamayacak. Tarih, soykırım yaşanırken sessiz kalanları ise açıkça hatırlayacak. Bu konferans, sadece yankı odası olarak değil, uluslararası toplumun nihayet kelimelerden sonuçlara geçtiği yer olarak hatırlansın."
Almanya
Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, Almanya'nın, Filistin ile İsrail arasındaki çatışmalarda iki devletli bir çözümden yana olduğunu belirterek, "İsrail ile barış ve güvenlik içinde yan yana var olan bağımsız, demokratik ve yaşayabilir bir Filistin Devleti, uluslararası hukuka uygun, müzakere yoluyla ulaşılan ve şu ana kadar ikna edici bir alternatifi olmayan iki devletli bir çözümdür." diye konuştu.
Wadephul, iki devletli çözümün her zamankinden daha uzak göründüğünün farkında olduklarını ifade ederek, "Şu anda bu çözümü daha da ulaşılmaz hale getirmek için adımlar atıldığının da farkındayız. Bugün buradayız çünkü daha iyi bir gelecek olabileceğine inanıyoruz." dedi.
Ülkesinin bu konuda üç ilkeye bağlı kaldığına işaret eden Wadephul, "Birincisi, her iki tarafın mutabakatı olmadan 1967 sınırlarında yapılan hiçbir değişikliği tanımıyoruz ve tanımayacağız. İkincisi, işgal altındaki topraklardaki İsrail'in yerleşimlerini hukuka aykırı ve barışın önünde ciddi bir engel olarak görüyoruz. Üçüncüsü, Uluslararası Adalet Divanı'nın 19 Temmuz 2024 tarihli danışma görüşüne saygı duyuyor ve bu görüşün hükümlerine uygun hareket ediyoruz." ifadelerini kullandı.
Wadephul, Almanya'nın İsrail'in varlığına her zaman derin bir bağlılık duyacağını sözlerine ekledi.
Hollanda ve Danimarka
Hollanda Dışişleri Bakanı David van Weel, Gazze'deki "korkunç savaşın" sona ermesi ve işgal altındaki Batı Şeria'daki endişe verici gidişatın tersine çevrilmesi gerektiğini kaydederek, Hollanda'nın ulusal ve Avrupa düzeyinde attığı adımlarla İsrail'in rotasını değiştirmeye çalıştığını söyledi.
Van Weel, Filistin toprakları üzerinde tam kontrol sahibi, meşru ve demokratik bir Filistin yönetiminin "yaşanabilir bir Filistin"in kurulması için hayati önem taşıdığını dile getirdi.
Hamas'ın gelecekteki Filistin yönetiminde rolü olmaması, esirleri serbest bırakması ve silahsızlanması gerektiğini savunan van Weel, aynı zamanda olası bir çözümün "İsrail'in güvenliğini garanti etmesi gerektiğini" belirtti.
Van Weel, "Hollanda, şimdi başlaması gereken siyasi sürecin bir parçası olarak, daha sonraki bir aşamada Filistin Devleti'ni tanıyacaktır." dedi.
Danimarka Dışişleri Bakanı Lars Lokke Rasmussen de konuşmasında, "Gazze'deki savaş dayanılmaz boyutlarda bir insani felakete yol açmış ve İsrail askeri saldırılarını genişletmektedir. Bu durumun derhal sona ermesi gerekmektedir. İsrail şimdi rotasını değiştirmelidir." ifadelerini kullandı.
İki devletli çözümün, İsrail'in yasadışı yerleşimlerin genişletilmesine karşı çıkması ve Gazze ile Batı Şeria'yı ilhak etme tehditleri nedeniyle zorluklarla karşı karşıya olduğunu belirten Rasmussen, Filistin Devleti'nin tanınmasının "anahtarının artık İsrail hükümetinin değil, Filistinlilerin elinde olması" gerektiğini söyledi.
Rasmussen, "Danimarka, belirli koşullar sağlandığında Filistin'i bir devlet olarak tanımaya hazırdır: İsrailli rehineler serbest bırakıldığında, Hamas silahsızlandırıldığında ve Gazze'de artık rol oynamadığında, Filistin Yönetimi'nin reform gündeminde daha fazla ilerleme kaydedildiğinde ve gelecekteki Filistin devletinin silahsızlandırılacağından emin olunduğunda." diye konuştu.
İtalya
İtalya Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Antonio Tajani, konferansın önemli bir zamanda yapıldığını ifade ederek, "Gazze'deki insani durum felaket. İtalya'nın tutumu nettir: Gazze Şeridi'nin işgaline ve halkının yerinden edilmesine karşıyız." dedi.
İtalya olarak İsrail’in Katar’ın başkenti Doha’daki Hamas müzakere heyetini hedef alan saldırısını kınadıklarını dile getiren Tajani, Katar’ı ateşkese ulaşmak için Mısır ve ABD ile birlikte arabuluculuk yapma yönündeki kritik çabalara devam etmeleri konusunda teşvik ettiklerini ifade etti.
Bakan Tajani, İsrail hükümetinin işgal altındaki Batı Şeria'daki yerleşim yerlerini genişletme kararlarını da kınadıklarını söyledi.
Tajani, Filistin halkının bir devlet kurma hayalini güçlü şekilde desteklediklerini öne sürerken, "Filistinliler ve İsrailliler ile barışçıl bir arada yaşamayı içeren iki devletli çözümler için çok çalışacağız. Bu, barışın geleceğini garanti altına alacak tek çözümdür." diye konuştu.
New York'tan gelen mesajın açık olduğunu belirten Tajani, "İsrail bombalamayı durdursun, Hamas esirleri derhal serbest bıraksın.” ifadesini kullandı.
Tajani, İtalya'nın Filistin halkına binlerce ton yardım sağladığını, ayrıca Filistinli çocukları tedavi için İtalya'da ağırladıklarını sözlerine ekledi.
Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Cezayir
Katar Dışişlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Sultan Saad el-Murayhi, konferansın "Filistin sorununun çözüm sürecinde tarihi bir öneme sahip" olduğunu söyledi.
Uluslararası düzeydeki bu hareketliliğin iki bağlamda gerçekleştiğini kaydeden Murayhi, "Birincisi, Filistin halkının onlarca yıldır gördüğü zulmü, topraklarının işgal edilmesini ve aleyhinde işlenen tüm suçları sona erdirmeye dönük tarihi bağlam. İkincisi, işgal altındaki Filistin topraklarının durumu, yani Gazze Şeridi'nin harabeye dönmesi ve İsrail'in Batı Şeria'ya yönelik artan şiddeti." diye konuştu.
Murayhi, İsrail'in sorumsuzca tavırlarıyla gerilimi tırmandırdığını ve uluslararası hukuku açıkça ihlal ederek (9 Eylül'de) Katar da dahil olmak üzere bölgedeki birçok ülkeyi hedef aldığını kaydetti.
BAE Dışişlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Halife Şahin el-Marar, Filistin Devleti'nin tanınmasını memnuniyetle karşıladıklarını belirterek, henüz bu adımı atmamış devletlere de Filistin'i tanıma çağrısı yaptı.
El-Marar, Gazze Şeridi'nde yaşanan tehlikeli gelişmeler ile İsrail'in Batı Şeria'yı ilhak etme yönündeki tehditleri ve diğer ihlaller göz önüne alındığında Gazze'de ateşkesin sağlanması gerektiğine dikkati çekerek, Mısır, Katar ve ABD'nin arabuluculuğunun desteklenmesinin önemini vurguladı.
El-Marar, BM Güvenlik Konseyi'nin "İsrail'i caydırma ve ihlallerini durdurma sorumluluğunu üstlenmesi" çağrısını yineledi.
Cezayir Dışişleri Bakanı Ahmed Attaf ise Filistin Devleti'ni kurmak için fiili adımlar atmanın ve İsrail'in Filistinlileri topraklarından çıkarma planlarına diplomatik, hukuki ve ekonomik yollarla karşı koymanın zamanı geldiğini söyledi.
Brezilya
Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva, 50 binden fazla çocuğun sakat bırakılmasını hiçbir şeyin haklı çıkaramayacağını vurgulayak, "Gazze'de olanlar bir halkın yok edilmesinin ötesinde, ulus olma hayallerini de yıkıyor." ifadesini kullandı.
Lula da Silva, İsrail'in olduğu kadar Filistin'in de var olma hakkına işaret ederek, "Bir devlet, toprak, nüfus ve hükümet üzerine kuruludur. Filistin örneğinde bu unsurlar aşındırılmıştır ve bu durum yasa dışı işgalde kendini göstermektedir. BM, tarihi sorumluluğunu yerine getirmeli. Soykırımın durması için Güney Afrika'nın uluslararası ceza mahkemesine açtığı davaya dahil olduk. Soykırımdan daha uygun bir kelime yok." diye konuştu.
Lula da Silva, BM Genel Kurulu’nun yetkilerinin genişletilmesi gerektiğini belirterek, Güvenlik Konseyi’ndeki "veto zulmüne" son verilmesinin zamanının geldiğini söyledi.
Filistin halkının kendi kaderini tayin etme hakkının garanti altına alınmasının adaletin bir gereği olduğunu savunan Lula da Silva, Filistin ulusal otoritesinin güçlendirilmesi gerektiğine dikkati çekti.
Lula da Silva, ülkesinin İsrail'e silah ihracatını askıya aldığını hatırlatarak, şunları kaydetti:
"Filistin devletini tanıyan tüm ülkeleri selamlıyoruz. Tıpkı Brezilya’nın 2010’da Filistin’i tanıması gibi, artık BM’de 193 üye ülke arasında çoğunluğu temsil ediyoruz. Filistin Devleti'nin hayata geçmesi için somut adımlar atmak gerekiyor, çünkü bu dengesizlik sürdükçe gerçek bir diyalog kurulamıyor."