İstanbul (AA)
Geçirdiği depremler ve yangınlara rağmen özgünlüğünü büyük ölçüde koruyan Süleymaniye, Cumhuriyet döneminde başlayan kapsamlı restorasyon çalışmalarıyla, hem mimari detayları hem de akustik yapısı bakımından titizlikle koruma altına alındı.
En son 2010'lu yıllarda gerçekleştirilen restorasyon çalışmalarıyla eski ihtişamına kavuşturulan cami ve külliye, UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alıyor.
Tarihçi, yazar İbrahim Akkurt, Süleymaniye'nin asırlardır şehrin siluetinde taşıdığı anlamı, tarihi ve kültürel dönüşümlerini AA muhabirine değerlendirdi.
Süleymaniye Cami ve Külliyesi'nin 1550-1557 arasında Kanuni Sultan Süleyman'ın emriyle Mimar Sinan tarafından inşa edildiğini belirten Akkurt, "Süleymaniye sıradan bir cami, sıradan bir külliye değil. Osmanlı'nın en ihtişamlı döneminde, Kanuni Sultan Süleyman ve Mimar Sinan'ın hayatının en olgun dönemlerinde hem Osmanlı Devleti'nin 200-250 yıllık bir birikimini hem de hayatlarının birikimini yansıttıkları bir eserdir." dedi.
"Ayasofya'nın devamı niteliğinde bir eser"
Akkurt, merkezinde cami olan eserin etrafında sosyal hayatın merkezinde bulunan dört medrese, hamam, hastane ve imaret gibi önemli yapıların yer aldığını kaydederek, ilk açıldığı dönemdeki fonksiyonlarını şöyle anlattı:
"Burada günde 750 kişi çalışıyor. 2 bin 500 kişiye ücretsiz yemek veriliyor. Bundan zengin de fakir de yararlanıyor. Dolayısıyla herkesi aynı sofrada buluşturan, toplumun her tabakasını bir bütün olarak hayatın sosyal merkezinde Süleymaniye Külliyesi'nde toplayan bir sistemler bütünü. Bunun temelinde, Kanuni Sultan Süleyman'ın hayırseverliğinin yanı sıra Mimar Sinan'ın Yavuz Sultan Selim döneminde İran ve Mısır, Kanuni döneminde ise Viyana'ya kadar giderek Batı mimarisini görerek bütün bunların sentezinde bir eser yapması durumu var. Süleymaniye Külliyesi'nin konumuna baktığımızda bu tepe Ayasofya'nın paralelindedir, Ayasofya'nın devamı niteliğinde bir eser. Mimar Sinan, oradan aldığımız birikimi burada daha da geliştirerek kullandık diye bir mesaj veriyor."
Cami inşaatı sırasında 1553'te Rüstem Paşa mihmandarlığında Venedikli elçilere inşaatın gezdirildiğini belirten Akkurt, Kanuni Sultan Süleyman'ın yaptırdığı eserler arasında ismiyle nam salan eserin Süleymaniye Külliyesi olduğunu söyledi.
Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesinde "Süleymaniye Caminin bahçesi halkın bir piknik alanıydı" şeklinde anlatıldığını aktaran Akkurt, "Süleymaniye Külliyesi yapıldığı dönemde etrafında mahalleler yer almaktaydı. Sadece bu etrafındaki mahallelerdeki insanlar değil eserin, İslam'ın en büyük mabedi olduğunu duyup merak edip gelen ziyaretçileri de vardı. Günümüzde de aynı şekilde devam etmekte." diye konuştu.
"Geçmişte İstanbul'un sosyal yaşamının merkezinde yer alıyordu"
Akkurt, Kanuni Sultan Süleyman'ın İstanbul'a ve çağlara mühür vuran bir eser olarak bırakmak arzusuyla bu eserin yapılmasını istediğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu eserin çağdaşı olan yapılara baktığımızda Fransa'daki Notre-Dame Katedrali 180 yılda, Roma'daki San Pietro Bazilikası 130 yılda, İngiltere Kilisesi 100 yılda yapılıyor. Fakat bunların her biri tek bir bina. Ancak Süleymaniye Külliyesi, 7 yıl gibi kısa bir sürede Mimar Sinan'ın ve o dönemki mimari ordunun üstün gayretiyle yapılıyor. Mimar Sinan'ın 400'e yakın eser yaptığı söyleniyor. Süleymaniye bu eserlerin arasında, Mimar Sinan'ın gözbebeği yapılardan birisi ki evini de hemen onun yanına koyuyor."
Süleymaniye Külliyesi'nde Osmanlı'nın sembolü olan çınar ve servi ağaçlarının yanı sıra birçok farklı ağaç olduğunu aktaran Akkurt, "Bunun haricinde ıhlamur ağaçları var, çok güzel kokular yayıyor. Burası geçmişte İstanbul'un sosyal yaşamının merkezinde yer almasına rağmen bugün sadece ziyaret amacıyla geliniyor. Haliç tarafında caminin güzel bir seyir terası var. Muhakkak oraya gelip insanlar İstanbul'u izlemek istiyor. Ancak bu eserin ruhunu okumak için Mimar Sinan ve Kanuni Sultan Süleyman dönemi okunmalı, bunlarla ilgili yapılan belgeseller izlenmelidir." ifadelerini kullandı.
Akkurt, Süleymaniye Külliyesi'nin bir üniversite tarafından ayağa kaldırılmaya çalışıldığını anlatarak, külliyenin daha aktif kullanılabilecek bir potansiyele sahip olduğunun altını çizdi.
Mimar Sinan ile ilgili bir müze yapılmasının önemine değinen Akkurt, "Cami, cem olunan yer, sosyal hayatın merkezidir. Dolayısıyla Süleymaniye Külliyesi ve diğer külliyeler işlevlendirilip sahip çıkılabilir. Bu eserler bizim fakat bunlara sahip çıkılmadığı müddetçe bizim olmuyor. Süleymaniye'nin bahçesine Yahya Kemal'in 'Süleymaniye'de Bayram Sabahı' şiiri konulup, orada vermek istediği duygu ziyaretçilere aktarılabilir." diye konuştu.