Orta Doğu yeniden diken üstünde. İsrail ile İran arasında tırmanan gerilim, sadece iki ülke arasındaki bir çatışma olmanın ötesine geçerek bölgesel dengeleri tehdit ediyor. Karşılıklı saldırıların ardından dünya kamuoyu, olası bir savaşın bölgeye ve küresel sisteme etkilerini tartışıyor.

Bengü Türk olarak, İsrail’in Demir Kubbe hava savunma sisteminin İran karşısında ne kadar etkili olduğunu, sistemin askeri ve ekonomik sürdürülebilirliğini ve olası senaryolarda bölgesel sonuçlarını AHBV Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkan Yardımcısı Dr. Kadir Ertaç Çelik ile konuştuk.

Dr. Çelik, hem teknik hem jeopolitik düzeyde kritik tespitlerde bulundu. İşte o değerlendirmeler:

"Uluslararası sistemin gerek jeopolitik gerekse jeoekonomik bağlamda en önemli bölgesel alt sistemlerinin başında gelen ve küresel jeopolitiği etkileme ve dönüştürme potansiyelini bünyesinde barındıran Ortadoğu’da gerek tarihsel ve teolojik gerekse stratejik bağlamda yapısal bir sorun olan İsrail-İran rekabeti ve karşıtlığı 13 Haziran 2025 tarihinden sıcak çatışmaya durumuna evrilmiştir. Bu çatışma durumu ise bir yandan uzmanlar ve karar alıcılar diğer yandan kamuoyu nezdinde aktörlerin askeri, ekonomik ve beşeri kapasitelerine ilişkin analizleri dikkate değer kılmıştır. Yeni nesil savaşlar ve çatışma durumlarında en önemli noktaların başında gelen hava gücü ve savunma sistemleri konusu bu çatışmanın da önemli başlıklarından bir tanesidir."

"Bilindiği üzere 14 Mayıs 1948 tarihinde bağımsızlığını ilan eden İsrail, mevcut Ortadoğu jeopolitiğinde düşman devletler tarafından çevrelendiği varsayımında hareketle beka sorununun çözümü noktasında saldırgan realizm perspektifinde revizyonist genişlemeci bir anlayışla küresel güçlerle müttefiklik ilişkisi tesis etmeyi, istihbarat yeteneklerini geliştirmeyi ve askeri kapasitesini maksimum seviyede tutmayı amaç edinmiştir. Bölgesel ve küresel şartların lehine olmasının da etkisiyle söz konusu amaçlarını gerçekleştiren Tel Aviv yönetimi, Merkezi Ortadoğu’da askeri kapasite bağlamında asimetrik bir dengeyi tesis etmiştir. "

Demir Kubbe’nin İran’a karşı sınavı nasıl ilerliyor?

“13 Haziran 2025’te başlayan çatışmalar, İsrail’in hava savunma sistemlerinin kapasitesine yönelik büyük bir test oldu. Yaklaşık 15 yıllık süre boyunca zaman zaman düşük yoğunluklu seviyede test edilen Demir Kubbe’nin yüzde 90 oranında roket engellemede başarılı olduğu kamuoyuyla paylaşılmıştır. Demir Kubbe, geçmişte Hamas ve Hizbullah gibi aktörlerin düzensiz füze saldırılarına karşı başarı göstermişti. Ancak İran’ın daha gelişmiş ve koordineli saldırıları, bu sistemin sınırlarını ortaya çıkardı. Tel Aviv ve Hayfa gibi stratejik noktaların hedef alınması ve sistemin bu saldırıların tamamını durduramaması, mit haline gelen Demir Kubbe’nin ciddi bir sınavdan geçtiğini gösteriyor.”

"Öte yandan İran’ın elinde bulundurduğu hipersonik füze olan Fettah füzeleri gibi yeni nesil füzelerin hem niteliksel hem de niceliksel bağlamda ileri seviyede olması İsrail’in hava savunma sisteminin tehditleri önleme tasarlanan başarıyı gösteremeyeceği kuvvetle ihtimaldir."

"Cereyan eden gelişmelere bakıldığında ise Tel Aviv ve Hayfa gibi İsrail’in en önemli ve stratejik yerleşim yerlerinin İran tarafından vurulması Demir Kubbe’nin başarılı bir sınav veremediğini gözler önüne sermektedir."

"Ayrıca her iki tarafta içinde mevcut kriz ve çatışma durumu tırmanma aşamasında olup aktörler tam yoğunluklu bir saldırı evresine geçmemiştir. Dolayısıyla çatışmanın uzaması ve yoğunluğunun artması İsrail’in Demir Kubbe sisteminin füzeleri engelleme kapasitesini yüzde 5’lere kadar düşürebilecek bir gerçekliktir."

Demir Kubbe yüksek maliyetli bir savunma sistemi. İran gibi düzenli orduya sahip bir ülkenin saldırıları karşısında bu sistemin sürdürülebilirliği mümkün mü?

"Her bir bataryanın 100 milyon dolar üzerinde maliyetinin olması gerçeğinden hareketle sistemin gerek düşük yoğunluklu saldırıları bertaraf etme gerekse 100-150 km2’lik alanı koruyabilme yeteneği, Demir Kubbe’nin zayıf yönlerinin başında yer almaktadır."

"Bu sistemin uzun vadeli çatışma veya savaş durumunda maliyetleri de İsrail açısından sürdürülebilir değildir. ABD’nin 2011-2022 yılları arasında bu sisteme 2.6 milyar dolarlık ekonomik desteği meselenin ekonomik maliyetinin ciddiyetini gözler önüne sermektedir."

ABD’nin bu sistemin geliştirilmesindeki payı göz önünde bulundurulduğunda, İsrail’in bu alandaki dışa bağımlılığı ne düzeydedir?

"7 Ekim Aksa Tufanı Operasyonu ve sonrasında gelişen süreçte İsrail’in istihbarat yeteneklerinden, savunma kuvvetlerine kadar askeri kapasitesindeki zayıflıkları, söz konusu devletin başta ABD olmak üzere küresel aktörlerden askeri ve politik destek almadan Ortadoğu jeopolitiğinde sıradan bir orta büyüklükte devlet olacağını belirgin hale getirmiştir. Dolayısıyla İsrail miti ciddi anlamda darbe yemiştir. Bu ise hem maddi unsurlar hem de moral unsurlar bağlamında İsrail lehine olan asimetrik dengenin yavaş yavaş değişmesini beraberinde getirmiştir."

"Çok bariz bir ABD desteği İsrail’in hem saldırgan revizyonizmini tetiklemekte hem de uluslararası sistemin yapısal kurumlarının zafiyetleri ve sınırlıkları Tel Aviv yönetimi tarafından kullanılmaktadır."

Yaşlı çiftten alkışlanacak bağış
Yaşlı çiftten alkışlanacak bağış
İçeriği Görüntüle

Dr. Kadir Ertaç Çelik’e göre, 7 Ekim Aksa Tufanı Operasyonu ve sonrasında yaşananlar, İsrail’in askeri kapasitesinde ciddi zaafların olduğunu ortaya koydu. Bu zaaflar, moral üstünlüğün de İran’a geçmesine neden oluyor.

Dr. Kadir Ertaç Çelik’in analizleri, günümüz çatışmalarında askeri teknolojinin yalnızca bir güvenlik duvarı değil; aynı zamanda uluslararası siyasetteki kırılgan dengelerin de merkezi unsuru haline geldiğini gösteriyor. Özellikle İsrail’in bölgedeki üstünlüğünün sembolü haline gelen Demir Kubbe, İran gibi konvansiyonel ve sofistike füze kapasitesine sahip bir aktör karşısında bu algıyı sürdürebilecek teknik, ekonomik ve moral dirence sahip değil.

İran-İsrail hattında olası bir savaşın yalnızca iki ülkeyi değil, bölgesel ve küresel güvenlik mimarisini etkileyeceği gerçeği, bu değerlendirmede çarpıcı biçimde ortaya konmuş durumda. Çelik’in de dikkat çektiği üzere; Tel Aviv yönetimi bugüne kadar ABD desteğiyle ayakta durabilmiş olsa da, Demir Kubbe’nin geleceği ve İsrail’in gerçek askeri kapasitesi, bundan sonra daha fazla sorgulanacaktır.

Dr. Kadir Ertaç Çelik’e, İsrail-İran gerilimi çerçevesinde Demir Kubbe sistemine dair derinlikli ve yol gösterici değerlendirmeleri için teşekkür ederiz. Gelişmeleri anlamlandırmak adına önemli bir perspektif sunduğu bu değerlendirme, Ortadoğu'daki güvenlik mimarisine dair stratejik tartışmalara katkı sunmaya devam edecektir.

Muhabir: CANSU ACAR