24 Şubat 2022’de başlayan Rusya-Ukrayna savaşı Rusya’nın Ukrayna’ya geniş çaplı askeri harekât başlatmasıyla patlak verdi. Bu savaş Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana görülen en büyük silahlı çatışma olarak nitelendiriliyor. Bu çatışma, 2014 yılında Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesi ve Ukrayna’nın doğusundaki Donbas bölgesinde ayrılıkçı gruplara destek vermesiyle başlayan gerilimlerin tırmanması sonucu ortaya çıktı.
Savaşın üçüncü yılında, Türkiye, Rusya-Ukrayna savaşında sadece bölgesel bir aktör olmaktan öte, küresel dengeleri şekillendiren stratejik bir güç olarak öne çıktı. Savaşın başından itibaren taraflarla kurduğu güçlü diplomatik ilişkiler sayesinde, arabuluculuk misyonunda kritik bir köprü vazifesi gördü. En dikkat çekici adımları arasında, Tahıl Koridoru Anlaşması (2022) söylenebilir. Türkiye, BM ile birlikte Karadeniz Tahıl Girişimi’ni yürüttü. Anlaşma sayesinde Ukrayna’nın limanlarından güvenli şekilde tahıl ihracatı yapıldı.
Yine bu süreçte bölgedeki istikrar için çatışan taraflarla sürekli iletişim halinde oldu. Mart 2022’de İstanbul’da taraflar masaya oturdu. Türkiye, savaşın başından bu yana hem Rusya hem Ukrayna liderleriyle doğrudan iletişim kurabilen nadir ülkelerden biriydi. Ne yazık ki diplomatik ilerleme kaydedilemedi; savaşın seyri nedeniyle görüşmeler tıkandı. Ancak bölgedeki istikrar ve güvenliğin sağlanması için yürüttüğü hassas denge politikası, çatışmanın yayılmasını engellerken, Türkiye’yi uluslararası arenada saygın ve vazgeçilmez bir aktör haline getirdi.
Mahkum Takası ve Esir Değişimi yine Türkiye’nin arabuluculuğunda gerçekleşti. Bu adımlar hem insani diplomasi açısından hem de taraflar nezdinde güven artırıcı rol oynadı. Bu gelişme ise sadece insani bir gereklilikten çok daha fazlasını ifade ediyor. Bu kritik süreç, savaşın tarafları arasında uzun süredir zedelenen güvenin yeniden inşasında hayati bir dönüm noktası oldu. Türkiye, diplomasinin en zor anlarında devreye girerek taraflara barış yolunda güçlü bir mesaj verdi.
Silah ve İnsansız Hava Araçları (SİHA) yine önemli bir adım. Türkiye’nin Ukrayna’ya Bayraktar TB2 SİHA satışları, savaşın başlarında büyük dikkat çekti. Bu durum, Rusya tarafından eleştirilse de Türkiye resmi olarak "devlet değil şirket satışı" şeklinde pozisyon aldı.
Rusya ile Enerji ve Turizm ilişkileri geliştirildi. Türkiye, savaş boyunca Rusya’ya yönelik yaptırımlara katılmadı. Batı'nın tepkisine rağmen enerji işbirliği (Akkuyu NGS, doğalgaz anlaşmaları) sürdü. Rus turist akışı ve finansal ilişkiler devam etti. Bu süreçte Türkiye, hem doğuya hem batıya eşit mesafede durarak, krizden çıkışın anahtarı olduğunu kanıtladı.
Batılı bazı çevrelerin Türkiye’nin yaptırımlara katılmaması ve Rusya ile ekonomik ilişkilerini sürdürmesini eleştirmesine rağmen, Türkiye’nin arabulucu rolü Batı nezdinde stratejik önemini artırdı. Tarafsız kalma çabası kısa vadede önemli diplomatik kazanımlar sağladı; ancak bu denge politikasının uzun vadede sürdürülebilirliği, savaşın gidişatı ve küresel güç dengelerinin nasıl şekilleneceğine bağlı olacak. Türkiye, aynı anda hem NATO içinde etkin kalmayı hem de Rusya ile stratejik ilişkilerini korumayı başardı. Ancak bu hassas denge, olası bir gerilim anında zorluklar yaşanmasına da neden olabilir. Bu sebeple Türkiye’nin gelecekteki dış politika adımları, dengeleri koruma ve krizleri yönetme becerisiyle doğrudan bağlantılı olacaktır.