ABD’de güvenlik ve silahlanma politikalarında yeni bir dönemeçte bulunuluyor. Eski Başkan Donald Trump’ın, “Nükleer silahlarımızı bütün unsurlarıyla test etmek üzere talimat verdim” şeklindeki açıklaması, 1992’den bu yana uygulanan nükleer test moratoryumunun fiilen sona erdirilmesi olasılığını gündeme taşıdı.

Trump, sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımlarda, Rusya ve Çin’in nükleer silah geliştirmede hız kazandığını belirterek ABD’nin “eşit şartlarla testlere başlayacağını” ifade etti. Ancak açıklamada “patlamalı nükleer test mi yoksa sistem ve alt parça testleri mi?” olduğu netleşmedi.

Gözdağı Stratejisi ve Diplomasi Oyunu

Bu çıkış, Trump’ın dış politika ve güvenlik diplomasisi yaklaşımının bir parçası olarak yorumlanıyor. Bazı analistler, bunu Rusya ve Çin’e karşı bir “gözdağı” olarak değerlendiriyor. Trump’ın Güney Kore’deki Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’la görüşmesinden önce yaptığı duyuru, manevranın diplomatik zeminli olduğuna işaret ediyor.

Ancak uluslararası silah kontrol rejimlerinde köklü değişikliğe yol açabilecek bu adım, riskli bir satranç oyununun da ilk hamlesi olabilir.

Küresel İstikrar Açısından Tehlike İşareti

Uzmanlar, ABD’nin nükleer testlere dönmesinin üç ana riski beraberinde getirdiğini vurguluyor:

AB Komisyonu, Putin üzerindeki baskıyı artırmak amacıyla yeni önlemler üzerinde çalışmayı sürdürdüklerini açıkladı
AB Komisyonu, Putin üzerindeki baskıyı artırmak amacıyla yeni önlemler üzerinde çalışmayı sürdürdüklerini açıkladı
İçeriği Görüntüle
  • Silah Yarışı: Deneme moratoryumunun sona ermesi halinde, Rusya ve Çin gibi ülkelerin de karşılık verme motivasyonu artabilir.

  • Silah Kontrol Rejiminin Zayıflaması: 1996 yılında açılmasına rağmen yürürlüğe girmemiş olan Kapsamlı Nükleer Test Yasağı Antlaşması (CTBT) gibi mekanizmalar daha da geçersiz hale gelebilir.

  • Stratejik Güvenlik Paradoksu: Testler, caydırıcılık için planlanabilirken yanlış hesapların ve kazaların riskini artırabilir; bu da nükleer tabanın kırılganlığına yol açabilir.

ABD İç Politikası ve Kongre Tepkileri

ABD’de Kongre içinden de yoğun tepkiler yükseldi. Senatör Edward Markey, testlere yönelen fonları engelleyecek yasa teklifleri sunarken, sivil toplum kuruluşları bu kararın “salakça” olduğunu ve dünya için büyük bir tehlike yarattığını belirtti.

İç politikada, bazı Cumhuriyetçiler bu hamleyi “güçlü liderlik” olarak görürken; Demokratlar nükleer dalışın başladığı yönünde uyarılarda bulundu. Bu durum, ABD’nin nükleer stratejisinin ve savunma bütçesinin önümüzdeki dönemde nasıl şekilleneceği konusunda belirsizlik yaratıyor.

Sonuç: Stratejik İstikrar mı, Yeni Kırılma mı?

Trump’ın nükleer test çağrısı, artık yalnızca silah kapasitesiyle sınırlı değil; küresel güvenlik mimarisi, diplomasi normları ve dünya düzeninin temelleriyle yüzleşiyor. Bu açıklama, gözdağı siyaseti olarak okunabileceği gibi, eğer uygulanırsa tarihsel bir kırılma noktası anlamına da gelebilir.

Uluslararası toplumun, özellikle nükleer silah sahibi ülkelerin, bu hamleye nasıl karşılık vereceği, önümüzdeki yıllarda stratejik istikrarın yönünü belirleyecek.

Muhabir: DİLRUBA KOÇAK