ABD'nin İsrail Büyükelçisi, Müslüman ülkelerin Filistin'i kendi topraklarında kurması gerektiğini söyledi
ABD'nin İsrail Büyükelçisi, Müslüman ülkelerin Filistin'i kendi topraklarında kurması gerektiğini söyledi
İçeriği Görüntüle

İsrail'in Filistin'e yönelik askeri eylemleri, savaş suçları açısından ciddi bir tartışma konusudur. Uluslararası hukuk, özellikle Cenevre Sözleşmeleri, savaş suçlarının cezalandırılabilir bir suç olduğunu açıkça belirtmektedir. Savaş suçları, sivil halka yönelik zulüm, orantısız güç kullanımı, işkence, zorla kaybetme ve çocukların asker olarak kullanılması gibi ciddi suçları kapsamaktadır.
Filistinlilerin savaş suçları ve insan hakları ihlalleri konusunda başlattığı kampanyaların odağında, İsrail ordusunun bireyleri hedef alması, sivillere yönelik işlediği şiddet ve sivillerin yaşadığı mağduriyetler yer alıyor. Uluslararası insan hakları örgütleri, İsrail'in işgal altındaki Filistin topraklarında gerçekleştirdiği bazı askeri operasyonları savaş suçu olarak değerlendiriyor.
İsrail’in Gazze ve Batı Şeria gibi bölgelerdeki sivillere yönelik orantısız güç kullanımı, hedef gözetmeksizin yapılan hava saldırıları, altyapıların yıkılması ve sivillerin ölümüne yol açan saldırılar, uluslararası savaş hukuku çerçevesinde ciddi ihlaller olarak değerlendiriliyor. Gazze’deki bombardımanlar, hastanelerin, okulların, camilerin yıkılması, barınma alanlarının hedef alınması gibi durumlar, uluslararası insani hukukun ihlali olarak öne çıkmaktadır. Savaşın en büyük mağdurları, kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olmaktadır.
Savaş hukukuna aykırı olan savaş taktikleri de yani gereksiz yere büyük hasara yol açan ya da sivillerin ölümünü öngören saldırılar Filistinlilerin yaşamını doğrudan etkilemeye devam etmektedir. İsrail-Filistin çatışması, yıllardır süregelen bir sorun olmasına rağmen, uluslararası toplumun çözüm arayışları her geçen yıl daha da derinleşmektedir. Diplomatik yollar ve barış görüşmeleri, her iki taraf için de zorlayıcı ve karmaşık bir süreç olmuştur.
Ancak, İsrail'in, ABD ve bazı Avrupa ülkelerinin politik desteği sayesinde, bugüne kadar uluslararası cezai sorumluluklardan kaçmayı başarmıştır. Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Birliği (AB) gibi uluslararası kuruluşlar, İsrail'in savaş suçlarına karşı çağrılarda bulunmuş, ancak herhangi bir cezai yaptırım ya da somut adım atılmamıştır. Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC), Filistin topraklarındaki savaş suçlarına ilişkin araştırmalar yapmayı sürdürüyor. Ancak, İsrail hükümeti ICC’nin yetkisini tanımadığını açıkladı ve bu da soruşturmalara yönelik büyük bir engel teşkil etti. ICC, İsrail hükümetini ve ordusunu Filistinlilere yönelik gerçekleştirdiği suçlar nedeniyle savaş suçu işlemekle suçlamaktadır.
Sonuç olarak, İsrail'in Filistin'e yönelik eylemleri, uluslararası savaş hukuku ve insan hakları açısından ciddi ihlaller teşkil etmektedir. İsrail’in orantısız güç kullanımı ve sivillere yönelik saldırıları, savaş suçu olarak değerlendirilmektedir. Ancak, İsrail’in güçlü dış destekleri ve uluslararası kuruluşların yetersiz tepkileri, adaletin sağlanmasını engellemektedir. Filistin halkının yaşadığı mağduriyetlerin sona ermesi için uluslararası toplumun daha etkin adımlar atması gerekmektedir. Ancak, bugüne kadar gerçekleşen uluslararası tepkilerin çoğu sadece kınamalarla sınırlı kalmış, ciddi bir yaptırım ya da cezai işlem uygulanmamıştır. Savaş suçları ile ilgili sorumluluğun üstlenilmesi, yalnızca Filistin halkı için değil, tüm dünya için adaletin sağlanabilmesi adına önemli bir adım olacaktır.

Editör: Mehmet Aytaç ÇOKOY