Kan pıhtılaşması ya da tıbbi adıyla tromboz, kanın damar içinde pıhtılaşarak akışı engellemesi sonucu ortaya çıkan ciddi bir sağlık sorunu olarak tanımlanıyor. Normal şartlarda vücut, bir yaralanma durumunda kanamayı durdurmak için pıhtı oluşturur. Ancak bu süreç, herhangi bir yara olmaksızın damarın içinde gerçekleştiğinde hayati tehlike taşıyan damar tıkanıklıklarına yol açabilir.
Uzmanlara göre trombozun en önemli nedenlerinden biri hareketsiz yaşam tarzı. Uzun süre oturmak, seyahat etmek veya yatak istirahatinde bulunmak, bacak damarlarında kan akışının yavaşlamasına ve pıhtı oluşumuna zemin hazırlıyor. Bunun yanı sıra sigara kullanımı, obezite, hormonal ilaçlar (özellikle doğum kontrol hapları), genetik yatkınlık ve bazı kalp-damar hastalıkları da tromboz riskini artırıyor.
Tromboz genellikle derin ven trombozu (DVT) ve pulmoner emboli olarak iki şekilde görülüyor. Derin ven trombozu, genellikle bacaklardaki toplardamarlarda pıhtı oluşmasıyla ortaya çıkar. Bu pıhtı, yerinden koparak akciğere ulaştığında pulmoner emboliye neden olabilir ve bu durum acil tıbbi müdahale gerektirir.
Trombozun belirtileri arasında;
-
Bacaklarda ağrı, şişlik veya sıcaklık hissi,
-
Deride morarma veya kızarıklık,
-
Ani nefes darlığı, göğüs ağrısı,
-
Hızlı kalp atışı ve baş dönmesi yer alıyor.
Erken tanı ve tedavi, trombozun ölümcül sonuçlarını engellemede büyük önem taşıyor. Bu nedenle özellikle risk grubunda bulunan kişilerin düzenli doktor kontrolünden geçmesi, uzun süre hareketsiz kalmaktan kaçınması ve sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemesi öneriliyor.
Uzmanlar ayrıca, yeterli su tüketiminin ve düzenli egzersizin pıhtı oluşumunu önlemede etkili olduğunu vurguluyor. Gelişmiş tedavi yöntemleri arasında kan sulandırıcı ilaçlar ve gerektiğinde cerrahi müdahaleler bulunuyor.
Tromboz, çoğu zaman sessiz ilerleyen ancak sonuçlarıyla yaşamı tehdit eden bir hastalık olarak dikkat çekiyor. Erken fark edilmesi durumunda ise kalıcı hasarların ve ani ölümlerin önüne geçmek mümkün.