Anlatılanlara göre, Kapadokya topraklarında hüküm süren bir kralın kızı, sarayın baskıcı hayatına rağmen halktan bir çobana âşık olur. Aralarındaki sevdaya karşı çıkan kral, kızını zorla başka biriyle evlendirmek ister. Ancak prenses, sevgilisinden vazgeçmez ve birlikte saraydan kaçarlar. Yıllar sonra bir çocukları olur.
Kraliyet askerleri, izlerini sürerek üç kişilik aileyi vadide bulur. Genç kadın, ailesiyle birlikte yakalanıp cezalandırılmamak için Tanrı’ya dua eder ve “Bizi taşa çevir, ama ayırma” diye yalvarır. Duaları kabul olur; üçü birlikte peribacalarına dönüşür.
O günden bu yana, Ürgüp’te yanyana duran bu üç peribacası; anne, baba ve çocuk figürü olarak görülür. Doğanın elleriyle yoğrulmuş bu taşlar, hem sevdanın hem de fedakârlığın sessiz tanığıdır.
Kapadokya’nın simge noktalarından biri haline gelen Üç Güzeller, her yıl binlerce yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği bir anıt gibi yükseliyor. Fotoğraf karelerinde arka planı süsleyen bu üç yapı, aslında binlerce yıllık aşkın sessiz anlatıcısı olarak bölgenin ruhunu yansıtmaya devam ediyor.