İSTANBUL(AA)-AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, küresel piyasalar, yılın ilk yarısında ABD yönetiminin korumacı politikaları kapsamında uyguladığı tarifelerin ekonomi üzerindeki olası etkilerine ilişkin belirsizlikler başta olmak üzere, jeopolitik gerilimler ve merkez bankalarının projeksiyonlarına dair değişen öngörülerle dalgalı bir seyir izledi.
ABD Başkanı Trump'ın değişken ticaret politikaları ve ABD Merkez Bankasının (Fed) gevşeme döngüsüne yönelik belirsizlikler de yatırımcıların risk iştahını baskılayan unsurlar arasında yer aldı.
Bunun devamında haziranda şiddetlenen Orta Doğu’daki tansiyon ve Çin ile ABD arasındaki müzakereler piyasaların yönü üzerinde etkili oldu. Bu süreçte, güvenli liman varlıklarına yönelim öne çıkarken, güvenli liman olarak kabul gören altının ons fiyatı 3 bin 500 dolara ulaşarak tarihi zirvesini test etti.
Ancak yılın ikinci yarısına girilirken, jeopolitik risklerin azalması ve ABD yönetiminin tarifeler konusunda uzlaşmaya açık tavrı, küresel piyasalar için daha olumlu bir tablo çizilmesine zemin hazırlıyor.
"Trump, tarifeler yoluyla ABD'nin bütçe açığını düşürmenin yollarını arıyor"
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Ahlatcı Portföy Genel Müdürü Tonguç Erbaş, yurt dışı piyasalar ile ilgili ABD Başkanı Trump'ın aralık ve ocak ayları başında söylemleriyle piyasayı yönlendirdiğine dikkati çekti.
Trump'ın, tarifeler yoluyla ABD'nin bütçe açığını düşürmenin yollarını aradığına işaret eden Erbaş, "Dünyada en fazla altın rezervine sahip ülke ABD olmasından kaynaklı ons altın fiyatının yüksek kalması borçluluk için rezerv değeri açısından bir gösterge görevi görüyor. Netice itibarıyla gelinen noktada çok hızlı aksiyon aldı. Coğrafi bölgelerle ilgili talepleri olduğu yönünde açıklamaları oldu, tarifeler konusunda adımlar attı. Bütün bunları çok hızlı ve yüksek tansiyonla yaptıktan sonra çok hızlı şekilde geri çekildi. İsrail-İran çatışmasında da bunu benzer bir politika gördük." diye konuştu.
Erbaş, ABD yönetiminin son dönemde uyguladığı politikaların küresel piyasalarda doların değer kaybına yönelik stratejiler içerdiğini belirterek, Trump'ın attığı adımların doların zayıflamasına neden olurken, bu durumun ABD ekonomisinin lehine gibi gözüktüğünü ifade etti.
Doların zayıfladığını söyleyen Erbaş, "Dolar, yaklaşık son 50 yılda en hızlı değer kaybını yılın ilk yarısında kaydetti. Tarifeler ile ilgili tahmin ediyorum orta yol bulabileceği şekilde anlaşma yapacak, diğer taraftan jeopolitik risklerin giderilmesi konusunda da orta vadeli bir planı var olduğunu düşünüyorum." dedi.
ABD Başkanı Trump'ın, Fed'in faizi indirmesini istediğini ama Fed Başkanlığı konusunda erken bir değişiklik girişiminde bulunmayacağını tahmin ettiğini dile getiren Erbaş, şunları kaydetti:
"Fed'in eylül ayında gerçekleştireceği toplantıda faiz indirimi yapacağını düşünüyorum. Hatta bu yıl toplamda iki adet faiz indirimi olacağını düşünüyorum. Fed tarifelerin etkisini görmek istiyor. Bu nedenle tarifelerde Trump'ın daha orta yol bulucu bir stratejisi ile devam edeceği beklentime paralel, Fed’in bu gelişmeyi enflasyonda tarife etkisinin sınırlı kalacağını düşünerek, ekonomiyi canlandırmak adına faiz indirimlerine tekrar başlayabilir. Beklenmedik bir risk unsuru yaratan gelişme olursa bir toplantı faiz indirimini öteleyebilir."
Erbaş, yıla başlarken Trump'ın politika belirsizliği, genel borçluluk oranları ve jeopolitik risklerin temel gündemler olduğunu, Trump'ın politika belirsizliği ve jeopolitik risklerin genel anlamıyla piyasa tarafından fiyatlandığını belirterek, borçluluk meselesinin ise genel olarak ülkelerin faiz seviyeleri ve hangi seviyede ne kadar süre kalıcılık sağlayacağı ile ilgili olacağını söyledi.
Tahvil piyasasına ilişkin ise çok uzun zamandır çeşitli nedenlerle özellikle güvenli liman özelliği veya ABD ekonomisine ilişkin endişelerle aşağı ve yukarı yönlü hareketler izlendiğine değinen Erbaş, ABD'nin 10 yıllık tahvil faizinin bu yıl sonunda yüzde 4'ün altında yüzde 3,85 seviyelerinin tekrar görülebileceğine işaret etti.
"Yılın ikinci yarısında gümüşü daha şanslı görüyorum"
Erbaş, portföy yönetim şirketlerinin gelecek 5 yılda daha fazla öne çıkmasını beklediğini ifade ederek, geçen yıldan bu yıla doğru, anlık değişebilen risklerin artması nedeniyle kurumları portföy yönetiminde altın ağırlıklarını artırmaya yönelttiğini belirtti.
Söz konusu durumun yurt içi portföy yönetim şirketlerinde de görüldüğüne işaret eden Erbaş, "Altın yatırımını seven geleneksel kitle Türkiye'de çok fazla. Altın birikimlerini uzun yıllar taşımaya devam eden kurumsal ve bireysel yatırımcılar var. Yurt dışında yıla başlarken belirsizlikler altına olan talebi net olarak artırdı. Yani bir korumacı psikolojisine büründüler. Nerede kendilerini güvenli sayıyorlarsa varlıklarını o noktada bulundurdular. Tahvil piyasasına bence tahmin ettiğimizden ya da beklediğimizden daha az bir teveccüh oldu. Özellikle geçtiğimiz 8 ay boyunca ki faizler aşağı gelmesine rağmen." şeklinde konuştu.
Yılın ikinci yarısında gümüşü daha şanslı gördüğünü ifade eden Erbaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Büyük merkez bankaları faiz oranlarını indirirse ve büyüme canlanma eğilimi gösterirse, şu an kritik bir seviyede. Uzun yıllar yatay gitti, şimdi bu yataylığı yukarı yönlü kırmaya çalışıyor. Gümüş hem güvenli liman olarak bir alternatif olabilir hem de bu büyüme ivmelenmesi içinde bir fiyat avantajı sağlayabilecek bir ürün olarak öne çıkabilir. Dolayısıyla tahvil ve hisse senedi piyasalarını daha şanslı görüyorum. Altın bir süre daha yatay kalabilir. Petrol ve buna dayalı ürünler veya yatırımlar yıl sonuna kadar bant fiyatlaması içinde kalabilir."
Piyasaların yılın ilk yarısında yaşanabilecek bütün olumsuzları ekseriyetle yaşadığını belirten Erbaş, "Yıl sonuna doğru geçtiğimiz 6 aydan daha iyi yerlerde olacağımızı düşünüyorum. Yani yılın ikinci yarısında riskli varlıklara artan bir yönelim izleyebiliriz." dedi.
"TCMB'den 350 baz puanlık bir indirim bekliyorum"
Tonguç Erbaş, küresel piyasalardaki mevcut risklerin ve fırsatların paralelinde yurt içi piyasaların Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) 24 Temmuz'da açıklanacak para politikası kararına odaklandığını hatırlattı.
Bu noktada, TCMB Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında ani bir gelişme olmazsa 350 baz puanlık bir indirim yapılmasını beklediğini söyleyen Erbaş, "Merkez Bankası piyasayı şaşırtmak ve agresif karar almak istemiyor. Bir sonraki toplantıda da 250 baz puan indirebilir. Yıl sonu faiz oranının yüzde 35'lerde olmasını bekliyorum." diye konuştu.
Erbaş, küresel ekonomide yıl sonu büyüme tahminlerinin geri çekilmesinin Türkiye'ye olası yansımalarına ilişkin açıklamalarda bulundu.
Ekonominin soğumasının dengeleme açısından zor bir durum olduğuna dikkati çeken Erbaş, sanayi veya reel sektörün zor bir dönemden geçtiğini belirtti.
Erbaş, küresel ekonominin beklendiği kadar soğuma potansiyeli içinde olacağını tahmin etmediğini kaydederek, "Hatta yılın ikinci yarısında eğer şu 1-2 ay içinde tarifeler ve Fed'in politikası biraz daha netleşirse küresel piyasalar içinde daha yüksek büyüme oranları revizyonu geleceğini tahmin ediyorum. Küresel soğumanın da çok fazla bizim üzerimizde etkisi olacağını zannetmiyorum." dedi.