Mehmet Uçum, geçiş süreci hukukuna ilişkin tartışmalara dair yeni bir değerlendirme yaparak sosyal medya hesabı üzerinden bir paylaşımda bulundu.

Uçum, geçiş sürecinin bir “demokrasi pazarlığı” olarak görülmesinin kökten yanlış olduğuna dikkat çekerek, geçiş süreci hukukunun kapsamının net çizgilerle belirlenmesi gerektiğini ifade etti. Buna göre geçiş süreci hukuku; münfesih terör örgütünün aktif ve destek unsurlarına yönelik soruşturma, kovuşturma ve infaz düzenlemeleri ile toplumla bütünleşme başlıklarıyla sınırlı tutulmalı. Genel hukuk reformları ve demokrasiyi geliştirmeye yönelik kapsamlı düzenlemelerin ise geçiş sürecinden sonraki dönemin gündemi olması gerektiğini belirtti.

“GEÇİŞ SÜRECİ DEMOKRASİYİ ERTELEMEK DEĞİLDİR"

Uçum, bu yaklaşımın demokrasiyi geliştirme hamlelerinin ertelendiği şeklinde yorumlanmaması gerektiğinin altını çizdi. Geçiş sürecinin bizzat kendisinin demokratik siyaset alanını genişleten tarihi bir gelişme olduğunu vurgulayan Uçum, buna rağmen kapsamlı demokrasi ve hukuk reformlarının tüm şartlarının geçiş süreci tamamlandıktan sonra oluşacağını ifade etti.

İstanbul’da Gazze diplomasisi: MİT Başkanı Kalın, Hamas heyetiyle görüştü
İstanbul’da Gazze diplomasisi: MİT Başkanı Kalın, Hamas heyetiyle görüştü
İçeriği Görüntüle

Komisyon raporunun sistematik ve içerik açısından rehber niteliği taşıyacağını belirten Uçum, raporda dinleme tespitleri, geçiş süreci hukuk politikası ve demokrasiyi geliştirme perspektifi olmak üzere üç ana temanın öne çıkabileceğini dile getirdi. Bu süreçte en geniş toplumsal mutabakatın sağlanmasının hayati önemde olduğunu vurguladı.

“HUKUKİ STATÜLER MEVCUT POZİTİF HUKUKA GÖRE BELİRLENMELİ"

Geçiş süreci hukukunun kapsamına girecek kişiler bakımından mevcut pozitif hukuk sisteminde tanımlı statülerin (şüpheli, sanık, hükümlü gibi) esas alınmasının zorunlu olduğunu belirten Uçum, farklı ve yeni statüler tarif etmeye yönelik çabaların sürece zarar vereceğini kaydetti. Ayrıca yapılacak yasal düzenlemelerin anayasa aykırılığı iddiası doğuracak hükümler içermemesi gerektiği uyarısında bulundu.

Uçum, geçiş sürecinin dili ve önerileri konusunda başta münfesih örgütün tüm unsurları ve DEM temsilcileri olmak üzere herkesin sorumluluk taşıdığını belirterek, kimden gelirse gelsin gerçekçi olmayan ve en üst perdeden dile getirilen taleplerin toplumsal rıza zeminini tahrip edeceğini söyledi.

“DEVLETİ DÜŞMANLAŞTIRAN DİL KABUL EDİLEMEZ"

Geçiş sürecini yöneten devleti düşmanlaştıran bir dilin asla kabul edilemeyeceğini vurgulayan Uçum, imkânsız taleplerin gündeme getirilmesinin süreci aksatmaktan başka bir sonuç doğurmayacağını ifade etti. Süreci sabote etmeye yönelik girişimlere karşı açık ve net bir tavır alınması gerektiğini belirten Uçum, 27 Şubat çağrısının tüm unsurlar açısından bağlayıcı olduğunu, Suriye bağlamında ise 10 Mart mutabakatına mutlak uyumun şart olduğunu dile getirdi.

“BU TARİHİ FIRSAT HEBA EDİLMEMELİ"

Uçum, geçiş sürecinin sabote edilmemesi gerektiğini vurgulayarak, bugün mümkün olmayan ya da ilerleyen dönemde gündeme gelebilecek konuların şimdiden şart koşulmasının süreci baltalayacağına dikkat çekti. Her türlü ırkçı yaklaşım ve nefret söylemine her dönem olduğu gibi bu dönemde de kararlılıkla karşı çıkılması gerektiğini belirtti.

Geçiş sürecinin başarıyla tamamlanması halinde huzur ve güvenin kalıcı hale geleceğini ifade eden Uçum, Türkiye’nin birlik ve bütünlüğüyle uyumlu olmak kaydıyla birçok konunun ilerleyen dönemde tartışılabileceğini söyledi. Bugün yapılacak her açıklamanın, kullanılacak her dilin geçiş sürecinin ruhuna uygun olması gerektiğini vurgulayan Uçum, sürecin başarısının ancak bu anlayışla mümkün olacağını kaydetti.

Muhabir: AYSUN TEKİN ERKAN