Mona Lisa’nın ardındaki gizemli kadın figürünün, Floransalı bir tüccarın eşi Lisa Gherardini olduğu düşünülüyor. Eserin İtalyanca adı olan La Gioconda, hem bu soyadıyla hem de “neşeli kadın” anlamıyla çifte bir gönderme içeriyor. Yine de bazı sanat tarihçileri tablodaki yüzün aslında Leonardo’nun hayal gücünün bir ürünü ya da otoportre olabileceğini savunuyor.
Mona Lisa’yı bu denli özel kılan yalnızca kimliği değil; yüzündeki ifade de yıllardır tartışma konusu. Hafifçe yukarı kıvrılan dudakları, izleyiciye göre değişen bakış açısıyla gülümsemenin gizemli bir şekilde var olması ya da kaybolması, tabloyu sıradışı yapan en belirgin özelliklerden biri.
“Mona Lisa”, 20. yüzyıldan itibaren yalnızca sanat dünyasında değil, popüler kültür, edebiyat, sinema ve reklamcılıkta da sıkça kullanılan bir sembol hâline geldi. 1911’de Louvre’dan çalınması ve 2 yıl boyunca kayıp kalması, ününü daha da artırdı. Bugün, koruma camı ardında ve yüksek güvenlik altında sergilenen tablo, adeta dünyanın en ünlü yüzü konumunda.
Mona Lisa, yalnızca bir portre değil; tarih boyunca insan bakışının, estetiğin ve merakın sınırlarını zorlayan bir başyapıt.
Leonardo’nun dehası, kadının gözlerinde ve gülümsemesinde ölümsüzleşiyor.