Geleneksel halk oyunları, sözlü anlatımlar, mutfak kültürü, el sanatları, bayramlar ve inanç temelli ritüeller… Bunların hepsi, bir milletin ruhunu ve kimliğini yansıtan değerlerdir. İşte bu değerler, Somut Olmayan Kültürel Miras (SOKÜM) başlığı altında tanımlanır. Türkiye’de ve dünyada kültürel çeşitliliği koruma amacıyla kullanılan bu kavram, UNESCO’nun 2003’te kabul ettiği “Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi” ile resmi bir boyut kazanmıştır.
SOKÜM, sadece geçmişin hatırası değil; yaşayan, gelişen ve toplumsal aidiyeti pekiştiren bir olgudur. Bu kapsamda aşık edebiyatı, ebru sanatı, meddah gösterileri, nevruz kutlamaları, meslek folkloru ve geleneksel mutfak kültürü gibi pek çok öğe değerlendirilir. Türkiye’nin de taraf olduğu UNESCO sözleşmesi sayesinde, bu mirasların kaybolmadan belgelenmesi, yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılması hedeflenmektedir.
Aynı zamanda yerel halkla yapılan çalışmalar, belgeleme projeleri ve müzelerdeki temsillerle SOKÜM’in toplumsal bellekteki yeri canlı tutulur. Özellikle yerel halk bilimi uzmanları, araştırmacılar ve kültürel miras gönüllüleri, SOKÜM öğelerinin tespiti ve korunmasında aktif rol üstlenir.
Kültür yalnızca taşla, toprakla, anıtla değil; insanla, gelenekle, sözle yaşar. SOKÜM, bu yaşanmışlığın belleğidir.