Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, diğer ülkelerden alınan kanunlarla 2000'li yıllara kadar gelindiğini, 2000'li yıllardan sonra kanunların da millileştiğini söyledi.
Tunç, Antalya'da Türkiye Yüzyılı Buluşmaları programı kapsamında Kundu Turizm Bölgesi'ndeki bir otelde avukatlarla bir araya geldi.
Yargının iddia, savunma ve hüküm olmak üzere üç sacayağı üzerinde bulunduğunu ve avukatlık mesleğinin de savunma ile bunların arasında yer aldığını belirten Tunç, yargıda biri eksik olduğunda o devletin hukuk devleti olamayacağını ifade etti.
Avukatların hakim, savcı gibi yargının olmazsa olmazları olduğunu vurgulayan Tunç, "Avukatlık mesleğini ne kadar kaliteli hale getirirsek yargılamanın kalitesi de o kadar artar ve vatandaşlarımızın da adalete güveni o kadar artar ve hukuk devleti gerçekleşmiş olur. Dolayısıyla meslektaşlarımıza biz önem veriyoruz." dedi.
Bu yıl açıklanan yargı reformu strateji belgesinin 264 hedefi bulunduğunu dile getiren Tunç, bunların içerisinde avukatlık mesleğinin daha da güçlendirilmesine yönelik çalışmaların da olduğunu kaydetti.
Avukatların beklentilerinin birçoğunu belgeye aldıklarını aktaran Tunç, "Adli yardım ödenekleri birikmişti. Onların ödemelerini gerçekleştirdik. Orada bir yasal düzenleme gerekti ve o yasal düzenlemeyi de hayata geçirerek o ödemeleri gerçekleştirdik. Yine uzlaştırma müessesesinin sadece hukukçular tarafından gerçekleştirilebilmesiyle ilgili düzenlemeyi hayata geçirdik." diye konuştu.
Bakan Tunç, iş yoğunluğunu önlemek için yeni mahkemeler kurduklarını, iş yoğunluğunun olduğu yerlere hakim ve savcı atamaları yapıldığını belirtti.
- Kanunlar millileşti
Yargının adaleti tecelli etmek için 3 önemli unsura ihtiyacı olduğunu anlatan Tunç, şunları söyledi:
"Birisi ihtiyaca cevap veren mevzuat, diğeri fiziki mekanlar ve insan unsuru, hakim, savcı, avukat. Üçü de önemli. AK Parti iktidarları döneminde özellikle mevzuatın geliştirilmesi ve ihtiyaca cevap veren bir mevzuata kavuşmamız anlamında çok büyük mesafeler aldık. Temel kanunlarımızın tamamı değişti. Burada genç meslektaşlarımız var. Onlar yeni kanunlarla işe başladılar ama özellikle tecrübeli arkadaşlarımız eski kanunlarla başlamışlardı mesleğe. Sonrasında kanunlar yenilendi. O eski kanunlarımız bizim iktibastı. Yani dışarıdan almaydı, tercümeydi. İşte İsviçre'den, Almanya'dan, Fransa'dan aldığımız kanunlarla biz 2000'li yıllara kadar geldik. 2000'li yıllara geldiğimizde hükümetlerimiz dönemiyle beraber millileşti kanunlarımız. Nasıl 'milli sanayi', 'milli teknoloji hamlesi' ve 'milli savunma' diyoruz. Dolayısıyla kanunlarımızda da özellikle kendi akademisyenlerimizin katkısıyla, kendi hukukçularımızın, meclisimizin onayladığı kanunlarla ticaret kanunundan tutun da ceza kanunlarına varıncaya kadar, borçlar kanunu özellikle usul kanunlarımızın tamamı bu dönemde yenilendi."
Yenileme sürecinin bitmediğini belirten Tunç, gelişen ihtiyaçların, teknolojilerin, yeni suç tiplerinin, bilişim suçlarının, nüfus artmasının farklı sorunlara neden olduğunu ve bunlara karşı da mevcut kanunlarda yeni değişiklik ihtiyaçları oluştuğunu kaydetti.
Hakim ve savcıların da taleplerini değerlendirdiklerini aktaran Tunç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Adliyeleri ziyaret ettiğimiz zaman hakim ve savcılarımıza şunu diyoruz. Eğer kürsüde bir kanunu uygularken o kanunun vicdanınıza ters geldiğini anlıyorsanız, düşünüyorsanız ve uygularken 'keşke şöyle düzenlenseydi' diyorsanız, anayasaya aykırılık iddiasında bile bulunmanıza ihtiyaç yok, bize bildirin. Adalet Bakanlığı Mevzuat Genel Müdürlüğü zaten bunun için kurulmuş. Bunun çalışmasını yaparız. Milletvekillerimize talepte bulunuruz. Deriz ki 'bu kanun şu şekilde düzeltilmesi lazım.' Yani Anayasa Mahkemesi süreçlerini bile beklemeden biz bunları daha hukuka uygun hale getiririz. Çünkü hukuk demek kanun demek değil. Dolayısıyla hukuka uygun kanunlar olması lazım. Bu anlamda avukatlarımız da karşılaştıkları sorunlarda mutlaka bize ulaşabilirler. Görüşleriniz önemli. Uyguladığınız özellikle karşılaştığınız zorluklar bu idari uygulamalarla da ilgili olabilir, mevzuatın iyileştirilmesi anlamında da olabilir. Bu konuda özellikle avukat meslektaşlarımızdan öneriler bekliyoruz."
- "Yapay zeka dönemine geçtik"
Bakan Tunç, fiziki imkanlar ve dijitalleşme konusunda da çok mesafe alındığını, yapay zeka dönemine geçildiğini, birçok meslektaşının yapay zeka kullanmaya başladığını anlattı.
Yapay zeka kullanımının sağladığı avantajlardan bahseden Tunç, şöyle devam etti:
"Herkes yararlanırken özellikle hukuk alanında yapay zekadan yararlanmamız lazım. Tabii bunu yaparken bizim UYAP sistemimiz siber güvenlik anlamında çok güvenilir bir sistem. Dolayısıyla sürekli testten geçen istihbarat teşkilatlarımızın sürekli koruduğu, kolladığı önemli bir sistem. Dolayısıyla bizim kendi milli yazılım mühendislerimiz, kendi kadromuz içerisinde çalıştırdığımız sözleşmeli çalıştırdığımız, tabii onları kamuda tutmak kolay değil. Çünkü özel sektör onları istiyor. Biz onları hakim savcının kat kat yüksek maaşıyla istihdam ediyoruz. Ve onların geliştirdiği yazılımlar doğrultusunda yargıda yapay zekayı da inşallah hizmete alacağız. Burada yargıda yapay zeka deyince kürsüde karar verecek olan hakim ve savcılarımız ve avukatlarımız orada insan unsuru önemli ama bir destek unsuru olarak kalem personele destek unsuru olarak yapay zekayı önümüzdeki günlerde daha çok kullanacağız. Yapay Zeka Şube Müdürlüğü kurduk, Bilgi İşlem Genel Müdürlüğümüz kapsamında. Dijitalleşme önemli. Bunu önemsiyoruz."
Hakim, savcı yardımcılığı sistemine geçildiğini hatırlatan Tunç, iki sınav yaptıklarını ve şu anda 2 bin 76 hakim, savcı yardımcısının bulunduğunu belirtti.
Yargıda atılan adımların meyvelerinin de görülmeye başlandığını dile getiren Tunç, "Geçen sene 13 milyon 900 bin karar verdi yargı teşkilatı. Ondan önceki sene 12 milyon küsur. Ondan önceki sene yine 12 milyon. Dolayısıyla her yıl karar sayısında bir artış söz konusu. Devreden dosya sayısında artış söz konusu değil. 3 yıldır 11 milyon civarında devreden var. Devredenden fazla karar verildiğine göre burada birikmiş iş yükünün de yavaş yavaş azaltıldığını görüyoruz." ifadelerini kullandı.