Avrupa’da son dönemde hız kazanan “Filistin’i tanıma” girişimleri, kıtanın Orta Doğu politikalarında tarihi bir dönüşümü işaret ediyor. Birçok Avrupa ülkesi, uzun yıllardır ertelenen bu adımı atarak Filistin Devleti’ni resmen tanıdıklarını açıklarken, bazıları ise henüz temkinli bir yaklaşım sergiliyor. Bu gelişme, hem Avrupa-İsrail ilişkilerinde hem de Avrupa Birliği’nin dış politika yönelimlerinde yeni tartışmaları gündeme getirdi.

Tanınma Kararının Arka Planı
Avrupa ülkelerinin bu yöndeki kararlarında birkaç önemli faktör öne çıkıyor:

Diplomatik Etkiler
Filistin’in tanınması, kısa vadede diplomatik ilişkilerde yeni gerilimler doğurabilir. İsrail hükümeti bu adımları sert şekilde eleştirirken, Avrupa ile ilişkilerde gerginlik yaşanması muhtemel. Buna karşılık Filistin yönetimi, Avrupa’dan gelen bu desteği siyasi meşruiyetin güçlenmesi açısından tarihi bir kazanım olarak görüyor.

Uluslararası Dengelere Yansımaları

  • AB’nin Rolü: Avrupa Birliği, bu süreçte ortak bir tavır sergileyemese de, bazı üye ülkelerin attığı adımlar AB’nin dış politikada daha etkin bir aktör olabileceği sinyalini verdi.

  • ABD ile İlişkiler: ABD’nin geleneksel olarak İsrail yanlısı tutumu ile Avrupa’nın değişen yaklaşımı arasında bir mesafe oluşması, Batı ittifakı içinde farklılıkları artırabilir.

  • Bölgesel Etkiler: Avrupa’daki bu gelişmeler, Arap dünyasında olumlu karşılanırken, barış sürecinde yeni bir ivme yaratma potansiyeli taşıyor.

Uzman Görüşleri
Siyaset bilimciler, Avrupa’nın Filistin’i tanımasının tek başına çözüm getirmeyeceğini, ancak barış sürecinde psikolojik ve diplomatik bir eşik anlamına geldiğini vurguluyor. Bu adımların, uluslararası toplumda Filistin meselesine bakışın köklü bir değişim yaşadığını gösterdiği ifade ediliyor.

Avrupa’nın attığı bu adımlar, hem bölgesel barış çabaları hem de küresel diplomaside önümüzdeki dönemin en çok tartışılacak başlıkları arasında yer alacak gibi görünüyor.

Muhabir: Cansu Acar