Türk dünyasının kalbine işleyen bir ses vardır ki, üzerinden bir asırdan fazla zaman geçse de yankısı sürüyor:

"Dilde, fikirde, işte birlik”

Kırımlı fikir adamı Gaspıralı, 24 Eylül 1914’te gözlerini yumduğunda ardında bir hayat değil, bir davanın kıvılcımlarını bıraktı. Bugün onun vefatının 111. yılında, fikirlerinin sıcaklığı hala

hissediliyor

Öyle ki bir ses, bir nefes…Bozkırların, dağların, şehirlerin üstünde.

“Dilde, fikirde, işte birlik”

Bu söz, bir çağrı değil; milletin hafızasına kazınmış, geleceğine yön vermiş bir ülkü. Ve bu ülkünün mimarı, Kırım’ın bağrında doğup Türk dünyasının ufkuna ışık saçan büyük fikir adamı İsmail Gaspıralı.

Kırım’ın Sessiz Toprağından Yükselen Ses

20 Mart 1851’de Bahçesaray yakınlarındaki Avcıköy’de dünyaya gelen İsmail Gaspıralı, daha çocuk yaşta anladı; Türk olmak bir kimlik değil, bir sorumluluktu. Moskova Harp Okulu’nun soğuk koridorlarında, Panslavist fikirlerin uğultusu arasında kalbi başka türlü çarptı. Çünkü onun gönlünde tek bir hayal vardı: Türk’ü uyandırmak, Türkçe’yi diriltmek, Türk milletine birlik yolunu göstermek.

Türkiye’ye gizlice geçip Osmanlı askerleriyle omuz omuza savaşmak istedi, yakalandı. Zindana kapatıldı belki ama idealine zincir vurulamadı.

Kalemle Açılan Yol

Onun en büyük silahı ne kılıç oldu ne de tüfek. O, kalemiyle cephe açtı.

1883’te Bahçesaray’da çıkardığı Tercüman Gazetesi, yalnızca Kırım Tatarlarının değil, bütün Türk dünyasının sesi oldu. Her satırında uyanış, her cümlesinde bir çağrı vardı.

Ve öyle bir Türkçe seçti ki, İstanbul’daki bir kayıkçı da, Türkistan’daki bir deveci de aynı kelimelerde kendini buldu. O, Türk dilinin birleştirici kudretini keşfeden öncülerdendi.

Maarifin Mimarı

Gaspıralı, iyi bilirdi: Dilin kaderi eğitimle yazılır.

Bahçesaray’da açtığı mektepte, kırk günde çocuklara Türkçe okuma yazma öğretti. Bu yöntem –Usul-ü Cedit– kısa zamanda bir kıvılcımdan yangına dönüştü. Onun kurduğu yeni usul okullar, Türk coğrafyasında binlerce çocuğun kaderini değiştirdi.

Dahası, kız çocuklarına da okuma hakkı tanıdı. 1893’te açtığı ilk kız mektebi, yalnız Kırım’da değil, bütün Türk dünyasında umut dolu bir kapı araladı.

Kadınların, Çocukların ve Milletin Sesi

Kızı Şefika’nın idaresinde çıkan Alem-i Nisvan dergisi, Türk kadınının sesi oldu.

Alem-i Sıbyan, çocukların dünyasını kucakladı.

Tercüman ise milletin yolunu aydınlatan bir fenerdi.

Birlik Rüyası

Gaspıralı’nın gönlünde tek bir arzu vardı: Parçalanmış Türk boylarının tek bir ad, tek bir dil, tek bir ülkü etrafında birleşmesi…

Onun hayal ettiği dil, İstanbul Türkçesiydi. Çünkü ona göre bu dil, Türk milletinin kalbiydi.

Ve bu ideal, bugün hala canlı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz yıl Bişkek’te Türk dünyasına takdim ettiği hatıra paranın üzerinde de yine o söz yazıyordu:

“Dilde, fikirde, işte birlik.”

Bir Dua, Bir Hatırlayış

24 Eylül 1914’te Bahçesaray’da gözlerini kapattığında, bir gazete değil, bir mektep değil, bir dava bıraktı.

Bugün Türkçe konuşan her çocuğun sesi, onun hayalinin yankısıdır.

Bugün Türk dünyasının birliğinden bahsediyorsak, bu tohum onun elleriyle atılmıştır.

Mezarının başında rüzgar hafifçe esiyor. Bahçesaray’ın taş sokaklarında adımları yankılanıyor.

Ve her Türk yüreği, içinden sessizce şu sözleri tekrar ediyor:

“Dilde, fikirde, işte birlik…”