ANKARA (AA)
Bulgaristan'ın önemli tarihçilerinden Prof. Dr. Dinkov, ülkenin tarihi, Osmanlı hükümranlığında geçen dönem ve Bulgarların Türklerle bağlarını AA muhabirine anlattı.
Dinkov, Bulgarların 19 Türk boyundan biri ve doğrudan Türk-Hunların torunu olduğunu belirterek, "Türkler ve Bulgarlar arasında fark yoktur, çünkü Bulgarlar Batı Oğuz Türkleridir. Aynı zamanda Avarlar ve Hazarlarla da yakından akrabadırlar." dedi.
18. yüzyılın sonlarında başlayan Rus İmparatorluğu propagandası ve ardından 20. yüzyıldaki komünist propagandanın etkisiyle Bulgaristan'da, Türk kökenli olmadıklarına dair teorilerin yayıldığını aktaran Dinkov, bu iddiaların gerçeği yansıtmadığını vurguladı.
"Türklerin Balkanlara yerleşmesi Traklar döneminde başladı"
Dinkov, tarihsel olarak Türklerin Traklar döneminde Balkanlara yerleşen ilk halklardan biri olduğunu çünkü Trakların da Türk boylarından geldiğini belirterek, "Daha yakın tarihte ise Konya merkezli Selçuklu Türkleri 1307 yılında Balkanlar’a kalıcı olarak yerleşmiştir." dedi.
Balkanlardaki yerel halk ile Selçuklu Türkleri arasında herhangi bir gerilim olduğuna dair bir kayıt bulunmadığını belirten Dinkov, "İkinci Bulgar Çarlığı’na (özellikle Türk-Kuman devleti olan Zagore’ye) ilişkin ise (halklar arasındaki) ilişkiler oldukça iyiydi; hatta Bulgar Çarı I. İoan Aleksandır ile Sultan I. Murad arasında ittifak anlaşmaları yapılmıştır." diye konuştu.
Dinkov, 14. asırda Avrupa’da yaşanan Büyük Kıtlık ve ardından meydana gelen üç büyük veba salgını sonucu İkinci Bulgar Çarlığı'nın çöktüğünü belirterek, "Şüphesiz, Zagore halkı, bu topraklar Osmanlı Devleti'ne katıldığında kurtarılmış ve korunmuş, aynı zamanda coğrafyaları da yeniden inşa edilmiştir." değerlendirmesinde bulundu.
Osmanlı Devleti sınırları içerisinde en az 500 etnik grup yaşamış olup, bu grupların eşit hak ve özgürlüklere sahip olduğunu kaydeden Dinkov, sözlerine şöyle devam etti:
"Günümüzde var olan neredeyse tüm Bulgar manastırları ve kiliseleri, özellikle Fatih Sultan Mehmet Han döneminde, padişah fermanlarıyla inşa edilmiştir. O dönemde, dünya çapında Ortodoks Hristiyanlık kurtarılmış ve Evrensel Patrikhane yeniden inşa edilmiştir. Objektif gerçekler ve mantığa göre, Ortodoks Hristiyanlık, bugün varlığını sürdürebilmesinin temeli olarak Fatih Sultan Mehmet Han’a derin bir saygı ve teşekkür borçludur."
"Osmanlı'da kölelik mevcut değildi"
Dinkov, Osmanlı'da, Batı'daki gibi sistematik bir kölelik uygulamasına dair herhangi bir kanıt bulunmadığını belirterek, "Osmanlı Devleti'nde kölelik mevcut değildi." dedi.
Osmanlı döneminde Balkanlar'daki halkın hem toplumsal hiyerarşide hem de ekonomik yaşamda tamamen özgür olduğunun altını çizen Dinkov, "Birçok Bulgar, devlet yönetiminde görev almış; sadrazamlık, vezirlik, kadılık, askeri rütbeler, girişimcilik, kültür ve sanat gibi yüksek düzeyli alanlara kadar yükselmiştir." ifadesini kullandı.
Dinkov, Bulgarların 19. yüzyılda Osmanlı Devleti'nde en ayrıcalıklı etnik gruplardan biri haline geldiğini aktararak, "19. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı topraklarını gezen İngiliz seyyah ve araştırmacılar Bulgar köylüsünü ‘dünyanın en zengin köylü sınıfı’ olarak tanımlamıştır." dedi.