Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliya Mülteci Kampı'nda yaşayan Muhammed Muhaysin, ateşkesin ardından bombardımanda yıkılan evinin enkazına döndü ancak İsrail'in "Sarı Hat" olarak adlandırdığı bölgeyi belirlemek amacıyla yerleştirdiği beton bloklar nedeniyle kendini yeni ve tehlikeli bir kuşatmanın içinde buldu.
İsrail, 10 Ekim'de ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından Mavi Hat'tan Sarı Hat'a çekildi. Bu, ilk geri çekilme hattıydı ve amacı İsrailli esirlerin teslimini kolaylaştırmak ile Hamas'a ait tünelleri imha etmekti.
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz'ın, Sarı Hat'ı ihlal edenlere ateşle karşılık verileceği konusunda uyarı niteliğinde işaretler konulacağını duyurmasının ardından, ilk başta farazi olarak belirlenen bu hat boyunca 20 Ekim'den sonra sarı renkli beton bloklar yerleştirilmeye başlandı.
Uzmanlar, Sarı Hat'ın çizilmesini İsrail güçlerinin konuşlanmasını düzenleyen basit bir saha prosedürü veya teknik bir adım olarak görmenin mümkün olmadığını, aksine bunun uzun süreli kısmi işgalin yeni bir aşaması olduğunu belirtiyor.

"Sarı bloklarla aramızda sadece birkaç metre var, bizi tehlikenin ortasında bıraktılar"
Ateşkesin ardından, Cibaliya Mülteci Kampı'nda yıkılan evine dönen ve enkaz altındaki oğlunun yanında yıkıntılar arasında yaşamaya razı olduğunu söyleyen Muhammed Muhaysin, beton bloklarla belirlenen Sarı Hat nedeniyle hayatlarının durduğunu ve yeniden kuşatma altına alındıklarını söyledi.
İsrail'in her saldırısında evinin hedef alındığını belirten Muhaysin, "Ben burada enkaz altındaki oğlumun yanında yaşıyorum. İki kardeşim, kardeşimin çocukları, kız kardeşimin oğlu dahil toplam 13 genç burada enkaz altında. Yıkıntılar arasında yaşamaya razı olmuştuk. Geçen cuma günü tanklar buraya geldi ve sarı betonlar yerleştirdi, bizi tehlikenin ortasında bıraktılar. Bu sarı bloklarla aramızda sadece birkaç metre var." dedi.

Sarı bloklarla birlikte bir nevi dünyayla bağlantıları kesildi
İsrail ordusunun beton bloklar koyarak Gazze'yi ikiye bölmesine tepki gösteren Muhaysin, "İkinci Dünya Savaşı'nda bile dünyanın yarısı yeşil, yarısı sarı olmadı." dedi.
Muhaysin, Sarı Hat yakınında olmaları nedeniyle karşılaştıkları zorlukları şöyle anlattı:
"O blokları koydular; artık araçlar giremiyor, aşevlerinden buraya yiyecek ulaşmıyor. Su tankerleri gelmiyor. Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistin Mültecileri İçin Yardım ve Bayındırlık Ajansı da (UNRWA) da Sarı Hat'a yakın olduğumuz gerekçesiyle artık su getirmiyor. Sarı Hat her gün biraz daha genişliyor.
Sağlık hizmetinden de yararlanamıyoruz. Yaralansak hastane yok. Sivil Savunma gelemiyor, kim hayatını riske atıp Sarı Hat'a gelecek? Biz risk alıyoruz çünkü barınacak başka yerimiz yok. Bu Nekbe'nin (Büyük Felaketin), bu beton blokların kaldırılmasını talep ediyoruz."
"Sarı Hat'ta olduğum için dışarı çıkarken vurulabilirim"
Her gün Sarı Hat'tın 200–300 metre daha genişlediğini söyleyen Muhaysin, abdest almak, namaz kılmak, bir bardak çay yapmak için, yaşlı ve yaralı haliyle kilometrelerce yol yürümek zorunda kaldığını dile getirdi.
Sarı Hat'tın kendileri için büyük tehlike arz ettiğini vurgulayan Muhaysin, şöyle konuştu:
"Sarı Hat'ta olduğum için dışarı çıkarken vurulabilirim. Çocuklarımız için korkuyoruz. Geceleri dışarı çıkmaya korkuyorum; vurulur muyum diye. Ne ben hastaneye gidebilirim ne de sağlıkçılar buraya gelebilir. Geçen hafta su kamyonu Sarı Hat'tın oraya kadar geliyordu, şimdi sürücüler korkudan yaklaşmıyor. 'Korkuyoruz bizi öldürürler, oraya gelemeyiz' diyorlar."
Evlerinin yıkıntıları üstünde de olsa özgürce yaşamak istiyorlar
Tek isteğinin yaşadığı topraklarda kalabilmek olduğunu vurgulayan Muhaysin, şu ifadeleri kullandı:
"Cibaliya ikiye bölünmesin; yarısı güvenli, yarısı ölüm bölgesi olmasın. Bırakın evlerimizde, harabelerimizin üstünde de olsa, özgürce yaşayalım."

