MHP Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde konuştu.

MHP'li Öztürk'ün açıklaması şu şekilde;
 
Tarih boyunca üzerinde en fazla durulan, hakkında pek çok fikir beyân edilen ve aynı zamanda ahlaki ve siyasi anlamda insanlığın ulaşacağı ideal bir durumu gösteren kavramlardan birisi adalettir. Eflâtun’a göre adalet arzusu; “insanın mutluluk için duyduğu ebedi arzudur. O, insanın yalıtılmış bir şekilde, yani yalnız başına bulamayacağı, bu nedenle bir toplum içinde aradığı bir mutluluktur. Yani adalet, toplumsal mutluluktur.”

Türk milleti de tarihi boyunca bu toplumsal mutluluğu adalet ile sağlamış, hukukun üstünlüğünü benimsemiş ve kültürel genlerimiz bu haliyle kodlanmıştır. Yusuf Has Hacip’in nasihat niteliğindeki şu ifadeleri bu anlamda önemli ve ibretliktir:

“Ey hâkim! Memlekette uzun müddet hüküm sürmek istersen, kanunu doğru yürütmeli ve halkı korumalısın. Kanun ile ülke genişler ve dünya düzene girer, zulüm ile ülke eksilir ve dünya bozulur. Zalim zulmü ile birçok sarayları harap etmiş ve sonunda kendisi açlıktan ölmüştür.”
Türk milletinin adalet anlayışını ve yasalara bağlı kalma meziyetini en iyi temsil eden sözlerden birisi olan “il gider, töre kalır” ifadesi de esasında bu anlayış bağlamında yasaların ve hukukun üstünlüğüne yapılan vurgudur. Birçok anlam katmanı olan töre; en yalın şekliyle toplum düzenini sağlayan değerler ve kaideler bütünüdür. Bu bütünün içinde kanun ve düzen ise başat kavramlardır. Türkler için il yani devlet yıkılsa da töreyle yani hukukla devlet ve düzen yeniden kurulur anlayışı hâkimdir.

Yine Yusuf Hacip’in “Bir devleti, halkı idare etmek isteyen adil olmalıdır. Hâkimiyetin esası adalettir. Hanlık iyi bir şeydir, fakat kanun daha yüksektir. Onu doğru tatbik etmek gerekir” şeklindeki hayatımıza ışık tutan ifadeleri, Türk milletinin uhdesinde bulunan adalet, hukuk, kanun gibi olguların ne denli önemli olduğunu göstermektedir. Sağlıklı bir toplum hayatını tanzim edecek bu anlayış ise törenin bizatihi kendisidir.

Türk hukuk sistemi Türk tarihi ile aynı yaştadır. Türklerde hukuk var oldukları günden bu yana günlük hayatı ve devletin işleyişini düzenleyen yapı olmuştur. Türkler’de devleti yöneten hükümdar ve onunla birlikte yönetme aygıtını elinde bulunduranların görev, sorumluluk ve hakları gayet açıktır. Bu kurallar “töre” ile düzenlenmiştir. Yasalı-hukuklu yönetim asırlar öncesinde Türklerde mevcuttur. Bundan dolayı hükümdar veya yardımcıları yanlış veya hatalı davranış içine girerlerse bunun karşılığının ne olduğunu bilmektedir. Bu da aslında günümüz siyaset biliminde ve hukukun “tabii hakim” ilkesinin daha o zaman Türklerde var olduğunu göstermektedir. Töreli devlet yapısı doğal olarak düzeni de beraberinde getirmiştir. Düzen hem devlet için hem toplum için zorunluluktur. Ancak düzenli bir toplum huzurlu, refah içerisinde ve her alanda başarılı bir şekilde varlığını idame ettirebilir.

Selçuklu ve Osmanlı dönemi toplum hayatında hukuku sağlamak adına görev yapan kadılık müessesi anlamını halen muhafaza etmektedir. “Mahkeme kadıya mülk değildir” veciz sözünden de anlaşılacağı üzere hukukun kendisi, hukuk uygulayıcılarının üstündedir. Dolayısıyla hukukun üstünlüğü ilkesi, Türk milletinin vazgeçilmez unsurlarından birisidir.

Biz “hak, hukuk, insan hakları, hukukun üstünlüğü” gibi kavramları her gün çiğneyen, ayaklar altına alan, işine geldiği gibi kullanan, ağzına adeta sakız eden Batı’dan Avrupa Birliği’nden veya onun yerli işbirlikçilerinden öğrenecek değiliz. Zira biz daha onlar yokken töreli-hukuklu bir millet olarak vardık bu varlığımızı da kıyamete kadar devam ettireceğiz.
 
Hukuk; her yönüyle gelişen, değişen ve yaşayan organik bir yapıdır. Hukuk; ahlâk, siyaset, felsefe, din ve sosyal hayatla doğrudan ilişkili bir kavramdır. Hukuk; sabit kanunları değil, gelişen sürekli kendisini inşa eden dinamik bir yapıyı ifade etmektedir. Hukuk, yaşanılan hissedilen ve gelecek nesillere aktarılan alışkanlıkların bütünüdür. Adalet çatısı altında işleyen kurum ve kuruluşların dinamikliği, bu kurum ve kuruluşlar arasındaki uyumun ahengi, hukuk sisteminin kıymetini belirlemektedir. Bunun yanı sıra, kanun koyucu ve uygulayıcılarının liyakatli olması da bu kıymeti daha da arttırmaktadır. Dolayısıyla hukuk; oluşturulmaktan da öte, uygulanabilirliği, işlevselliği ve emin ellerde olması nispetinde faydalı bir alan olarak vatandaşlarda güven tesis edecektir.

Ulus devletlerde güveni ve huzuru sağlayacak en önemli aktörlerden birisi hiç şüphesiz hukuk kurallarının varlığı ve herkese eşit şekilde yaklaşma iradesidir. Bu irade, toplum bütünlüğünün ve düzeninin baş aktörü olarak değerlendirilmelidir.

Bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti, tarihi birikimleri ve insan odaklı anlayışıyla, kanunların ışığında toplum hayatını düzenlemiş, bu hususta gerekli olan çalışmaları da titizlikle yürütmüştür. 100 yıllık cumhuriyet tecrübesi, her alanda olduğu gibi hukukî alanda da kılavuz olmuştur. 

Halkın ve devletin uyum içinde olması için düzen sağlanmalıdır. Devlet aracılığıyla sağlanan toplumsal düzenin temelini de hukuk oluşturmaktadır. Hukuk; düzen ve geleneği de temsil eder. Hukuk bilinci toplumda hak ve hukuka ilişkin anlayışın yerleştiğini gösterir aynı zamanda tarihî bilince de işaret eder. Bir toplumun hukukunu-düzenini anlamak toplumun ruhunu ve yapısını anlamaktır bu da devleti ve düşünceyi anlamayı sağlar. Bilgelik; töreyi bilmek, bilgi sahibi olmak, sorunlara vâkıf olmak, onlara çözüm üretebilmek ve milletin gelecek ufkunu belirlemek açısından gereklidir. Allah’a şükürler olsun ki Başbuğumuzdan sonra töreyi bilen bir Genel Başkana, Bilge Lider Devlet Bahçeliye sahibiz.

Biz, Türk milliyetçileri asırlardan beri var olup gelen bir anlayışın ve düşüncenin temsilcileriyiz. “Hak, hukuk, adalet Milliyetçi Hareket” diye yeri göğü inleten bu uğurda şehitler veren bir hareketin ve fikriyatın bugünkü temsilcileri olmaktan da gurur duyuyoruz elhamdülillah. Bu uğurda verdiğimiz mücadelenin Türk devlet hayatında ve normlar sisteminde de hayata geçmesi için çalışmalarımızla gayret ediyoruz. 

2017 yılında Türk Milletinin muazzam desteğiyle gerçekleştirdiğimiz anayasa değişikliğiyle birlikte yargının bağımsızlığını güçlü bir şekilde koruma altına alırken daha önceden var olmayan “yargının tarafsızlığı” hususunu da anayasaya ekleyerek devletin 3 temel sac ayağından biri olan yargıya verdiğimiz önemi göstermiş olduk.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti özellikle son yıllarda, çağımızın gerektirdiği şartlar çerçevesinde, pek çok alanda atılımlar yapmış, Türk ve Türkiye Yüzyılı hedefi doğrultusunda, önemli gelişmelere imza atmıştır.
 
Kaydedilen önemli gelişmelere rağmen hukuk sisteminin rasyonel çalışmasına odaklı reform ihtiyacı, güncelliğini korumaktadır. İlki 2019 yılında yürürlüğe giren ve kamuoyunda yargı paketi olarak bilinen kanuni düzenlemelerin 8. sini görüşmekteyiz. Bu doğrultuda geldiğimiz aşama, katettiğimiz mesafe gelecek açısından oldukça umut vericidir. Yargı kurumunun sağlıklı işleyebilmesi için reform niteliğinde atılan adımların Türk milleti adına olumlu sonuçlar vermesi kaçınılmazdır. Bu hususta kamuoyuyla paylaşılan “Yargı Reformu Stratejisi Belgesi”ni önemsiyor ve bu kapsamda yargı adına önemli çalışmaların yapılacağına inanıyoruz.

“Yargı Reformu Stratejisi Belgesi” kapsamında yürütülen hukukî ve kanuni düzenlemelerin amacını dokuz ana başlıkta ifade etmek mümkündür:
• Hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi
• Yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı ve şeffaflığının geliştirilmesi
• İnsan kaynaklarının nitelik ve niceliğinin artırılması
• Performans ve verimliliğin artırılması
• Savunma hakkının etkin kullanılmasının sağlanması
• Adalet erişiminin kolaylaştırılması ve hizmetlerden memnuniyetin artırılması
• Ceza adaleti sisteminin etkinliğinin artırılması
• Hukuk yargılaması ile idari yargılamanın sadeleştirilmesi ve etkinliğinin artırılması
• Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin yaygınlaştırılması

Bugün üzerinde görüştüğümüz 8. Yargı Paketi, az önce ifade ettiğimiz amaçlar doğrultusunda hazırlanmış ve Adalet Komisyonumuzda 17 saat süren mesai neticesinde, meclis gündemine gelmiştir. Ben bu vesileyle başta Komisyon Başkanımız olmak üzere, değerli milletvekillerine, komisyonda görev yapan tüm bürokratlarımıza ve meclis personelimize teşekkür ederim.

MHP'li Özdemir'den Ümit Özdağ'a tepki: Bu müflis ve müfteri şahsın hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur MHP'li Özdemir'den Ümit Özdağ'a tepki: Bu müflis ve müfteri şahsın hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur

Bu doğrultuda Kanun Teklifi’nin içeriğinde yer alan önemli bazı maddelerden söz etmek gerekirse;

• Toplam 5 yıl veya daha fazla kesinleşmiş hapis cezasının infazı bakımından hükümlünün kısıtlanması, kişiliğinin veya malvarlığının korunması kriterine bağlanarak vesayet makamına takdir yetkisi verilmektedir.

• Ceza Muhakemesi Kanununun 231 inci maddesinde değişiklik yapılarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kurumuna ilişkin iptal kararı doğrultusunda hükümler sevk edilmektedir. HAGB kararlarına karşı istinaf kanun yoluna başvurulabilmesine ve bu kararlarla birlikte verilen müsadere kararlarının infazına yönelik düzenlemeler yapılmaktadır.

• İtiraz, istinaf ve temyiz kanun yollarına başvuru süreleri, hak arama hürriyetinin daha iyi kullanılabilmesine imkân tanımak amacıyla “gün” yerine “hafta” olarak düzenlenmektedir. Bu süreler “iki hafta” olarak belirlenmek suretiyle yeknesak hale getirilmektedir. Bu hususa bir şerh düşerek, kanaatimce süre hesaplanırken “gün” ifadesinin kullanımı daha doğru olacağını ayrıca ifade etmek isterim.

• Özel nitelikli kişisel verilerin işlenme şartları ile kişisel verilerin yurt dışına aktarılması usulünde değişiklik yapılarak Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğüne uyum sağlanmaktadır.

• Kamu kurumları lehine hükmedilen vekâlet ücretinin bu idareleri temsil eden avukatlık ruhsatı bulunan hukuk birimi amirleri, hukuk müşavirleri, muhakemat müdürü ile avukatlara dağıtımı düzenlenmektedir.

• Deprem bölgesinde sanayi altyapısının güçlendirilmesine yönelik destek ve uygulamaların devamının sağlanması amacıyla 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun geçici 17 nci maddesinin uygulama süresi, 1 yıldan 2 yıla uzatılmaktadır.

• Yine yapılan düzenlemeyle; Ağır Ceza Mahkemesinin tazminat istemlerine ilişkin verdiği kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurulabilecek olup, bölge adliye mahkemesi tarafından bu konuda verilen kararlar kesin olacaktır.

• Geçiş hükmüyle, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla yapılmış ve Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesinde derdest olan bireysel başvurular ile Anayasa Mahkemesinin incelemenin sürdürülmesini haklı kılan bir neden görülmediği gerekçesiyle düşme kararı verdiği bireysel başvurular bakımından Komisyona müracaat imkânı getirilmektedir.  
 
Bir başka hususa değinmek gerekirse; kamu avukatları halihazırda 20 bin gösterge rakamı üzerinden vekalet ücreti almaktadır ve Kanun Teklifinde buna dair bir değişikliğe gidilmemiştir. Bir öneri olarak bu göstergenin biraz daha yukarı çekilerek 25 veya 30 bine çıkarılmasını takdirlerinize sunmak istiyorum.
 
Türk milleti olarak Cumhuriyet rejimimizle 1. Yüzyılımızı millet olarak da asırları geride bırakmışken darbecilerden kalma bu anayasa artık milletimize dar gelmekte ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır. Dolayısıyla bizler de bu mecburiyeti bir sorumluluk olarak görüp gerekli adımları atmalıyız, atıyoruz da. Bu çalışmalar, hukukun üstünlüğü ilkesini besleyeceği gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarını da yükseltecektir. Bu anlamda diğer bir mecburiyet ve güncellenmesi gereken husus olarak gördüğümüz konu ise yeni Anayasa’nın tanzimidir.

Anayasa anlamı itibariyle; toplum bütünlüğümüzün teminatı, eşit hakların güvencesi, yargı kurumunun başucu eseridir.  Anayasa, Türkiye Cumhuriyeti’nin mutabakat metnidir. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’ni, değişen ve gelişen siyasi ve sosyal şartlar çerçevesinde yeni bir Anayasa ile buluşturmak, bu anlamda oluşturulacak metni Türk milletinin takdirine sunmak kaçınılmaz bir hâl almıştır.

Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’nin ifadeleriyle “Elbette yeni sisteme müzahir ve müstahak bir anayasanın yazılması mecburiyet olmasının yanı sıra demokratik bir mükellefiyettir. Anayasası eski sisteme göre hazırlanmış, yönetim sistemi yeni esaslara göre reforma bağlanmış bir ülkenin siyasi ve hukukî çelişkilerden kurtulmasının başkaca bir seçeneği yoktur.”

Ülkemizde gerçekleşen yargı reformları ve oluşacak yeni Anayasa ile Türk hukuk sistemi daha da güçlü bir yapıya ulaşacaktır. Bu güç, bizlere moral kaynağı olarak, ülke sınırlarımızı da aşan diğer birçok önemli hukukî gelişmelere katılım noktasında fayda sağlayacaktır. Bu anlamda, kurulmasından büyük bir memnuniyet duyduğumuz Türk Devletleri Teşkilâtı, hukuk bağlamında da çok önemli ağlar kurarak bizleri ve tüm Türk dünyasını heyecanlandırmıştır.

Özellikle Türk Devletleri Teşkilâtı çatısı altında kurulan Yüksek Mahkemeler Birliği’ni sevindirici ve çok önemli bir gelişme olarak görmekteyiz. Bunun yanı sıra Türk Eğitim Yargı Ağı, Türk Dünyası Noterler Birliği, Türk Dünyası Anayasa Konferansı gibi kurulan hukukî ağların Türkiye Cumhuriyeti’nin ve diğer Türk devletlerinin gücünü uluslararası platformlarda göstermesi açısından kıymetli ve gurur verici gelişmelerdir.

Avrupa menşeili yüksek yargı kurumlarına alternatif ve başvuru niteliğinde oluşturulacak Türk dünyasına ait devletlerin ortak yargı kurumu, güç birliği açısından son derece faydalı olacaktır. Ortak hukukî ilkeler çerçevesinde Türk dünyası ile oluşacak bağ, Türkiye Cumhuriyeti’nin özellikle dış politikasında önemli bir argüman olarak da kullanılabilecektir.
Diğer yönüyle, Türk dünyası ile kurulan kültürel, sosyal, siyasi ve ekonomik işbirliğinin hukukî boyutta da tanzim edilmesi Türk ve Türkiye Yüzyılı kavramını daha anlamlı hale getirecektir.
 
Son tahlilde bir bütün olarak konuyu ele aldığımızda gerek yargı reformları, gerek yeni Anayasa çalışmaları ve gerekse Türk dünyası ile kurulan hukukî ağları önemsiyor, bu hususta elimizden gelen gayreti göstereceğimizi ifade etmek istiyorum. Bu vesileyle görüşmekte olduğumuz 8. Yargı Paketi’nin hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu kanun teklifini desteklediğimizi belirtiyorum.

Sözlerime son vermeden önce, bundan dört yıl önce bugün, Suriye’nin İdlip Bölgesi’nde gerçekleşen saldırı sonucu şehit edilen Türk Silahlı Kuvvetlerimize mensup 33 kahraman evladımızı rahmetle yâd ediyorum. İnancımız odur ki terörle mücadele her nerede her ne şartta yapılması gerekiyorsa Türk devleti gereğini yapacak Türk milletinin huzuru için düşmanlara fırsat vermeyecektir.