Tabloda, sıcak ve rüya benzeri bir manzara üzerine dağılmış eriyen cep saatleri yer alır. Saatlerin biçimsiz, akışkan formları, zamanın sabit ve ölçülebilir bir kavram olmadığını ima eder. Arka plandaki uzak, ıssız kayalık sahil, Dalí’nin doğduğu Katalonya kıyılarını andırır. Tabloya mistik ve neredeyse kıyametvari bir atmosfer kazandıran bu detaylar, izleyiciyi zamanın ötesine taşır.

Botticelli’nin “Primavera”sı Baharın Alegorisiyle Büyülüyor
Botticelli’nin “Primavera”sı Baharın Alegorisiyle Büyülüyor
İçeriği Görüntüle

En dikkat çekici öğelerden biri de ortada yatan, amorf, neredeyse eriyen bir canlıyı andıran figürdür. Bu figürün Dalí’nin kendi yüz hatlarını taşıdığı ve bilinçaltını simgelediği düşünülmektedir.

Dalí’nin bu eseri, sürrealist akımın en tanınan simgelerinden biri hâline gelmiştir. Freud’un rüya ve bilinçaltı teorilerinden etkilenen sanatçı, gerçeklik ile hayal dünyasını aynı tuvalde buluşturur. Belleğin Azmi, rüya hâlindeki mantıksızlık ile bilinçli algıların çatışmasını estetik bir kompozisyona dönüştürür.

Bugün New York’taki Museum of Modern Art’ta (MoMA) sergilenen tablo, sadece sürrealist sanatın değil, 20. yüzyıl modernizminin de simgesel yapı taşlarından biridir. Salvador Dalí’nin “zamanın çöküşü” olarak da yorumlanan bu başyapıtı, sanatseverleri her seferinde farklı bir boyuta davet etmeye devam ediyor.

Muhabir: Elif Sönmez