Son yıllarda market raflarında yaşanan akıl dışı fiyat artışları, artık ekonomik dalgalanmayla, kur farkıyla, üretim maliyetiyle izah edilemeyecek noktaya geldi. Türkiye ekonomisi küresel krizler, pandemi sonrası etkiler, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın doğrudan etkilediği bir bölgesel tablo içerisinde mücadele veriyor. Ancak içeride yaşadığımız ekonomik sıkıntıların yalnızca dış dinamiklerle açıklanması eksik olur. Türkiye’de belirli zincir marketlerin başını çektiği sinsi bir pahalılık lobisi kuruldu.

Çünkü iç piyasada ne yazık ki fırsatçılığı kazanç kapısı gören bazı odaklar da devrede: Market lobileri.

Unu var, şekeri var, yağı var, deposu ağzına kadar dolu... Ama fiyatlar hâlâ uzayda!

Domatesin, peynirin, çocuk bezinin, ay çiçek yağının fiyatı neden gün aşırı değişiyor?

Devletin enflasyonla mücadelesi, üreticiyi ve tüketiciyi koruyan fiyat istikrarı politikaları her geçen gün kararlılıkla sürdürülürken, bazı zincir marketler sanki kendi başlarına birer ekonomi idare ediyormuş gibi hareket ediyor. Raf etiketleriyle oynanıyor, maliyeti artmayan ürünlere günlük zam yapılıyor ve en acısı da milletin sabrıyla alay edilircesine bu durum “döviz” ya da “girdi maliyeti” bahanesiyle meşrulaştırılmaya çalışılıyor.

Milletin cebini hedef alan bu kar hırsı, artık ekonomik değil, ahlaki bir çöküşün işareti Rekabetsizliğin verdiği rahatlıkla, “Biz fiyatı koyarız, onlar mecburen alır” mantığıyla hareket eden bu zincirler, milletin sırtından zenginleşmeyi alışkanlık haline getirdi.

Oysa gerçek tablo farklı.

Devletin açıkladığı veriler ortada: Enflasyon beklentileri düşüyor, tedarik zincirlerinde sıkıntılar aşılmış durumda. Hal böyleyken, limonu 3 liraya alıp 15 liraya satan market zincirleri artık mercek altında. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli, bu konuda defalarca uyarılarda bulundu.

Bu süreçte Ticaret Bakanlığı da denetimlerini artırdı. Ancak mesele yalnızca denetimle sınırlı kalmamalı. Bu bir ahlak meselesidir. 85 milyonun alın teriyle oynayan, “yüksek enflasyon algısı” yaratarak toplumsal huzuru bozmaya çalışan bu market lobilerine karşı topyekûn mücadele zamanı gelmiştir.

Unutmayalım ki ekonomik bağımsızlık yalnızca üretmekle değil, adil ve vicdanlı bir piyasa düzenini savunmakla mümkündür.

Bu millet depremde, afette, savaşta bir olur ama…

Sırtına basan fırsatçıyı da asla unutmaz, zamanı gelince hesabını sorar.