Orman yangınları, çağımızın en yıkıcı çevre felaketlerinden biri olarak hem Türkiye’yi hem de dünyayı tehdit ediyor. Her yıl milyonlarca hektarlık alan alevlere teslim olurken, beraberinde canlı yaşamını, ekosistem dengesini ve insan sağlığını da geri dönüşü olmayan şekilde etkiliyor.

Ülkemizde yüzölçümünün yaklaşık %30’u ormanlarla kaplı. Ancak bu değerli doğal varlık, her geçen yıl artan sıcaklıklar, kuraklık, ihmaller ve bilinçsiz insan faaliyetleri nedeniyle daha büyük tehlike altında.

YANGINLARIN %99’U İNSAN KAYNAKLI

Son veriler, orman yangınlarının %99’unun insan kaynaklı olduğunu gösteriyor. İhmal, dikkatsizlik, kasıt ve kontrolsüz faaliyetler sonucunda çıkan yangınlar, geçen yıl 27 bin 500 hektarlık alanı yok etti.
En fazla yangın İzmir, Muğla, Antalya, Şanlıurfa ve Kahramanmaraş'ta görüldü. Sadece İzmir’de yıl boyunca 397 yangın çıktı.

Bu yıl 1-21 Haziran döneminde geçen yıla göre orman yangınlarında yaklaşık 5 kat artış yaşandı. Aynı dönemde 399 orman yangını meydana gelirken, zarar gören alan 2.548 hektara ulaştı. Bu tablo, tehlikenin büyüklüğünü açıkça ortaya koyuyor.

EKSİK KOORDİNASYON, YETERSİZ DONANIM

Yangın söndürme ekipmanları ve personel sayısında artış olsa da hâlâ yeterlilik tartışmaları gündemde. 2025 itibarıyla Türkiye’nin yangınla mücadele filosunda 27 uçak, 105 helikopter, 14 İHA, 5.000’i aşkın kara aracı ve 25 bin personel bulunuyor. Ayrıca 130 bini aşkın gönüllü destek veriyor. Bu envanter Avrupa’daki birçok ülkeye kıyasla daha büyük ve geniş bir mücadele gücü sağlıyor.

Ancak sorun yalnızca araç sayısı değil; etkili koordinasyon, uzman yönetim ve doğru karar süreçleri eksikliği de yangınla mücadeleyi zayıflatıyor.

En büyük yanlışlardan biri, orman yangınlarında yeterli saha bilgisi olmayan kişilerin doğrudan müdahalede bulunması. Bu tür müdahaleler çoğu zaman süreci zorlaştırıyor. Karar vericilerin en etkili görevi, sahadan gelen ihtiyaçları hızla karşılayarak profesyonellerin işini kolaylaştırmak olmalı.

YANLIŞ BİLGİLENDİRME YANGIN KADAR TEHLİKELİ

Orman yangınları uzmanlık isteyen bir alandır. Ancak sosyal medya ve bazı ana akım mecralarda konuya hâkim olmayan kişilerin yorum yapması, halkı yanlış yönlendiriyor. Oysa bu alanda eğitim almış, yıllarca sahada çalışmış çok sayıda mühendis ve bilim insanı bulunuyor. Doğru bilgiyle toplumu bilinçlendirmek, yangınla mücadelenin bir parçası olmalı.

Ayrıca her yangın sonrası kullanılan “Çok şükür can kaybı yok” ifadesi, ormanın sadece ağaçlardan ibaret olduğu yanılgısını pekiştiriyor. Oysa ormanlar milyonlarca canlıya ev sahipliği yapan canlı bir sistemdir. Her yanan alan, yüz binlerce canlının yok oluşu anlamına gelir.

GERÇEK MÜCADELEYİ VERENLER

Yangın hattında görev yapan orman işçileri, yangınla mücadelenin isimsiz kahramanlarıdır. Zor koşullarda, büyük risk altında çalışan bu emekçilerin özverisi, ülkemizin doğal varlıklarını koruma yolunda en önemli güçlerden biridir.

GÖZDEN KAÇAN BİR TEHLİKE: ANIZ YANGINLARI

Yangınların önemli bir bölümü de tarım alanlarında bilinçsizce yakılan anızlardan kaynaklanıyor. Hasat sonrası toprağı temizlemek için başlatılan bu ateş, sadece sapı değil, toprağın yapısını, içindeki canlı yaşamı ve biyolojik zenginliği de yok ediyor.
Sıcak hava ve rüzgârla birleştiğinde ormanlara sıçrayan anız yangınları, geri dönüşü olmayan yıkımlara neden olabiliyor.

Anız yangınları sadece tarımın değil, ormanların, şehirlerin ve iklimin de düşmanı. Bu yangınlara karşı ciddi denetim ve toplumsal bilinçlendirme şart.

Sonuç olarak, orman yangınlarıyla mücadelenin yalnızca yaz aylarında değil, yıl boyunca sürdürülen planlı bir çalışma gerektirdiğini unutmamalıyız. Bilinç, koordinasyon, uzmanlık ve saygı... Doğaya olan borcumuz ancak bu değerlerle ödenebilir.