İklim krizi, artık yalnızca çevresel bir mesele değil; devletlerin dış politika ve güvenlik stratejilerinin de merkezine yerleşmiş durumda. Kuraklık, su kıtlığı ve çevresel göç gibi sorunlar, sınır aşan gerilimlerin kaynağı haline geliyor.
Yeni dış politika belgelerinde, iklim güvenliği artık ulusal güvenlikten ayrı düşünülmüyor. Bu çerçevede enerji politikaları, tarım diplomasisi ve göç yönetimi gibi alanlarda uluslararası iş birliği modelleri yeniden tasarlanıyor.
Bazı ülkeler, iklim göçmenlerine dair yasal statü oluşturulması için çalışmalar yürütüyor. Uluslararası hukukta iklim krizinin “insan hakkı ihlali” olarak tanınması yönünde güçlü talepler bulunuyor
Muhabir: Gizem Yıldırım
