Uluslararası hukukun savaşla ilgili düzenlemeleri, esas olarak 1949 Cenevre Sözleşmeleri, Lahey Sözleşmeleri ve Birleşmiş Milletler Şartı gibi belgelerde yer alıyor. Bu metinlerde sivillerin korunması, savaş esirlerinin hakları, insani müdahale ilkeleri ve saldırı hakkının sınırları açıkça tanımlanıyor. Ancak son yıllarda özellikle asimetrik savaşlar, devlet dışı aktörlerin sahneye çıkışı ve siber saldırıların giderek artması, bu kuralların uygulama alanında ciddi bir esneme yaratmış durumda.
Birleşmiş Milletler Şartı’nın 2/4. maddesi, devletlerin birbirine karşı güç kullanmasını kesin olarak yasaklarken, aynı metnin 51. maddesi meşru müdafaa hakkını tanıyor. Ne var ki, bu hak son yıllarda birçok ülke tarafından genişletilmiş yorumlarla kullanılıyor. Örneğin, bir ülkenin başka bir ülkedeki "tehdit" algısına dayanarak önleyici saldırı gerçekleştirmesi, uluslararası hukukta ciddi tartışmalara yol açıyor.
Cenevre Sözleşmeleri, savaşta en savunmasız kesim olan sivillerin ve sağlık personelinin korunmasını öngörüyor. Ancak son dönemlerde özellikle Gazze, Yemen ve Ukrayna gibi bölgelerde yaşananlar, bu kuralların sıklıkla ihlal edildiğini gösteriyor. Sivillerin hedef alınması, altyapının kasıtlı tahrip edilmesi ve insani yardımların engellenmesi, savaş suçları kapsamında değerlendirilebilecek eylemler arasında.
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) savaş suçlarını, soykırımı ve insanlığa karşı suçları soruşturma yetkisine sahip olsa da, birçok güçlü ülkenin bu mahkemeye taraf olmaması, küresel düzeyde çifte standart algısını güçlendiriyor. Hukukun evrenselliği ilkesi, devletlerin jeopolitik çıkarlarıyla çatıştığında, adalet çoğu zaman gecikiyor veya gerçekleşemiyor.
Uzmanlara göre, uluslararası hukukun savaşla ilgili kurallarının güncellenmesi ve dijital savaş, siber saldırı, yapay zekâ tabanlı askeri sistemler gibi yeni tehdit türlerini de kapsayacak şekilde genişletilmesi artık kaçınılmaz. Savaşın sadece tank ve tüfekle değil, bilgi ve veri üzerinden de yürütüldüğü çağımızda, insan hakları odaklı bir hukuk anlayışının inşa edilmesi, insanlığın ortak geleceği açısından büyük önem taşıyor.