Süper Lig’de Yeni Sezondan Umutlarım ve Beklentilerim

Süper Lig 2024-2025 sezonunun bitmesinin ardından tüm futbolseverlerin aklında aynı soru var: Yeni sezon ne zaman başlayacak?
Bu sorunun cevabı belli. Süper Lig’in yeni sezonu 8 Ağustos Cuma günü, Gaziantep Futbol Kulübü - Galatasaray karşılaşmasıyla başlayacak.

Geçtiğimiz sezon, polemikler ve tartışmalar açısından kötü tecrübelerle doluydu. Daha ilk haftalardan itibaren konuşulan pozisyonlar ve hakem kararları öyle bir hâl aldı ki, “Bu ligi nasıl bitireceğiz?” diye kara kara düşünmeye başladık.

Bir ülkenin futbol kültürü, yalnızca başarılarla değil, birlik duygusuyla da büyür. Ancak Türkiye’de artık bu duygu giderek silikleşiyor. Tribünlerin coşkusundan çok, sosyal medyada paylaşılan sert cümleler, ekranlara taşınan polemikler ve karşılıklı suçlamalar konuşuluyor.

Ve maalesef bu kutuplaşmanın merkezinde Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe ve Trabzonspor gibi Türkiye’nin en köklü kulüpleri yer alıyor.

Bir Beşiktaşlının rakibini eleştirmesi artık futbol diliyle değil, düşmanlık üzerinden okunuyor. Bir Galatasaraylı oyuncunun performansı övüldüğünde Fenerbahçeli taraftarlar buna refleks gösteriyor. Trabzonspor’un başarıları küçümseniyor; Fenerbahçe’nin Avrupa'da aldığı bir galibiyet ise “ama”larla bastırılıyor.

Oysa biz ne zaman bu kadar birbirimize benzemekten korkar olduk?
Ne zaman birbirimizin sevincine tahammül edemez hale geldik?

Köklü Kulüpler, Ortak Değerler

Beşiktaş, Türk futbolunun vicdanıdır.
Gücünü mazisinden, duruşunu tarihinden alır. İnönü Stadı’nın denize karşı attığı her tezahürat, bu ülkenin futbol hafızasına kazınmış bir mirastır.
Galatasaray, Avrupa’da Türkiye’ye ilk büyük kupayı getiren cesarettir.
Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi’nde yarı final görebilecek güce sahip olan azmin adıdır.
Trabzonspor, “Anadolu’dan şampiyon çıkmaz” diyenlere verilen en güçlü cevaptır.

Bu dört kulübün rekabeti, aslında Türk futbolunun motor gücüdür.
Ama bu rekabet zehirli değil, besleyici olmalıdır. Çünkü kutuplaşma futbolu zenginleştirmez; tüketir.

Kulüplerimizin Başkanlarına Çağrı

Futbol tartışmalarıyla ilgili son yıllarda yeni bir moda gelişti. Kulüp başkanları, sahadaki tartışmaların ardından buldukları her kamera ve mikrofona konuşmaya başladı.
Aslında onlar da bu durumdan memnun değil ama sosyal medyadaki yoğun taraftar baskısı onları bu yola itiyor.
Eğer kulüp başkanları bu sezon bu tutumdan vazgeçerse, en azından biraz olsun sakinlik sağlanabilir.

Ortak Zemin Mümkün Mü?

Kesinlikle evet.
Bunun yolu; önce yöneticilerin kullandığı dilden geçiyor.
Sorunlar, televizyon ekranlarında değil, federasyon masalarında konuşulursa daha yapıcı çözümler ortaya çıkar. Medyanın da bu kutuplaşmayı körükleyen değil, futbolun birleştirici gücünü öne çıkaran bir yayın dili benimsemesi gerekiyor.

Taraftarlar da bu değişimin bir parçası olmalı.
Bir Beşiktaşlı, Fenerbahçe Avrupa’da kazandığında içinden bir gurur duyabilmeli.
Bir Galatasaraylı, Trabzonspor Süper Kupa’yı kazandığında bunu küçümsememeli.
Çünkü bu kulüplerin her zaferi, Türk futbolunun hanesine yazılıyor.

Futbol Sadece Bir Oyun Değil…

Evet, futbol sadece bir oyun değil.
Mahallede ilk forma giydiğimiz andan, stada ilk adım attığımız ana kadar bir hayaldir, bir kimliktir. Bu yüzden bu oyunu kirletmek, sadece bir kulübe değil, bir toplumun ortak hikâyesine zarar verir.

Ortak zeminde buluşmak; fikir birliği değil, saygı ortaklığıdır.
Her renge saygı duymak, her taraftarı bir kardeş olarak görmek…
Ancak bu şekilde Türk futbolunu yeniden ayağa kaldırabiliriz.

Çünkü biz aslında hepimiz aynı takımdayız.
Ve o takımın adı: Türkiye.