Türkiye futbolu, belki de uzun zamandır yaşadığı en ağır güven krizinin içinde. TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun ağzından dökülen birkaç cümle, yıllardır dillendirilen şüphelerin artık resmileştiğini gösterdi: Profesyonel liglerde görev yapan 571 aktif hakemin 371’inin bahis hesabı var ve en az 152’si aktif şekilde bahis oynamış. Bu sayı, futbolun adalet terazisinin ayarının bozulduğunun kanıtı gibi duruyor.

Sorunun boyutu yalnızca birkaç kişinin suça bulaşması değil; sistemin gözeneklerine kadar işleyen bir çürümenin habercisi. Çünkü hakem, oyunun beynidir. Beynin kumar masasında ne işi var?

Bir Kıvılcım: Ankaraspor – Nazillispor Maçı

Soruşturmanın ateşini yakan maçın hikayesi bile tek başına ibretlik. Şut bile çekilmeden biten bir karşılaşma ve beraberliğe açılan yüksek oranlı bahis… Bu maçın ardından Zonguldakspor küme düşmüş Zonguldakspor yetkilileri her iki takımı da sorumlu tutarak şikayetçi olmuştu. Ardından iki kulüp başkanı ve 18 futbolcuya men cezası geldi.

Şunu da belirtmeden geçmeyelim. Nazilli Spor başkanı Şahin Kaya Bengü Türk’e konuşarak tüm suçlamaları da reddetmişti.

Sayılar Değil Çığlıklar

İddialar sadece “hesabı var” seviyesinde değil. Bir hakemin tek başına 18 bin 227 kez bahis oynadığı, 42 hakemin 1000’in üzerinde maçta bahis yaptığı belirlenmiş. On hakem 10 bin barajını geçmiş durumda.

Bu rakamların her biri aslında bağırıyor: Denetim mekanizması ya yoktu ya da görmek istemedi.

Bu tabloya bakınca insan sormadan edemiyor: Bunca zamandır skorlar, kartlar, verilen penaltılar gerçekten “oyunun doğası” mıydı?

Sahada Değil Masa Başında Kaybedilen Güven

Futbol yalnızca bir spor değil; ekonomisi dev, toplum psikolojisini etkileyen bir ekosistem. Hakemlere olan güvenin çökmesi, kulüplerden taraftara, yayıncıdan sponsora kadar herkesi vurur.

Bir hakemde ilk aranan unsur inanılır olmaktır. Düdüğün sesi, adaletin sesidir. Düdüğe bulaşan gölge, oyunun tümüne düşer.

Türkiye daha önce de şike sarsıntıları yaşadı. 2011’in enkazı hâlâ hafızalarda. Şimdi yaşanan, düpedüz “yeni bir deprem”.

Uluslararası Masada Büyük Sınav

UEFA ve FIFA’nın kuralları açık: Hakem bahisle ilişkilendirilemez. Hesap dahi açamaz. Avrupa futbol ailesinin güven normları böyle inşa edildi. Dolayısıyla bu skandal sadece yerel bir kriz değil; Türkiye’nin uluslararası güvenilirliği de masada.

UEFA geçmişte İngiltere’de, Almanya’da, Fransa’da benzer suçları sert şekilde cezalandırdı. Daha geçen yıl bir İngiliz hakem Avrupa maçlarından 2026’ya kadar men edildi. Yani Avrupa, “hakem etiği” konusunda sıfır toleransla hareket ediyor.

Peki Sonra?

Soruşturma derinleşiyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı dosyanın kontrolünde. Fakat hukuki süreç ne kadar ilerlerse ilerlesin, bu mesele yalnız cezayla kapanmaz.

Yapılması gereken şey belli:

Hakemlik kurumunu baştan aşağı yeniden inşa etmek.

Şeffaf atama, bağımsız denetim, mali takip, geçmiş taraması, teknolojik izleme… Kısacası sistemi yeniden kurmak. Çünkü “birkaç çürük elmayı ayıkladık” cümlesiyle kapanacak bir yara değil bu.

Futbol, maalesef futbolseverlerin atadan bağlı olduğu şehir müdafaası uğruna binlerce kilometre yol gidilen bir oyun değil artık. Hafta sonu Galatasaray- Trabzonspor ve Beşiktaş-Fenerbahçe derbileri var. Şüphesiz bu maçların sonuçları ligdeki ilk kırılma noktasına da sebep olacak. Ancak futbolseverlerin gözünde heyecan kalplerinde sevgi kalmadı. Türk futbolunu ve hakemlik kurumunu bu hale getirenlerin hukuk önünde en kısa sürede hesap vermesini temenni ediyorum.