Bir ülkenin gerçek gücü, yalnızca ekonomik büyüklüğü ya da teknolojik atılımlarıyla değil, toplumsal sağlığına verdiği değerle ölçülür. Ruhen ve bedenen sağlıklı bireyler yetiştiremeyen bir toplumun ayakta kalması, sürdürülebilir bir gelecek kurması mümkün değildir. İşte tam bu noktada, bir asrı aşan bir süredir Türkiye’nin vicdanı gibi çalışan bir kurum var: Yeşilay.
BAĞIMLILIK: SESSİZCE YAYILIP HER ŞEYİ YUTAN BİR YANGIN
Bağımlılık denince akla önce alkol ve sigara gelir. Oysa gerçek çok daha derindir. Günümüzde artık madde bağımlılığı, teknoloji bağımlılığı, ekran bağımlılığı, kumar, enerji içeceği, hatta alışveriş bağımlılığı gibi pek çok başlık, insan psikolojisini ve toplumsal dokuyu tehdit ediyor. Üstelik bağımlılık yalnızca bireyi değil, ailesini, çevresini ve dolayısıyla toplumu da etkisi altına alıyor. Yani bir kişinin karanlığı, toplumun tamamını gölgeleyebiliyor.
YEŞİLAY NE YAPAR, NEYİ AMAÇLAR?
1920 yılında kurulan Yeşilay, ilk başta alkolle mücadele amacıyla yola çıkmıştı. Ancak zamanla toplumun değişen dinamiklerine kulak verdi, mücadele sahasını genişletti. Bugün Yeşilay, bağımlılıkla önleme, rehabilitasyon, bilinçlendirme ve savunuculuk temelli çok katmanlı bir sistemle mücadele ediyor.
Yeşilay Danışmanlık Merkezleri, bağımlı bireylerin ve ailelerinin umut kapısı. Ücretsiz psikolojik destek sunan bu merkezler, danışanlarını yargılamadan, dışlamadan, insanca bir yaklaşımla tekrar hayata kazandırmayı hedefliyor.
Okullarda yürütülen eğitim programları, gençleri küçük yaşta bilinçlendirerek bağımlılıkla hiç tanışmamalarını sağlamaya çalışıyor. Çünkü en etkili mücadele, başlamadan önce verilen mücadeledir.
Gençlik kampları, spor ve sanat destekli etkinlikler, sağlıklı alışkanlıkların yerleşmesini teşvik ediyor. Genç zihinler için seçenek sunuyor: keyif arayanların yolu ille de zarardan geçmek zorunda değil.
TOPLUMSAL DUYARLILIK NEDEN BU KADAR KRİTİK?
Bağımlılıkla mücadelede Yeşilay yalnızca bir kurum değil; bir çağrıdır, bir hatırlatmadır. Ancak bu çağrıya kulak vermek, yalnızca bu alanda çalışan profesyonellerin değil, her bireyin sorumluluğudur. Çünkü hiçbir çocuk madde bağımlısı olmak için doğmaz. Hiçbir genç ekran bağımlısı olma hayali kurmaz. Onları bu yola iten sebeplerin çoğu bizlerin görmezden geldiği detaylarda gizlidir.
Komşumuzun çocuğunun içine kapandığını fark ettiğimizde, onu ekranla baş başa bırakan sistemsel eksikliklere karşı ses çıkarmazsak; bağımlılığın pençesindeki bir bireyi hor görüp yalnız bırakırsak; her gün geçtiğimiz parktaki gençlerin sigarayla dalga geçerek kendilerini kanıtlama çabalarını ciddiye almazsak… Bu savaş çoktan kaybedilmiş olur.
MÜCADELE YÖNTEMLERİ: KORKUTARAK DEĞİL, ANLATARAK VE ANLAYARAK
Bağımlılıkla savaş, sadece “yasaklar” koyarak ya da “korku dili” kullanarak kazanılmaz. Esas mesele, insanın neden bir bağımlılığa sarıldığını anlamakta yatar. Yeşilay’ın bu noktadaki yaklaşımı örnek alınmalı yani insanı merkeze alan, empati temelli mücadeleyi.
Psikososyal destek, maddeye yönelmenin ardındaki ruhsal boşluğu görmeye çalışır.Aile danışmanlığı, bireyin çevresindeki destek halkalarını güçlendirir.Alternatif yaşam modelleri, bireyi yeniden üretken, kendini gerçekleştirebilen bir insan haline getirir.
PEKİ BİZ NE YAPABİLİRİZ?
Belki bir YEDAM psikoloğu değiliz. Belki Yeşilay gönüllüsü de değiliz. Ama bir durakta beklerken bir gençle göz göze gelebiliriz. Bağımlılıkla mücadele etmesi gereken birini Yeşilay ile tanıştırmak için cesaretlendirebiliriz. Kendi çocuğumuzun saatlerce tablete bakmasından rahatsız olup bunu “idare etsin” diye değil, gerçekten çözmek için bir adım atabiliriz.
Unutmayalım; bağımlılıkla mücadele, sadece kurtarma çabası değil, aslında bir önleyici vicdan hareketidir.
Son Söz Yerine; Yeşilay’ın Sesi Biz Olmalıyız
Toplumsal yaralar sessizdir. Kanamazlar, ama kanatırlar. Yeşilay bu sessiz yaralara merhem olmaya çalışan nadir kurumlardan biri. Onun sesi ne kadar çok yankılanırsa, o kadar çok hayat kurtulur.
Gelin, bu sesi birlikte büyütelim…
Yeşilay'ın İzinde Umutlu Bir Mücadele
Aslı Akış
Yorumlar