Yaz aylarının gelmesiyle birlikte Türkiye’nin farklı bölgelerinden orman yangını haberleri gelmeye başladı. Akdeniz ve Ege başta olmak üzere birçok noktada yaşanan bu yangınlar, yalnızca birer doğa olayı değil; aynı zamanda iklim değişikliğinin ve özellikle çevresel ihmallerin bir göstergesi.
Geçtiğimiz Yıllardaki Yangınların Şiddeti Neden Bu Kadar Fazla Değildi?
Artık her yaz, orman yangınları olağan hale geldi. Bu durumun ardında yatan temel nedenlerden biri küresel iklim değişikliğidir. Artan sıcaklıklar, uzun süren kuraklık dönemleri ve nem oranlarındaki düşüş, yangın riskini ciddi şekilde artırıyor. Hava sıcaklığındaki yalnızca 1 derecelik artış, yangın ihtimalini %56 oranında yükseltiyor. Bir zamanlar nadir görülen koşullar, artık sıradan hale geliyor.
Türkiye’de geçen yıl 3.797 yangın meydana geldi. Bu yangınlara müdahale edilirken çok acı tablolarla karşılaştık. Bu yıl meydana gelen yangınlar ise geçen yıla göre çok daha farklı seyrediyor. Tıpkı depremlerde olduğu gibi, yangınların da bir “şiddeti” var. Yangının çıktığı alanın yapısı ve yangın türü de müdahaleyi zorlaştırıyor.
Örneğin Antalya Gazipaşa’da meydana gelen bir yangın, vadide çıktığı için fön rüzgârlarının da etkisiyle dakikalar içinde kontrol edilemez hale geldi. Arazinin sarp olması ve yangının geç saatlerde başlaması nedeniyle karadan müdahale imkânsız hale geldi.
40 Derece Eğimde 7 Kilogramlık Hortum
Lise coğrafya derslerinde dağlar anlatılırken Türkiye’nin engebeli arazisi hemen dikkat çeker. Genç kuşak bir arazi yapısına sahip olan Türkiye, hem depremlerin etkisi altında hem de sarp ve dağlık arazilere sahiptir.
Bu bilgiyi neden veriyorum? Çünkü ekranlara çıkan yangın uzmanları, çoğu zaman bu temel coğrafi bilgileri kamuoyuna aktarmıyor. Oysa bu sarp arazilerde orman işçileri, zaman zaman 40-50 derecelik eğime sahip bölgelerde, kişi başına düşen yaklaşık 7 kilogramlık hortumları yangın bölgelerine taşımaya çalışıyor.
7 kilogram, kâğıt üstünde hafif gibi görünebilir. Ancak elinize 5 kiloluk bir su şişesi alıp, günlük işlerinizi onunla yapmaya çalıştığınızda durumun ciddiyetini daha iyi anlarsınız. Bir de buna yüksek sıcaklıkları ve dumanı ekleyin…
Türkiye’nin Uçağı, Helikopteri Yok Mu?
Türkiye’nin yangın söndürme ekipmanlarının sayısı ve teknolojik altyapısı son yıllarda ciddi anlamda artırıldı. 2025 itibarıyla:
- 27 yangın söndürme uçağı
- 105 helikopter
- 14 insansız hava aracı (İHA)
- Yaklaşık 6 bin kara aracı
- 25 bini aşkın personel
sahada aktif olarak görev yapmaktadır.
Her sabah saat 10.00’da belirli noktalardan kalkan İHA’lar, dakikada 200 kilometrelik alanı tarayabiliyor. Türkiye’nin toplam 24 milyon hektarlık ormanlık alanı var. Bu İHA’lar, dakikalarla ifade edilen sürelerde 3 milyon hektarlık yani 1/8’lik bir alanı kapsayabiliyor. Bu ölçekteki bir izleme kapasitesine Avrupa ya da ABD'deki birçok ülkede rastlamak zor.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir diğer husus, helikopterlerin gece uçuş sınırlamaları. Sivil havacılık kuralları gereği helikopterler gece yalnızca 2.5 saat uçuş yapabiliyor. Türkiye’de gece yangınlarına müdahalede kullanılan helikopterler, ancak gündüz saatlerinde belirlenen koordinatlara su bırakabiliyor.
Gece boyunca rüzgârın da etkisiyle yangın başka noktalara sıçrarken, bu müdahale yöntemi sınırlı kalabiliyor. Dolayısıyla gece yangını söndürmek, oldukça riskli bir görev. Bu nedenle, görev yapan pilotların büyük bir özveri gösterdiğini söylemek yanlış olmaz. Yine de helikopter müdahaleleri sık sık eleştiri konusu oluyor.
Türkiye’nin Orman Varlığı ve Ağaç Türleri Yangına Dayanıklı mı?
Son günlerde sosyal medyada sıkça karşılaşılan bir yanlış bilgi, çam ağaçlarının alevleri körüklediği yönünde. Oysa Türkiye’deki 24 milyon hektarlık orman varlığının %25’i çam ağaçlarından oluşuyor. Çam ağaçları, gövdeleri ve uzun süre yaş kalabilen iğne yaprakları sayesinde yangına en dayanıklı türlerden biridir.
Kaldı ki bu ağaçlar, evrimsel sürecin bir parçası olarak orman ekosistemimizde yer alır. Elbette, artan sıcaklıklar ve bitki örtüsündeki değişiklikler, uzun vadede orman yapısını etkileyebilir. Ancak doğa, eğer isterse kendini yeniler; bu sürece müdahale edemezsiniz.
Özet: Değişen Bir Gerçeklikle Karşı Karşıyayız
Sıkça kullandığımız bir cümle var: "Türkiye bir deprem ülkesidir."
Artık Akdeniz Havzası’nda yer alan ülkeler için “yangın ülkesi” ifadesini kullanmak da abes kaçmaz. Zira bu yaz başından beri İtalya, Karadağ, Yunanistan, Arnavutluk ve Türkiye yangınlarla mücadele ediyor.
Yangınların başlamasında insan kaynaklı faktörlerin etkisi açık. Örneğin Bursa’da FETÖ bağlantılı bir şahsın orman yaktığı, kamera kayıtlarıyla tespit edildi.
Ancak asıl mesele, yangından sonra nasıl müdahale edildiği.
Nem oranları ve sıcaklık artışları, yangının ilerleyişini belirleyen en önemli unsurlar. Türkiye’nin birçok noktasında sıcaklık rekorları kırılıyor. Bu veriler, hem yangına müdahale biçimini hem de müdahale edilen alanların koşullarını baştan aşağıya değiştiriyor.