1917 yılında Rusya’da gerçekleşen Bolşevik İhtilali, sadece bir yönetim değişikliği değil, dünya tarihini kökten değiştiren sosyal, ekonomik ve siyasi bir dönüşümün başlangıcıdır. Uzun yıllar süren Çarlık rejiminin baskıcı ve adaletsiz yönetimi, halkın büyük kesimlerinde derin bir hoşnutsuzluk yaratmıştı. Bu huzursuzluk, özellikle I. Dünya Savaşı’nın getirdiği ağır ekonomik yük, gıda kıtlığı ve asker kayıplarıyla iyice arttı. Bu zor koşullar altında, Lenin’in liderliğindeki Bolşevik Partisi, işçilere, köylülere ve askerlerden oluşan halk kitlelerine “Barış, Ekmek ve Toprak” sloganlarıyla seslendi ve büyük destek kazandı.

Ekim 1917’de gerçekleştirilen bu ihtilal ile geçici hükümet devrildi, Bolşevikler iktidarı ele geçirdi ve Sovyetler Birliği’nin temelleri atıldı. Bu yeni yönetim, dünyada ilk kez sosyalist temelli bir devlet modeli ortaya koydu. Ancak bu devrim, kolay bir süreç olmadı; Bolşevikler ile karşıt güçler arasında yaşanan iç savaş, milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine neden oldu. Bu savaşın ardından Lenin, ekonomide toparlanma sağlamak için Yeni Ekonomi Politikası’nı (NEP) hayata geçirdi.

Savaşın Sınırları: Uluslararası Hukuk Modern Çatışmalara Yetişebiliyor mu?
Savaşın Sınırları: Uluslararası Hukuk Modern Çatışmalara Yetişebiliyor mu?
İçeriği Görüntüle

Bolşevik İhtilali, dünya tarihinin seyrini değiştirdiği gibi, komünist ideolojinin yayılmasına öncülük etti ve Soğuk Savaş döneminde sürecek iki kutuplu dünya düzeninin temellerini attı. Bugün, Bolşevik Devrimi, sosyal adalet, eşitlik ve halkın iktidarına dair tartışmaların hala referans noktalarından biri olmaya devam ediyor. Rusya’daki bu tarihi olay, siyasi ve toplumsal dönüşümlerin gücünü ve risklerini bir kez daha gözler önüne serdi.

Muhabir: Cansu Acar