Terörsüz Türkiye’nin Ekonomik Gücü

Terörizm, yalnızca can güvenliği ve toplumsal barış açısından değil, aynı zamanda ekonomik sürdürülebilirlik ve kalkınma açısından da ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Türkiye, yaklaşık 40 yılı aşkın süredir törerle mücadele vermekte olup, bu süreçte önemli ekonomik kaynaklarını güvenlik harcamalarına yönlendirmek zorunda kalmıştır.

Kimi zaman bir yatırımın geri çekilmesine, kimi zaman bir yabancı sermayenin yönünü değiştirmesine neden oldu. Kimi zaman da bir girişimcinin cesaretini kırdı, bir bölgenin potansiyelini heba etti. Oysa Türkiye, terörden arınmış bir gelecekle huzurunu ve ekonomik gücünü katlayacak bir ülke potansiyeline sahip.

Bugün MHP lideri Devlet Bahçeli’nin kararlılıkla ortaya koyduğu “Terörsüz Türkiye” hedefi, bir güvenlik vizyonu, aynı zamanda stratejik bir ekonomik sıçrama programı olarak da okunmalıdır. Çünkü huzurun olduğu yerde üretim gelişir, yatırımlar cesaretlenir, gençler memleketlerinde kalır. Terörsüz bir Türkiye demek, Doğu ve Güneydoğu Anadolu başta olmak üzere, birçok bölgenin sanayi, turizm ve tarım açısından ayağa kalkması demektir.

Kayıp Fırsatlar: Yatırımın ve Kalkınmanın Ertelendiği Yıllar

Bir düşünün… Yıllar boyunca güvenlik endişesiyle ötelenen yatırımlar, bugün hayata geçseydi ne olurdu? Kaç fabrika, kaç işletme kurulurdu? Hangi ovalar sulanır, hangi yaylalarda turizm canlanırdı? Terörün neden olduğu belirsizlik hem maliyetlere, hem de zihinlere çöktü. Oysa bugün o prangaları kırmanın eşiğindeyiz.

PKK terörü nedeniyle harcanan milyarlarca dolarlık kaynak, altyapı, eğitim, sağlık ve sanayi yatırımlarına aktarılabilseydi, Türkiye'nin kalkınma düzeyi çok daha yüksek olabilirdi. Bu bağlamda terörle mücadelenin maliyeti yalnızca harcanan parayla değil, aynı zamanda kaçırılan fırsatlarla da ölçülmelidir.

İş dünyası da bu sürece umutla bakıyor. Yatırımcının temel motivasyonu güvendir. Türkiye, güveni tesis ettiği ölçüde mevcut sermayeyi, yeni girişimleri, genç beyinleri ve uluslararası yatırımları da çekecek güçtedir. Bu iklim sağlandığında Türkiye ihracat rakamlarıyla ve bölgesel kalkınma modeliyle de konuşulacaktır.

Küresel rekabetin bu denli arttığı bir çağda, güvenlik ve ekonomi birbirinden ayrı düşünülemez. Terör biterse, maliyetler azalır, cds primleri düşer, lojistik rahatlar, turizm yeniden şahlanır. İşte o zaman hem büyüme, hem de adil kalkınma konuşulmaya başlanır.

Bugün belki en çok ihtiyaç duyduğumuz şey; birlik, beraberlik ve ekonomik ferahlıktır. Bu da terörün gölgede bıraktığı ama aslında hep var olan potansiyelimizin yeniden ortaya çıkmasıyla mümkündür.

İnsan Kaynağı ve Bütçede Yeni Dönem

Terörsüz bir Türkiye’nin en büyük getirilerinden biri de insan kaynağının verimli kullanılabilmesidir. Genç nüfusun askeri veya güvenlik önlemlerine harcanan kaynaklar yerine eğitime, AR-GE’ye, teknolojiye yönlendirilmesi ülkenin inovasyon kapasitesini artıracaktır. Bugün dünyanın gelişmiş ülkeleri, refahlarını bu stratejik alanlara yaptıkları yatırımlara borçluyken, Türkiye’nin sürekli terörle mücadeleye ayırmak zorunda kaldığı bütçeyi başka alanlara kaydırması büyük bir dönüşüm yaratacaktır.

Ayrıca, iç turizm ve yerli üretim açısından da terörsüz bir ortam adeta bir kaldıraç etkisi yaratacaktır. Yıllarca güvenlik nedeniyle girilemeyen bölgeler, bugün doğasıyla, tarihiyle, kültürüyle keşfedilmeyi bekliyor. Devletin sağlayacağı teşviklerle birlikte bu bölgelerde kırsal kalkınma hızlanacak, istihdam artacak, göç tersine dönecektir.