70 Yıllık dondurulmuş kriz yeniden canlandı.
Olası Hindistan ve Pakistan savaşı sadece konvansiyonel savaş riskini değil, nükleer savaş riskini de barındırıyor.
İki ülke, aradan geçen yıllarda üç kez savaş riski ile karşı karşıya kaldı.
22 Nisan’da Keşmir’de turistleri hedef alan saldırıyla gerilimin fitili bir kez daha ateşledi.

Geçmişten günümüze bitmeyen gerilim
Pakistan ve Hindistan arasındaki ilişkileri analiz ederken 1947 yılına gitmek gerek.
1947 yılında İngiliz sömürge yönetiminin Hint Yarımadası’ndan çekilmesiyle bölge, Hindu çoğunluklu Hindistan ve Müslüman çoğunluklu Pakistan olarak ikiye ayrıldı.


Bu bölünme literatürde “Partition” olarak adlandırılıyor.
Milyonlarca insan din temelinde ayrıştı, yerlerinden oldu.
İngiltere, arkasında bir kaos bıraktı, düşmanlığın tohumları ekildi.
Pakistan’ın kuzeybatısından gelen silahlı gruplar, anlaşmazlık konusu Keşmir topraklarına Ekim 1947’de girdi.
Bölgenin Hindu lideri, Delhi’den askeri yardım alabilmek için Keşmir’in Hindistan’a katıldığını ilan etti.
İki yeni devlet, Keşmir için kanlı bir savaşa başladı.
1948’in sonunda Birleşmiş Milletler’in araya girmesiyle ateşkes sağlandı. Fiili bir sınır hattı belirlendi.
1965 Yılına gelindiğinde ise, başlayan çatışmaların sınırı daha da yayılarak Lahor’a kadar ilerlendi.
1971’de Pakistan’ın doğu kesiminde bu kez siyasi kriz ile karşı karşıya kalındı.
13 Gün süren savaş sonucunda Doğu Pakistan bağımsızlığını ilan etti, Bangladeş devleti kuruldu. Yıllar içinde meydana gelen kısmi çatışmalar günümüze kadar devam etti.

Savaşlar, kıtlık ve su krizinden mi çıkacak?
Keşmir sorunu, tehditlerden sadece biri. Her iki ülkede de artan nüfus ve sınırlı su kaynağı bir kriz noktası.
İki ülke, İndus Nehri ve kollarının paylaşımı için 1960 yılında Dünya Bankası aracılığıyla Indus Su Antlaşması'nı imzaladı.
Bu anlaşma kısmen başarıyla işletildi. Fakat 22 nisan’daki son saldırıyla iki ülke de su konusunda kritik bir eşiğe düştü.
Hindistan hükümeti, İndus Anlaşması kapsamındaki yükümlülüklerini askıya aldı.
Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif de buna tepki göstererek, Hindistan’ın suyun akışını durdurma yönündeki herhangi bir girişimini “savaş ilanı” sayacaklarını açıkladı. 

Küresel güçler nasıl pozisyon alacak?
Bu noktada, küresel güçlerin alacağı pozisyon önemli olacak.
ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, “Hindistan’ın terör saldırısına daha geniş bir bölgesel çatışmaya yol açmayacak şekilde yanıt vermesini umuyoruz” dedi.
Ancak, ABD nasıl ki Ukrayna üstünden Rusya’yı zayıflattıysa Pakistan-Hindistan gerilimiyle de Çin’i yormayı hedeflemesi olası. 
Zira Çin ile Hindistan arasında da üstü kapalı bir güç mücadelesi devam ediyor. İşte tam da bu nedenle halihazırda bölgesel pek çok platformda Hindistan ve Pakistan ile birlikte yer alan Çin, çatışmaların yayılması halinde tarafsız kalmakta zorlanabilir.
Ancak sahip olunan nükleer güç, küresel bir krizi doğuracak sonuçlara yol açabilir.